Veii Düşüyor, Sonunda

Machinavs
Roma Halkı ve Senatosu
7 min readMay 20, 2020

Geçtiğimiz yazıda Fidanae Şehrinin isyanının bastırıldığını, Veii Şehri ile kırılgan bir barış yapıldığından bahsetmiştik. Bugüne kadar kronolojik olarak ilerlettiğimiz her yazıda en az bir kez Roma’nın hemen kuzeyindeki bu şehirden bahsetmiştik, bu bölüm artık Veii Problemi çözülüyor. Bir önceki yazıda Volksların yağma akınlarna da değinmiş ve eskiden kolayca durdurulabilen akınların lejyonların kıtlık nedeniyle zayıflaması sebebi ile durdurulamadığını belirtmiştik. Kıtlığın geçmesi ile Volks tehdidi de savuşturulmaya başlanmıştı tekrardan. Volksların tamamen kontrol altına alınmasına ise daha uzun yıllar vardı fakat bu kabile dönem itibarı ile Roma’ya rakip olmaktan uzaktı. Asıl tehlike bugüne kadar hep olduğu gibi Veii Şehri idi. Tarquin ile ittifak yapıp Roma’ya saldıran, Roma her zayıflık belirtisi gösterdiğinde Roma’yı sıkıştıran, Fidanae Şehrinin ayaklanmasını destekleyen, Roma’nın düşmanlarını finanse eden, Tiber Nehri ticaretinde Roma ile amansız bir rekabete giren Veii idi. Kısacası kasaba iki kovboya dar geliyordu.

Yazı ile İlgili Podcast Yayını

Veii, 12 şehirden oluşan kuzeyde Po Ovası güneyde Tiber Nehrine kadar uzanan gevşek Etrüsk Konfederasyonun en güneydeki üyesiydi. Konfederasyonun diğer üyeleri arasında Roma’nın son üç kralının memleketi Tarquinia ve efsaneye göre Roma’yı işgal edemeyen, araştırmalara göre ise muhtemelen işgal etmiş bulunan Kral Lars Porsena’nın Clusium şehri de bulunuyordu. Eğer bu konfederasyon askeri ve politik bir hüviyete sahip olsa idi Roma’nın işi çok çok daha zor olurdu fakat konfederasyon ekonomik ve kültürel bir birliktelikti.

Veii Roma’nın yaklaşık 20 kilometre kuzeyindeydi. Zaten çekişme de buradan kaynaklanıyordu. Ekonomik ve politik çıkarları hep aynı bölgede, İtalya’nın orta batısındaydı. İki şehir de büyümüştü ve daha fazla büyümek için diğeri yok etmek zorundaydılar. Tekrar ediyorum, kasaba iki kovboya dar geliyordu.

Tiber Nehri, Veii, Roma, Fidanae

İki şehir arasındaki ekonomik rekabetin temelinde tuz ticaretinin kontrolü vardı. Tiber Irmağının denize döküldüğü kısımlarında tuz yatakları vardı ve bölgedeki özellikle de iç taraflardaki tüm topluluklar için başlıca tuz kaynağı burasıydı. Tiber Nehri’nin ağzını kimin kontrol edeceği kimin tuz ticaretinden zengin olacağını da belirliyordu. Tuz yatakları genelde nehrinn kuzey kıyısında Veii tarafındaydı. Romalılar yıllarca kıyılardan Veiilileri sökmeye çalıştılar fakat başarılı olamadılar. Fakat konjonktür Roma lehine dönmeye başlamıştı. Veii, Etrüsk kentlerinin en güneydeki olması nedeniyle İtalya’nın güney ucundaki Yunan kentleri ile yapılan ticaretin de çıkış noktasıydı. Güneyde Roma’ya akınlar yapan Volkslar elbette buradaki kara ticaretini de engelliyorlardı, oradan geçen ticaret kervanları sürekli olarak Volks baskını tehditi altındaydı.

Roma/Latin, Etrüsk, Yunan ve Volks(Volsci) Bölgelerini gösterir harita — M.Ö. 400 civarı

Bu nedenle Veii’de toplanan ticari meta kara yolu ile değil deniz yolu ile güneydeki Yunan kentlerine gönderilmeye başlandı. Bu ticarette Etrüsklerin başlıca müttefiki de Kartacalılardı. Kartacalı denizciler Etrüsk mallarını Yunan kentlerine taşıyorlardı. Sicilya’nın güney batısındaki Siraküza şehrinin güçlenmesi ile Kartacalı denizlilerin etkinliği oldukça azalınca Etrüskler ve en fazla da Veii azalan ticaret nedeniyle zenginliklerini yitirmeye başladılar. Zenginliği azalan şehrin askeri gücünün de azalacağı muhakkaktı.

