11.Hafta

Cem Göncü
STANDART
Published in
4 min readNov 8, 2017

Bu kadar “güzel’’ maçların olduğu haftalarda neden hep daha fazlasını istiyoruz? Tabi ki insan olduğumuz, bu bencillik dolu, kötü özellikleri bünyemizde taşıdığımız için. Yoksa neden hala ‘’Bir de Liverpool-Tottenham olsaydı be’’ diye içimden geçireyim ki? İşte bunlar hep futbola doyamamazlık ve futbol sevgisinden!!

Şaka bir yana, 2 güzel maç ve bir Klopp sürprizi ile geçen dolu dolu bir hafta. Varsın futbola doymayalım, bencil olalım. Buyurun 11.Haftaya ;

CHELSEA-1 MANU-0

Bütün hafta “David Luiz-Conte Kavgası’’ şeklinde İngiliz Tabloidleri’ni süsleyen manşetlerin gölgesinde başlasa da maç, Mourinho’nun Chelsea’yi iyi okumuş olduğu, daha 2. dakikada Lukaku’nun Courtois’a yaptığı baskıda gizli idi.

Topu oyuna erken sokmanın Conte’nin kontra silahının başlangıcı olduğunu keşfetmiş keşfetmesine Jose ancak, savunmadaki yetersizliği o kadar bariz ki, Matiç-Herrera duvarı bile derdine derman olamadı. Nihayet yerine, en güçlü ve verimli olduğu üçlünün sağına dönen Azpilicueta, ortayı yaptığında Manu defansının ortasında Morata o kadar boştu ki, ben bile nerede bunlar diye tv’nin köşe noktalarına bakmak zorunda hissettim kendimi.

Şeytanların golden evvel 45–55 arasındaki Chelsea baskısını kıramamaları Jose’nin kıramadığı temel oyun sorunlarından bir tanesi ancak, Mkhitaryan’ın yine ve yeniden kaybolması, Lukaku’nun tek başına uğraşıları ama “büyük maçlarda kayboluyor’’ yaftasını üzerinden atamaması, Rashford’un oyun içinde ağırlık koyacak kadar toy olması, Jose’yi yine meşhur ‘‘Fellaini planına’’ sürükledi.

Nedir bu Fellaini planı diye soranlara cevap ; Topu Fellaini’ye şişir!!!

Lige (belki de dünyaya) topun kıymetin bilen İspanyol oyun kurucuların hakim olduğu bir ortamda (Fabregas-David Silva etc) Mata’sız oynamak kesinlikle Manu’ya yaramıyor.

Mkhi her ne kadar beklenenin üstünde performans verse de,tempoyu ayarlayamıyor,skor katkısını gerekli yerlerde veremiyor.İş böyle olunca da Fellaini, tam Türk işi, ceza sahasına yollanan, “çık kafayı vur’’ denilen stoper misali oyuna alınıyor ki, skor alınamayınca da bu “eski’’ plan da boşa çıkıyor..

Chelsea kısmında ise Kante gerçekten bu takımın kalbi. Bakayoko ile uyumu artar, Fransız, Conte’nin istediği hücum verimini de verir ise, Chelsea her ne kadar City’i yakalayacak gibi gözükmese de, lidere dürbün ile bakmayı bırakabilir.

MANCHESTER CITY-3 ARSENAL-1

Maçın başındaki Ederson’a kadar ulaşan Arsenal baskısı bana “Wenger Sarri’den kopyayı almış’’ dedirtse de, ilk çeyrekte bir türlü topu kaleye sokamadı topçular. Bu da sonları oldu zaten…

Etrafında top isteyen oyuncu sayısı çoğaldıkça verim artışı bariz olan Mesut, final paslarında biraz daha dikkatli olsa, City’nin aklı karışabilir, Wenger’in Lacazette hamlesi daha bir anlam kazanabilirdi ancak yine elinde “neden onunla başlamadı’’ suçlamaları ile kala kaldı Fransız. Dahası, ona düşen yine hüsran ve yine “Wenger Out’’ tezahüratları…

Pep tarafında ise malum her şey o kadar yolunda ki, İngiliz Medyası istatistik ve rekorları saymaya devam ediyor. Pas rekorları, puan rekorları der iken United ve Tottenham ile oluşan puan farkı da 8'e çıktı bile.

Geçen sene lig sonunda puan tablosundaki vaziyetten sonra PepBayern ya da Barca’nın başında olsa idim kovulmuştum’’ demiş, yine açıkça her şeyin farkında olduğunu özetlemişti; ancak bu sene belki de City’e “en erken’’ şampiyonluğu getirip, sabır ve güven kelimelerinin karşılığını, belki de çok daha fazlasını da taraftarına verebilir.

Barca’da en çok yaptırdığı ters kanada, saklanan adama pas’’ işini artık City’de de layığı ile yaptırmaya başladı Pep. Sırf bu bile Pep’in hedeflerine yürüdüğünün kanıtı. Bu roldeki Sterling de biraz futbol aklı olsa, maç çok daha farklı skorlar da bitebilirdi ama Pep’in mevcut durumdan şikayet edecek hali yok…

WEST HAM UNITED-1 LIVERPOOL-4

‘’İlk defa sistemi değiştirdik ve 4–4–2 ye geçtik. İlk bakışta çok ofansif gibi görünebilir ama düşüncemiz farklı idi. Daha derin paslar ve konta ataklar planladık. İlk golü bulmasa idik sonuç ne olurdu bilemiyorum ama o golden sonra oyun çok açıldı. 1 hafta içinde 2 kez duran toptan gol attık. Geldiğim günden yana ilk kez böyle bir şey yaşıyorum’’

Klopp şahane yorumculuk özellikleri ile ne yapmak istediğini yine güzel anlattı ancak ben ekran başında Liverpool’un sistemini ancak 10. dakikada atak karşılarlar iken anlayabildim.

Günümüzde özellikle hücum hattında sistemlerin yada dağılımların her ne kadar önemi kalmasa da, Salah öyle çok yer değiştirdi ki, “bu adam hangi alanı savunuyor’’ diye bayağı arandık durduk…

Klopp buna ne kadar devam eder, herkesin beklediği “B planı’’ bu mudur bilinmez ancak, sistemler üstü Mane’nin bu takımda her şartta oynaması çok uzun zamandır kaçınılmaz kuraldır artık.

Bir takımda “tek oyuncunun’’ bu kadar fark yaratması ve buna bağımlılık iyi bir şey de değildir ancak, söz konusu Mane ise, çokta kurcalamaya gerek yok. Liverpool yukarılara çıkmak, hele ki lidere yaklaşmak istiyor ise, Klopp ona, o da Klopp’a muhtaç.

Bahtı kara ve sürekli attığından çok yiyen, bir türlü şahane becerdiği alan savunma geometrisini bir adım ileri taşıyamayan Biliç, hafta içi kovuldu malumunuz ama 21.dakikadaki “oyunu açtı’’ denilen, yedikleri ilk goldeki kornerden dönen serseri top kime geldi dersiniz? Evet önce Salah, sonra Mane ve sonra tekrar Mane’ye paslandı top. Üç dakika sonra da yine kornerde Noble asisti Matip’e yapınca da Biliç’in işini bitirdi.

Kim ne derse desin, Hırvat hocaya sağlam bir kurşun dökmek lazım, sonra da bir sene futboldan uzak durup “ben ne yapıyorum’’ demesi lazım sanırım. Artıları çok Hırvat hocanın ama eksileri daha da çok…

--

--