Asıl Şimdi Başlıyor

Avfattas
STANDART
Published in
5 min readJan 17, 2018

Ülkemizde, her yeni sezona başlanırken şampiyonluk adayları bellidir. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe.

Elbette Trabzonspor da sezonlara şampiyonluk parolasıyla başlar ancak uzun bir süredir, 2011 yılı dışında bu yarışın içinde olamamıştır.

Bu takımlar haricinde dönem dönem bazı takımlarımız ligde başarılı sezonlar geçirmiş ise de bir çoğu devamını getirmeyi başaramamıştır. Örneğin Malatyaspor 1987-88 sezonunu lig üçüncüsü, Sivasspor 2008-2009 sezonunu lig ikincisi, Bursaspor ise 2009-2010 sezonunu şampiyon olarak bitirmiş, ancak süreklilik sağlayamamışlardır.

Günümüzde ise Medipol Başakşehir böyle bir atılım yapmış bulunmaktadır. Başakşehir’in bu atılımı diğerlerine nazaran süreklilik gösterir gibi görünse de, bu dönemde Başakşehir’in, Galatasaray’dan daha fazla gelire sahip olduğu iddiası da unutulmamalıdır. Bu durumun ne kadar süreceği de belli değildir.

İşte lige şampiyonluk parolasıyla başlayan sayılı takımlarımızın dışında kalan takımların neredeyse tamamı, ligi spontane götürür. Bu takımların sezon başı kağıt üzerinde koyduğu hedefler, tabiri caizse “laftan ibarettir.” Her ne kadar neler yapabileceği konusunda her takımın kendisiyle ilgili bir fikri olsa da, esasında ligimizdeki çoğu takımın mantalitesi, “bir başlayalım da ne olacağına bakarız” anlayışından ibarettir. Bu nedenle bir takım önceki sezon UEFA Kupası’na gitmeye hak kazanırken ertesi sezon küme düşmemeye oynar hale gelir.

İşte bu nedenle ligimizde ilk yarılar, sadece takımlarımızın ikinci yarı hedeflerini belirlemekten öteye gidememektedir.

Ligin ikinci yarısına ise artık tüm takımlar bir hedef ile başlar. İlk yarı küme düşme hattında kalan takımların kümede kalma, Avrupa potasına yakın olan takımların ise Avrupa kupalarına gitme hedefi olur artık. Devre arası kamplarını buna göre yürütür, takviyelerini, eldeki imkanları doğrultusunda bu amaçla yaparlar.

Elbette bu durum mental olarak da bazı takımları etkiler. Örneğin kendini güçlü sanan takımlar küme düşme hattında yer alıyorlarsa bu bir yıkım olabileceği gibi, güçleriyle orantısız şekilde üst sıralarda yer alan bazı takımlar da bir anda rehavete kapılabilir.

Tüm bu hususlar bir araya geldiğinde kaçınılmaz bir gerçek ortaya çıkar. Türkiye’de lig, ikinci yarı başlar.

Peki ilk yarıyı 30 puanla 4. Sırada bitiren Beşiktaş, ikinci yarı ne yapabilir?

Hepimiz Beşiktaş’ın şampiyon olabilecek güçte olduğunda hemfikiriz. İlk yarı geride kalınmasının bir çok nedeni var. Anlamsız ve ağır PFDK cezaları, hakemlerin ilk 9-10 hafta Beşiktaş’ın aleyhine, rakiplerinin lehine maçlara etki etmesi, basın eşliğinde ifadeye çağrılan oyuncular, Şenol Güneş’e ve Beşiktaş yönetimine basın üzerinden yapılan sataşmalar ve tabi ki şans gibi dış etkenlerin yanı sıra, “nasılsa atarız” düşüncesine sahip oyun anlayışı, Talisca, Oğuzhan gibi oyuncuların “lig” performanslarını bir türlü arttıramaması, Şampiyonlar Ligi’ne verilen öncelik gibi takım içi sebepler de bu neticeye etki etmiş durumdadır.

Ancak gelinen durum itibariyle, 30 puanı olan bir takım için, “Şampiyon olacağız” söylemi de, ilk bakışta soyut bir inançtan ibaret kalır. Bu inanç her takım için geçerlidir. Önemli olan bu söylemin, bu inancın içinin somut şekilde dolup dolmadığıdır.

Evet, bana göre de Beşiktaş şampiyon olabilir ve bu söylemin içi doludur. Ancak bu söylemin içini, kadro kalitesi ve deneyimli Teknik Direktörü ile sınırlı şekilde doldurmak gerçekçi olmayacaktır. Zira Quaresma Akhisar maçında penaltıyı kaçırmasa, aynı maçta Talisca’nın frikiği direkten dönmese, Lens Trabzon maçında “o pası” verse, Bülent Yıldırım Malatya maçında iki penaltıyı atlamasa, Ali Palabıyık hiç olmasa…. gibi keşkeler her zaman var olacaktır.

Peki, bu söylemin içini dolduran nedir?

