Elinden Kalem Düşmeyen Bir Şaman…

Cem Fante
STANDART
Published in
6 min readJul 9, 2018

Eray Emin Aydemir

Toplum olarak en ciddi sorunlarımızdan biri etrafımızda sıkça sıradan insanın bulunması. Aynı tipler, aynı düşüncüler ve aynı hedeflere sahip bu insanlar zamanla kalabalığın içerisinde yok olup gidiyorlar. Ancak bu sıradanlık rüzgârı içerisinde parlayan isimler de var. Bizim de yazar kadromuzda bulunan Eray Emin Aydemir de bu isimlerden biri…

Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz sohbette hem neler yaptığını hem de yeni kitabı Yeni Dünyanın Dini Futbol’u konuştuk. Zevkle okuyacağınızı tahmin ettiğimiz bu sohbet eminiz ki sizi farklı yerlere götürecek.

En son soracağımı en başta sorayım. Neden farklısın? Bunu hiç düşündün mü?

Düşündüm tabii. Çünkü toplumun içerisinde farklı olmak zor bir deneyim. Çocukluğumla alakalı sanırım. Fena halde içe kapanıkmışım. Az konuşan bir tip. Oyunlarını yalnız oynuyor. Bir şeye üzüldüğü zaman ise yukarı bakıyor. Çocukluğumdan beri ne zaman bir şeye canım sıkılsa kafamı hep göğe doğru kaldırdım. Uzayın büyülü dünyası hep çekici geldi. Gezegenleri biliyordum çocukken ama nasıl orada durdukları ve neden var oldukları gibi çoğu şeyi anlamıyordum. Yine de merak etmekten vazgeçmedim. Okumayı erken yaşta öğrendim. Kitaplarım oldu. Onlarla vakit geçirmek akranlarımla vakit geçirmekten daha çekici geliyordu. Bazı şeyler çocukken başlıyor. Doğuştan gelen özellikler de var sanırım.

Halen karşımdakinin beni anlamayacağını fark edersem konuşmuyorum. Sessizlik daha güzel geliyor. Toplumun içerisinde sıradan bir birey olarak görülmek beni sıkar. Kabus gibi gerçekten… Ne yapıyor insanlar mesela; doğuyorlar, büyüyorlar, ailelerinin dayatmasıyla istemedikleri okullara gidiyorlar sonra da toplum dayatmasıyla evleniyorlar. Ardından çoluk çocuk faslı. Hayatın kayıyor. Bir bakmışsın çocuklarını büyütürken ömrün geçip gitmiş, istediğin hiçbir şeyi yapamıyorsun ve sonunda başında bir mezar taşı beliriyor. Hayat bu kadar basit olmamalı.

Ben eserler bırakmaya çalışıyorum. İstiyorum ki bundan 200 yıl sonra bir üniversite öğrencisi Eray Emin Aydemir’in yazdığı bir şeyleri okusun. Ne anlatmış bu adam diye merak etsin. Ölümsüzlük bu işte. Üremek değil. Olaylara mümkün olduğu kadar bilimsel bakmaya çalışıyorum. Farklı alanlarla ilgileniyorum. E bir de inanç olarak pagan olunca tamamen insanlar sana uzaylı gibi bakıyor. Şikayetçi değilim ama bundan.

Laf lafı açıyor. İnsanlara sosyal medya hesaplarında ürememeleri gerektiğini söylüyorsun. Arkasındaki temel düşünce bu mu?

Tam olarak bu değil. Biliyorsun ben sadece uzaya, kitaplara, yapay zekaya veya futbola meraklı biri değilim. Küresel Isınma ve besin sorunları da dikkatimi çekiyor. Gezegene pek iyi bakmıyoruz. Dünyaya gelen çocuk sayısı ne kadar fazla olursa bu çocukların da yaşam standardı o kadar kötüye gidecek. Önümüzdeki 100 yıla dair bilimsel tahminler gerçekten korku filmi gibi. Bir de görüyoruz işte gündemi. Sağlıklı bir toplum değiliz. Öldürülen ufacık masum çocukları hatta kedileri, köpekleri konuşuyoruz. Sanki herkes çıldırmış gibi. Bu dünyaya savunmasız bir çocuk getirmek ne kadar doğru? Farklı düşünenler olabilir, saygı duyarım. Ancak ben şu dünyaya yeni bir birey getirmeyi doğru bulmuyorum. En azından benim böyle bir planım yok.