Tabi iki şehrin arasındaki tek çekişme yataklarının kontrolü ve tuz ticareti değildi. Roma’nın nüfusu giderek artıyordu fakat topraklarının genişliği nüfusu kadar hızlı artmıyordu. Zira kuzeyde Roma kadar kuvvetli Veii nedeniyle Roma topraklarını kuzeye doğru, verimli topraklara doğru genişletemiyordu. Patiricisinden Plebine herkes Veii’nin Tiber’in kuzeyindeki topraklarını istiyordu. Patriciler’in derdi nüfusları sürekli arttığı için patrici kontrolündeki toprakların bir kısmının pleblere dağıtılmasını isteyen plebleri bu topraklara yerleştirmekti, pleblerin derdi ise daha basitti fakat temelde aynıydı, toprak istiyorlardı, ister patricilerin olsun ister yabancıların, toprak istiyorlardı. Roma particisi ile plebi ile tek bayrak, tek millet olmuş, hedefe kilitlenmişti, giderek zayıflayan Veii düşmeliydi.

Roma Veii’yi yok edebilirse hem topraklarını artan nüfusa dağıtabilecek, hem tuz ticaretini tekeline alabilecek hem de Etrüsklerin Yunan Kentleri ile yaptığı ticareti Volskları da elimine ettiğinde tamamen kontrol altına alabilecekti. Bu umutlarla M.Ö. 400 yılında Roma o ana kadarki en büyük rakibi Veii’yi yok etmeye karar verdi.

Veii ile yapılan savaş o ana kadar Roma’nın girdiği her savaştan farklı idi ve Roma’nın yapısını, karakterini dönüştürücü etkisi oldu. Titus Livius Savaş M.Ö. 402–392 arasında on yıl sürdüğünü aktarıyor. Modern tarihçiler de savaşı yaklaşık olarak yaıllara tarihliyorlar fakat savaşın on yıl değil, altı, yedi yıl sürmüş olabileceğini belirtiyorlar. Livius, bu savaşı herhalde geleneksel olarak on yıl sürdüğü aktarılan Truva Savaşı ile eşleştirmek istemiş olmalı. Birazdan göreceğiz, Veii’nin işgali ile Truva’nın işgali arasında başka bir benzerlik de var.

Roma ve Veii ordularının sahadaki karşılaşmaları her iki taraf için de sonuçsuz kalıyordu, savaşı bitirecek nihai çarpışmaya bir türlü girilemiyordu bu nedenle Romalı komutanlar daha önce hiç izlemedikleri bir strateji izlemeye karar verdiler. Roma Lejyonları Nisan-Ekim ayları arasındaki geleneksel savaş mevsimi dışında da sahada kalarak Veii şehrini kuşatacaklardı. Dediğim gibi Romalı askerlerin savaş mevsimi dışında silah altında kalmasının daha önce bir örneği yoktu. Fakat karar alınmıştı, Veii yıl boyu kuşatılacaktı. Peki askerler nasıl razı geldiler buna? Tamam tüm Romalılar Veii topraklarını istiyorlardı fakat askerler çiftliğinden, tarlasından uzakta kışın silahları ile birlikte savaş alanında kalacak kadar istiyorlar mıydı Veii topraklarını? Önceki yazılarda da belirtmiştim Roma Ordusu bir yurttaş ordusu idi, şehrin yurttaşları kendi silahları ile savaş mevsiminde lejyonlara katılıyorlar, savaş ya da savaş mevsimi hangisi erken sona ererse ondan sonra tarlalarına dönüp çiftçiliğe devam ediyorlardı. Savaş mevsiminde dahi her sene sahaya çıkmak Roma askerlerinin büyük çoğunluğu olan plebleri son derece rahatsız ederken şimdi yıl boyu kuşatma nasıl olacaktı? Plebler değil miydi askerde iken ailelerini geçindirmek için particilerden borç alıp ödeyemediklerinde borç kölesi olarak alacaklıya hizmet eden? Patriciler değil miydi borcun askerlikle ilgili olmadığını kendilerinin de askerlik yaptığını söyleyen? Unutanlar, hatırlamak isteyenler podcastin altıncı bölümünü dinleyebilir yahut şuradaki yazıyı okuyabilir. Patricilerden oluşan senato kuşatmaya katılacak askerlere ücret ödenmesine karar vererek askerleri ikna etti. Ücret çok yüksek değildi ve geçici idi fakat şimdilik askerleri şimdilik ikna etmeye yetmişti. Roma profesyonel orduya doğru ilk adımı atmıştı, bu adım cumhuriyeti çöküşe götürecek adımların ilklerinden de biriydi aynı zamanda. İlerleyen bölümlerde ordunun bir yurttaş ordusundan profesyonel orduya adım adım evrilişini ve bunun Roma’daki siyasi sonuçlarını tartışacağız fakat konuya, Veii kuşatmasına dönelim.

