Eyes Wide Shut

Avfattas
STANDART
Published in
6 min readDec 26, 2017

Hepimiz bir filmden aşinayız bu söze. “Gözü tamamen kapalı”.

Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki başarısına rağmen ligde, özellikle Anadolu takımları karşısında, bıraktığı puanlar bir tartışmayı alevlendirdi: “Beşiktaş kapalı savunmaları aşamıyor mu?”

Öncelikle hafta içi, Premier Lig’i domine eden Manchester City’nin teknik direktörü Pep Guardiola, bir hususu açıkça ifade etti: “10 kişiyle defans yapan takımlara karşı daha yaratıcı olmalıyız. Hedefimiz buna bir çözüm bulmak, kusursuz olmak değil. Kusursuz takım yoktur”.

Görüldüğü üzere, sahayı domine edip skor bulmaya çalışan “güçlü” takımlar, hangi ligde olursa olsun rakiplerinin kapanmasından şikayetçidir. Premier Lig ve ligimiz kıyaslandığında, “kapanma” kavramı bir nevi boyut değiştirmektedir. Çünkü ligimizde, kapanan takımlar, Premier Lig’deki gibi arada bir açılalım dahi dememektedir.

Bu sıkıntıyı bu sezon en çok çeken takım, hiç kuşkusuz ki Beşiktaş. Zira kadro kalitesi ve oyun gücü ligdeki tüm takımlar ve teknik direktörleri tarafından koşulsuz kabul edilmiş durumda. Bu da, Beşiktaş’a karşı tüm konsantrasyonun savunmaya, kapanmaya ve sert oyuna yönelmesine neden oluyor.

Peki 2015/16 sezonundan sonra gelen şampiyonluğun ardından 2016/17 sezonunda da oldukça güçlü bir kadro kuran Beşiktaş, o sezon kapalı savunmalarla karşılaşmadı mı? İzlediğimizde, aslında 2016/17 sezonunda da rakiplerin Beşiktaş’a çok farklı bir taktikle çıkmadığını gözlemleyebiliyoruz.

Öyleyse bu sezon yaşanan kayıpların sebebi nedir? Bugün itibariyle basında başlayan yorumlar taraftarın geneline yayılarakBeşiktaş’ın kanat organizasyonlarına yönelik ağır eleştirileri beraberinde getirdi. Bu eleştirilerin odağına Şenol Güneş ve Quaresma oturtuldu. Oysa ikisi de, son iki sezon Beşiktaş’ın şampiyonluklarında ve Avrupa başarılarında başrollerden ikisine sahipti. Kaldı ki bu sezon da aynı takım, aynı oyuncular Şampiyonlar Ligi gibi bir arenada gol rekorları kırdı.

Hal böyleyken yapılan eleştirilerde bazı farklı açılar gözden kaçıyor olabilir mi? Acaba taraftarın mı gözü kapalı, yoksa gözü kapalı olan Şenol Güneş mi?

Kapalı savunmaları aşmanın çeşitli yolları vardır. Bazıları;

-Ver kaç ve çalımlarla savunmayı ortadan delmek,

-Şut,

-En can alıcısı, “kanat organizasyonu”.

Beşiktaş, Fenerbahçe’nin favori olduğu 2015/16 sezonunu şampiyon bitirdi. O sezon, rakipleri Beşiktaş’a kapanırken bugünkü çekinceleri taşımıyordu. Beşiktaş ise, Olcay, Sosa, Oğuzhan, Gökhan Töre, Quaresma ile hem kanat ortalarıyla Gomez’i buluşturabiliyor, hem de göbekten ver kaç ve ara paslarla ceza sahasına girebiliyordu.

Göze hoş gelen bu oyun, ligde başarı getirmekle beraber, Avrupa’da ise bir başarı getirmedi. Çünkü daha güçlü savunma yapan Avrupa takımları, bu pas organizasyonunu bir noktada tıkamayı başarıyor, pas verecek oyuncuya daha sert basabiliyordu.