1- Bu kadar şanssızlığa rağmen aslında gelinen noktada Beşiktaş bir şansı elinde tuttu. 2015-2016 sezonu ilk yarısı sonunda Galatasaray da 30 puanda kalmıştı. Ancak o sezon Beşiktaş ilk yarıyı 41 puanla lider tamamlamış, Fenerbahçe ise 40 puanla ikinci bitirmişti. Yani 30 puan o sezon için gerçekten düşük kalmıştı. Oysa bu sezon, orta sıraların üst sıralardan neredeyse dengeli şekilde puan almayı başarması, ayrıca Anadolu takımlarına büyük oranda üstünlük sağlayan Galatasaray’ın da derbilerde sınıfta kalması sonucunda, Beşiktaş, yaşadığı tüm şanssızlıklara, dış baskılara ve kendi hatalarına rağmen, rakiplerinden puan olarak kopmadı. Belki son Sivas maçında kazanmış olsa, hiçbir strese girmeyecekti. Bir anlamda, kadro ve futbol kalitesi olarak üstün görünen Beşiktaş’ın bu formsuzluğundan rakipleri yararlanamadı. Bu durumun, aynı hataları tekrar etmeyecek bir Beşiktaş’ın şansını, çok fazla arttırdığını söyleyebiliriz.

2- Fikstür; İstisnai durumlar haricinde şampiyonları iç saha performansları belirler. Çünkü iç sahada takımların kazanma ortalaması daha yüksektir.

Ligin ikinci yarısına yönelik olarak ise büyük bir çoğunluk, fikstüre baktığında Beşiktaş’ın deplasman maçlarına odaklanmaktadır. Oysaki ligimizde Anadolu takımlarının neredeyse tamamı, artık iç sahada büyük takımlardan puan alabilecek seviyede mücadele edebilmekte, alamasa bile eskiden görmeye alışkın olduğumuz rahatlıkta maç kaybetmemektedir. Yabancı sayısının artması, bu anlamda Anadolu takımlarına ivme katmıştır. Buna karşılık deplasmanlarda aynı oranda zorlayıcı olabilen Anadolu takımı sayısı ise çok azdır. Dolayısıyla bana göre fikstür avantajına yönelik değerlendirmelerin, iç saha fikstürü temel alınarak yapılması gerekir. Misal Trabzonspor, Bursaspor, Antalyaspor kendi evinde ne kadar tehlikeliyse, bu kadroların deplasmanda başarı şansları da, diğer takımlara göre bir nebze yüksektir. Bu nedenle iç sahada Trabzonspor yerine örneğin Gençlerbirliği ile oynamak daha avantajlı hale gelebilir.

Ligin 2. Yarısında Beşiktaş 9 maçını iç sahada oynayacaktır. Bu noktada iç saha maçlarının zorluk derecesi önem kazanmaktadır. Beşiktaş’ın 2. Yarı iç saha maçları, kağıt üzerinde rakiplerine göre büyük oranda daha dar kadrolara karşıdır. İç sahada 9’da 9 bile ihtimal dahilindedir.

Kasımpaşa

Karabük

Fenerbahçe

Gençlerbirliği

Alanyaspor

Göztepe

Evkur Yeni Malatyaspor

Kayserispor

Sivasspor

Bu iç saha fikstürü, kağıt üzerinde bir avantaj olarak görünmektedir.

3- İlk yarı fikstürü baz alındığında, Beşiktaş’ın 26. Haftada oynayacağı Başakşehir maçından sonra rakipleri, büyük oranda sıralamadaki yerleri açısından tehlike yaşamayacak takımlardır. Bu durum da Beşiktaş’ın karşısına kapalı, puan almaya odaklı değil, daha çok oynamaya, kendilerini göstermeye çıkabileceklerini ihtimal olarak ortaya koymaktadır. Beşiktaş’ın bu durumu avantaja çevirebileceği açıktır.

Bu itibarla, önemli olan hafta olarak gördüğüm 27. Haftaya, rakiplerinden kopmadan giren bir Beşiktaş, kalan 7 haftada ligi lehine çevirebilecek şansa ve güce sahiptir.

4- Şampiyonlar Ligi yine zorlayıcı bir etken olabilecektir. Ancak İlk yarı Şampiyonlar Ligi’nin seri grup maçlarının maruz bıraktığı, bir açık, bir kapalı futbol anlayışına sahip takıma karşı oynama dengesizliği, ikinci yarı o kadar seri yaşanmayacaktır. Zira artık iki maçlı eliminasyon sistemi söz konusudur.

5- İlk yarı hazırlık kampında yaşanan bir çok sorunun ikinci yarı öncesi yaşanmadığı da bir gerçektir. En bariz örneği Talisca’nın menajerinin etkisiyle geç gelmesi dahi, bu oyuncunun performansını ciddi şekilde etkilemiştir. Negredo, Lens gibi oyuncuların performanslarının da artma ihtimali kuvvetlidir. Çünkü hazırlık kampları, bir nevi büyük kurumsal firmaların, yeni çalışanları için düzenlediği oryantasyon kamplarına benzer.

Tüm bu şartlar bir araya geldiğinde, “Beşiktaş şampiyon olacak” sözünün içi boş bir inanç olmadığı ortaya çıkmakta. Elbette bu sadece kağıt üzerinde. Beşiktaş gerçek kalitesini ortaya koyar, bize, açık oynayan rakiplerden Başakşehir karşısındakini değil, Galatasaray’ı sahadan silen Beşiktaş’ı veya kapalı oynayan rakiplerden Gençlerbirliği karşısındakini değil, Osmanlıspor’u sahadan silen Beşiktaş’ı seyrettirebilirse, şampiyonluk yarışını zirvede tamamlamaması için hiçbir neden yok.

--

--