Antik Veii Haritası

Romalılar şehrin dışında kamplarını, barikatlarını kurdular ve kış mevsiminde silahları ile birlikte Veii kuşatmasına başladılar. Kuşatma Romalıların düşündüğünden uzun sürecekti fakat Romalıların bu ihtimalden henüz haberleri yoktu. Veii şehri hem korunaklı surlara hem de doğal tahkimata sahipti. Saldırarak ele geçirilmesi oldukça düşük bir ihtimaldi. Şehrin güney, doğu ve batı tarafları dik yamaçlara bakıyordu sadece kuzey tarafı düzlüktü ve şehir dış dünya ile temasını buradan sağlıyordu. Romalılar bu düzlüğü işgal etmişlerdi fakat Veii tüm gücünü surların bu düzlüğe bakan kuzey kısmına yığdığından ötesine geçememişlerdi. Zaman geçiyordu ve kış etkisini gösterdikçe eve dönemeyen plebler huzursuzlanmaya başlamışlardı. Roma’da Pleb Tribünleri patricileri Volscilere karşı yapılan sonuçsuz harekatlar nedeniyle suçladıkları gibi plebleri patrici çıkarları için şehirden çıkarmakla, genç plebleri ölüme göndermekle suçluyorlardı. Kuşatmanın başarıya ulaşacağı yoktu. Yıllar geçiyordu. Askerlere ödenen ücrete rağmen askerlerin çiftliklerinin düştüğü durum askerleri çok huzursuz ediyordu. Kuşatma sürerken bir Veii saldırısı gerçekleşti ve Romalıların kampları ve barikatları ciddi zarar gördü, asker kaybedildi. Romalılar Veii’nin saldırısına devam ederek Roma’ya ilerlemesinden korkmaya başladılar. Bu korku ve umutsuzluk Equite yani Roma Atlı Sınıfından patricilerin kendi atları ile birlikte senatoya gelmeleri ve atların masrafları karşılanırsa kuşatmaya yardım için Veii’ye gitmeye hazır olduklarını iletmeleri ile kırıldı. Oluşan coşkuya plebler de katıdı ve birlik halinde Veii’deki lejyonlara destek için gitmeye hazır olduklarını senatoya bildirdiler. Senato da bu gönüllü birliklere ek ücretler vadederek onları Veii’ye gönderdi. Tabi Roma’nın Veii’yi alamamaktaki sorunu asker eksiği değildi, şehrin çok korunaklı olmasıydı.