2016/17 sezonunda ise, Gomez, Gökhan Töre ve Sosa gibi bu oyunun önemli parçalarının ayrılması bir yana, artık rakiplerin çekinmeye başlaması Beşiktaş’a karşı olan savunma sertliğini arttırdı. Bu da hem aynı düzeyde kısa pas yapabilen oyuncuların azalması, hem de artık rakiplerin savunma göbeğini sağlam tutup içeri dalışları engellemesi karşısında öncelikle Beşiktaş’ı uzun paslara yönlendirdi. İlk 8 hafta, Caner sakatlanana kadar olan süreçte, Beşiktaş’ın Caner’in bu özelliğinden faydalanarak uzun paslarla savunmaları aşmaya çalıştığı, Talisca’nın şutlarıyla bunu destekleme gayretinde olduğu hatırlanacaktır. Zaman zaman Oğuzhan’ın ara pasları ile forvetleri pozisyona soktuğu bir gerçekse de, özellikle Aboubakar’ın bütün o yeteneklerine rağmen ilk yarı boyunca almış olduğu eleştiriler ve gol kısırlığı unutulmamalıdır. Çünkü artık savunmalar ceza sahası içerisinde yığılarak yapılmaktaydı. Pasla geçişler eskisi kadar kolay olmuyordu.

Bu noktada Şenol Güneş, bir diğer seçenek olan “kanat” seçeneğini değerlendirmeyi denedi. Çünkü elinde, özellikle belirtmek istiyorum, “kanat çizgisine yapışık oynayabilen” bir Quaresma vardı.

Birçok kişi tarafından benimsenmeyen “çizgiye yapışık oynama şekli”, bunu yapabilen oyuncu sayısı az olduğu için pek denenmez. Ancak böyle bir oyuncunuz varsa bu deneme, aslında kapalı savunmaları açmak için çok önemli bir anahtar haline gelir. Çünkü, ceza sahası girişlerini, birbirine yakın durarak, kademeleri kapayarak önleyen savunmaların bu göbeği açması için, savunma oyuncuları, stoperler ve beklerin birbirlerinden uzaklaştırılması gerekir. Quaresma kanada yapışık olarak top aldığında, önce sol bek, sonra Quaresma’nın etkili çalımlarından çekinen sol stoper, bekin arkasını sağlama almak için Quaresma’ya yani kanada yanaştı. Bu durum savunma göbeğinin birbirinden uzaklaşmasını sağladı. İşte can alıcı nokta, bu anda Talisca, Babel, Cenk, Aboubakar gibi bitirici güçlerin, birbirinden uzaklaşan savunmaların arasına, önüne, arkasına yaptığı koşularla gelen ortalarda pozisyon bulmasını sağladı. Oğuzhan ve Atiba’nın ceza sahasının önüne yakınlaşması, dönen topları Beşiktaş’ın almasını ve rakiplerin boğulmasını sağladı. Öyle ki Atiba bile zaman zaman ceza sahasına girerek, sağ kanattan gelen ortalara kafalar vurdu. En unutulmayanı hiç şüphesiz ki Trabzonspor maçında golle sonuçlanarak, belki de şampiyonluğu getirdi.

Bu sistemde Beşiktaş, ne yapacağını, kimi tutacağını şaşıran Anadolu takımlarının kapalı savunmalarını çözerek, ligi, 7 puan fark açtığında yaşadığı konsantrasyon kaybı dışında, adeta domine etti. İşte bu dominenin esas sebebi, Beşiktaş’ın Anadolu takımlarının sol kanatlarını felç ederek uyguladığı bu taktikti. Bu taktik sezon boyunca çözülemedi.

Bu sezon da Beşiktaş, Anadolu takımlarına karşı, daha önce başarılı olmuş olan aynı taktiği ortaya koyarak başladı. Bu noktada aslında sağ kanat yine işlemeye devam etti. Quaresma topu aldığında 2–3 oyuncu ona bastı, o yine ortalarını çıkardı. Fakat ceza sahasına inen ortalar, Beşiktaşlı oyuncularla eskisi kadar buluşmadı, seken toplar Beşiktaşlı oyuncular yerine rakiplerde kaldı.

Bu durum, genel olarak orta denemelerinin iflas ettiği yorumlarına ve eleştiri oklarının Quaresma’ya yönlenmesine neden oldu. Gerek basında, gerekse sosyal medyada Barcelona örneklenerek “modern kanat oyunu” gibi bir tanımlama yapıldı. Yani La Liga gibi, neredeyse tüm takımların katı savunma prensiplerini ikinci plana aldığı bir ligde, ligin en güçlü iki takımından biri örnek gösterildi. Oysa Beşiktaş benzer oyunla Şampiyonlar Ligi’nde Porto, Leipzig, Monaco gibi takımları pek de zorlanmadan yenebildi. Galatasaray’ı çok net bir şekilde, teşbihte hata olmaz, sahadan sildi. Kaldı ki bugün örnek gösterilen Barcelona’nın oyunu, yarım sezon önce Real Madrid’i geçmeye yetmemişti. Yarım sezonda mı modern kanat anlayışı değişti?