SPOR BASINI KOKUYOR

Zaman yolculuğu gibi olacak, atlayarak gidiyorum. Gazeteciliği neden bıraktın? Başarılı bir muhabir olduğun ortadaydı.

Çünkü yol bitmişti Cem… Yani gerçekçi olmak lazım. Medyaspor, Sporx, Karakartal ve sonunda Cumhuriyet Spor Servisi’nde Beşiktaş muhabirliği yaptım. Ancak gidebileceğim bir yer kalmadı. Ulaşabileceğim maksimum yer buydu. Eğilip bükülebilen bir insan değilim. Daha üst seviyelere çıkmam için fazlasıyla eğilip bükülmem isteniyordu. Karakterimde yok bu. Statünün insanlığımdan daha değerli olduğunu düşünmüyorum. Spor basınında bir yerden sonra ilişkiler çok garip yerlere gidiyor. İşinizden, nasıl haber yazdığınızdan daha çok, üzülerek söylüyorum ki nasıl yalakalık yaptığınız öne çıkıyor. Çok kaliteli gazeteciler de gördüm, çok vasat olanları da. Buradan yanlış bir şey anlaşılmasın, söylediklerim Cumhuriyet gazetesiyle alakalı değil. Tüm spor basını berbat bir yerde konumlanmış. Lağımın içerisindeler ve çıkmak için de bir çaba sarf etmiyorlar. Bunu ancak bir noktaya geldikten sonra fark ediyorsunuz. Ben fark ettim ve “tamam” dedim. Bıraktım. Bazen bırakmayı da bilmek gerekiyor. Şu an Motor Boat & Yachting Dergisi’nde editörlük yapıyorum. Türkiye’nin en önemli dergilerinden biri. İyi ki bırakmışım spor basınını. Burada harika bir ekiple çalışıyoruz. Çok mutluyum.

Beşiktaş sevgisi nereden geliyor peki?

Cem aslında spor basınında yaşadığım olumsuz deneyimlerin en büyük nedeni iyi bir Beşiktaşlı olmam. Yani o kadar çok çifte standart olayla karşılaşıyorsunuz ki delirmemek mümkün değil. Örnek veriyorum olumsuz bir haber diğer takımlarla ilgili “sıkıntı” veya “sorun” gibi başlıklarla geçiştirilirken konu Beşiktaş olunca başlıklar bir anda “skandal”a evriliyor. Bunlara tepki verdiğim için de çok önüm kesildi.

Beşiktaş sevgisi ise annanemden kaynaklanıyor. Kardeşi Dumlupınar Denizaltısı’nda şehit düşmüş. İyi bir Beşiktaşlı olduğunu anlattı bana. Bir verdi Beşiktaş sevgisini o günden beri devam. Zaman zaman üzücü şeyler görsem de bu camiaya ait olmayı, siyah-beyaz renklerin peşinde olmayı seviyorum. Beşiktaş bazen tek mutluluk kaynağım oluyor.

Kitaplarından bahsedelim. Nasıl geri dönüşler aldın.

2014 yılında yayınlanan iki kitabım oldu. Şeytanın Notaları aslında kendi içinde olduğum ortamı anlattı. Heavy Metal dinleyen biri olarak müzik yoluyla yapılan propaganda ve düşünce kontrolünü anlattım. Konu doğal olarak Satanizm’e de geldi. İkinci kitabım Timsahın Gözyaşları ise tamamen farklı bir deneyimdi. İnsanların yüzlerindeki maskeleri göstermek istedim. Kitabın hem psikolojik hem de polisiye bir tarafı var. Okuyanlardan çok güzel geri dönüşler aldım ama yayınevleri ne yazık ki pek istediğim gibi çıkmadı. Çok daha fazla kitleye hitap edebilirdik. Sağlık olsun.

SİZİN HİKÂYELERİNİZİ ANLATTIM

Yeni kitabına gelelim, “Yeni Dünyanın Dini Futbol” sanırım bu tarzda ülkemizde yazılmış ilk kitap. Neden böyle bir kitap yazma fikri ortaya çıktı?

