Aman Ne Gerek Var

Caner Demircan
STANDART
Published in
3 min readOct 23, 2017

Bir mantık sorusuyla başlamak istiyorum. Elinizdeki materyaller: 1 mum, düz bir kartona tutturulmuş 6 adet kibrit ve bir kutu raptiye.

Sizden istenen de mum yandığında yere damlamayacak şekilde mumu bir duvara sabitlemeniz.

Cevabınız hazır değilse okumaya devam etmeden önce bir müddet düşünün çünkü birkaç satır sonra yanıtı yazacağım. Soruyu ve yanıtı daha önce başka bir yerde okuduysanız devam edebilirsiniz. Zaten esas amacım sizi sınamak da değil.

Mumun bir yanını eritip duvara yapıştırmayı düşünmüş olabilirsiniz. Ya da mumu alıp duvara raptiyelerle tutturmak da aklınıza gelmiş olabilir. Ama her iki koşulda da mum yere damlayacak hatta düşecektir. Araştırmalara göre her dört kişiden üçü bu yanıtları veriyor. Siz o şanslı olan bir kişiyseniz; kutudaki raptiyeleri boşaltıp önce kutuyu duvara raptiyelemiş sonra da mumu kutuya koymuş olmalısınız. İşlevsel olarak o kutu raptiye kutusudur ve sadece içine raptiye koymaya yarar diye aklınıza yazıp onu farklı bir işleve dönüştürmekten kaçındığınızda işlevsel sabitliğin tuzağına düşmüş oluyorsunuz.

Dörtte üçlük oran hiç de az değil. Ne olmuş insanların çoğunluğu bir nesneye farklı bir işlev yükleyemedi diyebilirsiniz. Ama o mum ve kutu hayatın her alanında var.

Elindeki şartlar kısıtlı olduğu halde başarıyı yakalayan, yaptıklarıyla çalıştığı ortama değer kazandıran insanlar görmüşsünüzdür mutlaka. En iyi verimi nasıl alırım diye sürekli gelişime odaklanarak çalışırlar. Çünkü “Upcycle” olarak adlandırılan tasarım şeklini hayatının geneline yaymışlardır. Tabi bir de tam tersine ekonomik açıdan imkanları daha rahat fakat zamanını boşa harcayıp bundan bir türlü verim alamayanlar var. Çözümü gerçekten arayan ve sabit fikirlerinden arınanlar bir şekilde sonuca ulaşırken, sürekli bildiğini okuyanlar yerinde saymaya devam ediyor.

“A kişisinin dediği doğrudur sürekli onun dediğini yapalım”, “bu farklı bir öneri değişikliğe gerek yok hiç riske girmeyelim”, “geçen sefer böyle yapmıştık yine aynısı olsun”… tarzı düşüncelerin örümcek ağı gibi zihne yayılmasıyla başlar sabit fikirlilik. Futbolda bir hoca sürekli aynı taktikte oynuyorsa, iş hayatında yatırımcı sürekli aynı hisselerle işlem yapıyorsa, bir yönetmenin tüm çektiği filmler birbirinin kopyası oluyorsa… yüzde yirmi beşlik dilime giremedikleri içindir.

İyi teknik direktörlerin sayısı neden bu kadar az, kaliteli iş yapan insanlar neden az çıkıyor… yakınmalarının nedeni o dert ettiğiniz kişilerin de nihayetinde insan olduğu ve dünyada çözüm odaklı insanların yüzdesinin düşük olması. Yani durum gayet normal. Ama çözümsüz değil. İnsanların zihinlerini açıp değiştiremeyeceğimize göre en pratik yol insanları değiştirip yerine başka birini koymak. Sesi güzel olmayan birini sürekli sahneye çıkarıp sonra da bu adam iyi opera söyleyemiyor diye kızmanıza gerek yok. Ama genelde yapılan aynı hataların tekrarını izleyip, insanlara tekrar tekrar söylenmek.

Siz başta doğru yanıtı bulamadıysanız karamsarlığa kapılmayın. Çünkü bu yazıyı okuduğunuza göre artık işlevsel sabitliğin farkındasınız. Bu da, olaylara bundan sonra daha farklı yönlerden bakmak için bir adım attınız demektir.

--

--