Elbette bu sorulara verilen cevaplar değişecektir. Çünkü herkesin bakış açısı, futbol görüşü farklıdır. Zaten bu sebeple herkes mutlu olmaz, bu sebeple kararları sadece teknik heyet verir.

Ancak, ilk yarı boyunca gözlemlendiği üzere, Beşiktaş’ın orta sahasında yer alan oyuncular, ne yazık ki lig maçlarında statik oynamaktadır. Şampiyonlar Ligi’nde gösterdikleri konsantrasyon, lig maçlarında sahaya yansımamakta, pas almak için hızlı hareket etmemekte, ceza sahası ve forvete yaklaşmamakta, genel itibariyle yan pas yaparak topu Quaresma veya Babel’e bırakmaktadır. Ortalar eskisi gibi etkili gelmeye devam etse de, ceza sahası içerisinde yeterli oyuncu olmadığı gibi, orta sahanın forvete uzak kalması nedeniyle de seken toplar rakiplerde kalmaktadır.

Negredo veya Cenk ile Talisca’nın ver kaça girmesine, Cenk ve Negredo’nun araya koşu yapmasına, bu koşulara Tolgay, Medel ve Oğuzhan’ın ara pas göndermesine, Talisca’nın şut çekmesine bir engel bulunmamaktadır. Eğer böyle bir engel olsa, ne bu seneye kadar bunları görebilirdik, ne de Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olabilirdi. Beşiktaş’ın ana taktiği kanat organizasyonu ise, bu oyuncuların daha hareketli olmaları, ceza sahasına daha çok girmeleri, orta saha göbeğinde oynayan oyuncuların hücum bölgesine yaklaşmaları gerekmektedir. Nitekim Porto, Galatasaray, Osmanlıspor ve hatta son olarak Sivasspor maçının ilk yarısında orta sahanın ileri yanaşması, oyuncuların hareketli olması, pozisyon sayısında ciddi artış sağlamıştır.

Orta sahada yer alan oyuncuların bu hareketsiz ve sorumluluktan kaçan görüntüsü, tüm şimşekleri de sorumluluk alan oyunculara yöneltmiştir. Bir başka deyişle, sorumluluk alan oyuncuların aldığı sorumluluk değil, yaptığı hatalar göze çarpmaktadır.

Şenol Güneş’in Sivasspor maçı ilk yarı sonunda Negredo’yu çıkarmasıyla Beşiktaş’ın baskısının azaldığı gözle görülen bir gerçek. Bununla beraber Şenol Güneş’in “Negredo’nun ön direğe koşmadığı” tespiti ise, dikkatleri çekti. Güneş’in böyle bir tespitte bulunması, kanat oyununa olan güvenini, ceza sahası içerisinde alınan pozisyonlardan memnun olmadığını ortaya koymaktadır. Zira iki senedir işleyen kanat oyununun başarıya ulaşması, orta sahanın ileriye yanaşarak ceza sahası içi ve önünü kalabalıklaştırması, forvetlerin de hareketli olmasına bağlıdır. Güneş’in tespitine kadar, benim de dikkat etmediğim bu husus, yeniden izlendiğinde Negredo’nun, kaleci ve stoperlerin arkasında kalmakta olduğu görülmektedir. Bu noktada gözden kaçmamalıdır ki, Quaresma ve Negredo da henüz uyum sağlayacak kadar birlikte oynamamışlardır.

Bu yaşananlar ışığında diyebiliriz ki, Şenol Güneş’in mi yoksa taraftarın mı gözlerinin kapalı olduğu, sezon sonunda belli olacak.

Şut çekebilen Babel, Talisca, ara pas yollayabilen Oğuzhan, çalım atabilen Tolgay, orta yapabilen Quaresma gibi oyunculara sahip Beşiktaş’ın kapalı savunmaları aşamaması nasıl mümkün olabilir? Elbette şut çekmeyerek, ara pas atmayarak, çalım atmayarak, orta yapmayarak, ceza sahası içinde çoğalmayarak…

Beşiktaş orta saha ve özellikle forvetleri hareketlendiği takdirde, bir kez daha Anadolu takımlarına karşı üstünlük kuran Beşiktaş’ı izlememiz işten bile değildir.

--

--