Aslında bu kitap, benim, sizlerin, tüm futbol tutkunlarının yaşam hikâyesi… Yolda yürürken yanımdan geçen biri küfür etse, tepki vermez, durup sıkıntısını anlamaya çalışırım. Belki farkında olmadan ayağına basmışımdır, belki de çantam çarpmıştır diye düşünürüm. Bu kadar öfke kontrolü yapan biriyim. Ancak biri yanımda Beşiktaş’a karşı en ufak bir şey dediğinde geriliyorum. Öfke katsayım çok yükseliyor. Yani bu normal bir tavır değil. Bu tip tepkileri insanlar bir ülkelerine bir de dinlerine küfür edildiğinde veriyorlar. Sözün özü Beşiktaş’ı inanılmaz sahiplenmişim. Benim gibi dünyada aynı duyguları hisseden birçok insan var. Futbol içinde bulunduğumuz çağın en önemli olgularından biri. Kitleleri harekete geçirme gücü muazzam. Bu özellikleriyle dinsel bir bakış açısına benziyor. Bu konuda Umberto Eco ve Eduardo Galeano gibi çağımızın en önemli edebiyatçılarının ciddi tespitleri var. Oyunun bir din olduğunu zaten ilk tespit edenler de bu isimler. Ben global anlamda yaşanan olaylarla bu düşüncenin ne kadar doğru olduğunu örneklerle ortaya koydum. Kitabın içerisinde İngiliz, Latin Amerika ve Türk futboluna dair çarpıcı örnekler var. Örneğin Maradona bir dini figür haline gelmiş. Ona tapan, onun için ibadet eden 200 binden fazla insan var dünyada. Başka hangi oyun böyle bir etkiyi yaratabilir ki? Tarihe meraklı arkadaşlar bilirler, futbol yüzünden çıkan savaşlar var.

Ayrıca kitabın arka kapağında Sayın Rıdvan Akar’ın eserle ilgili görüşlerini bulacak okuyucu. Böyle değerli bir ismin kitabımla ilgili düşüncelerini kaleme alması benim için büyük gurur kaynağı.

Ne zaman okuma fırsatı bulacağız?

Şu an baskıdan çıktı ve kitap yayınevinde, bir iki güne kadar benim elimde olur. Bir hafta içerisinde de internet platformları dahil olmak üzere raflara konulur. Parga Yayınevi harika bir iş çıkarttı. Eleştirileri merakla bekliyorum.

Bundan sonra ne gibi projeler var?

Ezoterik açıdan güçlü bir çalışmam var. İsmi “Ölümsüzlüğe Uyanış”. Bu kitapla da ilgili yayınevleriyle görüşüyoruz. Spritüel bir yolculuğun hikâyesi bu. Umarım en kısa sürede okuyucuyla buluşur. Bu çalışmam roman tarzında.

Gelecekteki hedeflerin nedir?

Edebi açıdan sürekli üretmeye çalışıyorum. Doğru bir tabir mi bilmiyorum ama elinden kalem düşmeyen bir şamanım. Kişisel olarak da Hindistan’a, Katmandu’ya ve Moğolistan’a gitmek gibi isteklerim var. Hinduizm ve Budizm’e meraklı biri olarak bilgilerimi artırmak istiyorum. Moğolistan’da ise Orhun Yazıtları’nı ziyaret edeceğim. Atalarımın topraklarını görmek istiyorum. Şimdilik aklımda bunlar var.

Son olarak Standart Dergi okurlarına söylemek istediğin bir şey var mı?

Hayat oldukça zorlu bir yol. İnişler ve çıkışlar çok fazla. Hiç kimse hiçbir konuda hayal kırıklığına kapılmasın. Bilgi çok önemli ve çağımızın en önemli kavramı. Standart Dergi birçok farklı konuda insanların kolay kolay bulamayacağı bilgileri okurlarına sunuyor. Bu platformda özel isimler var. Yazılanları okusunlar ve üzerinde sıkça düşünsünler. Yeni bir dünya hemen gözlerimizin önünde kuruluyor. Buna direnmek yerine uyum sağlamak çok önemli.

--

--