Marcus Furius Camillus

Marcus Furius Camillus savaş devam ederken üç kez Konsüllük Yetkileri ile Donatılmış Askeri Tribünlüğe seçilmiş bir patrici idi. Roma daha sonraki geleneğine aykırı olarak Veii kuşatması sırasında sık sık Konsüllük Yetkileri ile Donatılmış Askeri Tribünlerce yönetilmişti fakat bu tribünlerin Patrici olmasına özen gösterilmişti. Romalılar seçtikleri askeri tribünlerin birbirleri ile kavga etmesinden sıkılmışlardı ve kuşatmadaki disiplini ve başarısı ile kendini kanıtlayan ileride de adını sıklıkla anacağımız Marcus Furius Camillus’u diktatör olarak atadılar. Camillus şehrin alelade bir kuşatma ile düşmeyeceğini farkında idi, öyle olsa en az dört, beş yıl önce düşmüş olması gerekirdi. Camillus başka bir yöntem aramaya başladı ve şehrin gelişmiş kanalizasyon sisteminin Romalılar için bir fırsat olduğunu fark etti. Askerlerine gizlice toprağı kazdırarak Veii kanalizasyon sisteminin kanallarından birine denk gelmeyi umuyordu. (Bazı anlatılar asıl amacının surları temellerini kazarak yıkmak olduğunu, kanalizasyon sistemine tesadüfen denk geldiği aktarır.) Veiililerin faaliyeti fark etmemesi için de kazı yapmayan askerler ile şehir surlarına hücum etmeye devam ediyordu. Nihayet Romalılar kanalizasyona giriş için bir yol bulduklarında Veii için artık kurtuluş imkanı pek kalmamıştı. Camillus bir grup askerini kanalizasyon içinden şehre gönderdi, şehrin merkezine gelen askerler kanalizasyondan çıkarak doğrudan şehrin kapılarına yönelip kapıları açmayı başardılar. Hazırda bekleyen leyjonlar dalgalar halinde şehre girdiler. Veiililer şaşkındı fakat şehirleri düşmüştü. Roma, uzun süre mücadele ettiği en büyük rakibini on yıllık bir kuşatmadan sonra sonunda alt edebilmiş ve ilk defa Latinlerin yaşamadığı bir toprağa sahip olmuştu. Veiili erkekler öldürüldü, kadın ve çocuklar köle olarak satıldı. Şehrin taşınabilir tüm zenginlikleri yağmalandı.

Zaferden önce Camillus tanrı Apollo’ya eğer Veii’yi alabilirse elde edilecek ganimetin onda birini adak olarak adamıştı. Fakat yağma sırasında bu duruma hiç kimse özen göstermedi. Camillus Roma’ya döndüğünde bir Romalı komutana verilebilecek en büyük onur ile zafer alayı ile onurlandırıldı. Zafer alayında Camillus lejyonların önünde dört beyaz at tarafından çekilen savaş arabasının üzerinde Romalıları selamlıyordu.

Camillus’un Zafer Alayını Gösterir Bir Fresk. Sala dell’Udienza, Palazzo Vecchio, Florence.

Dört at tarafından savaş arabasında çekilmek kralların zafer alaylarına benzemişti ve Romalıların kral alerjisi yine kendini göstermeye başlamıştı. Fısıltı gazetesinde manşet Camillus’un kral olma arzusuydu. Fısıltı gazetesine bir de Camillus’un adağı için askerlerin ganimetlerinin onda birini hazineye getirmelerini emretmesi onun için hiç de iyi olmadı. Halk iyice huzursuzlanmıştı ki Diktatör Camillus ve senatonun Veii topraklarının da onda birinin Apollo için ayrılmasına karar vermesi işleri çığırından çıkardı. En sonunda bir Pleb Tribünü Veii’de elde edilen ganimetle alakalı yolsuzluk yaptığı iddiası ile Camillus’a dava açtı. Camillus kaybedeği kesin olan bir yargılamaya katılmaktansa gönüllü olarak sürgüne gitmeyi tercih etti. Efsane, Camillus’un şehirden ayrılırken tanrılara dua ederek eğer masum ise Romalıların onun şehirden ayrılışına pişman olacak, onu arayacak duruma düşmelerini dilediğini aktarıyor.

Veii Etrüsklerin en zengin şehirlerinden biriydi ve düşüşü Kuzey İtalya’daki Etrüsk dominasyonunun sona erişini simgeliyordu. Kuzey’de Galyalılar Po Ovasına ve güneyine yerleşmeye başlamışlardı. Etrüskler güneyde Roma, kuzeyde Galyalılar arasında sıkışmışlardı. Gerçi Galyalılar bir nevi kurtarıcı da olmuştu Etrüskler için, zira Veii düştükten sonra muhtemelen diğer Etrüsk şehirlerine de saldıracak olan Roma da kuzeyden gelen Galya tehlikesi ile yüzleşmek zorunda kalacak, Roma’nın Etrüskler aleyhine kuzeye ilerlemesi bir süre ertelenecekti.

--

--

Machinavs
Roma Halkı ve Senatosu

It’s all so pointless. We kill them, and they kill us, so we kill more of them, so they kill more of us. What’s the point anymore?