Futbolun Kadınları

Deniz Irmak
STANDART
Published in
6 min readAug 28, 2017

Dünyada kadın futbolunun doğuşuna, gelişimine ve pazarlama çabalarına bir bakış.

Bilinen haliyle modern futbolun ilk yazılı kuralları 1848 yılında Cambridge Üniversitesi’nde, farklı özel okullardan bir grup erkek üyenin girişimiyle oluşturuldu. Bu metne Cambridge Kuralları dendi. Uzunca bir süre okullarda erkek öğrencilere belirli erdem ve değerleri öğretmek için; beden dili ve grup halinde hareket etme alışkanlığını kazandırma aracı olarak kullanıldı.

Ancak yüzyılın sonlarına doğru durum değişti. Kadınlar da futbola ilgi göstermeye başladı. 1888 yılında Londra’da genç kadınlar tarafından dünyanın ilk kadın futbol derneği kuruldu. Kadınların, hayatın her alanında olduğu gibi bu alanda da kendilerine yer açmaları kolay olmadı. Çabaların sonuç vermesi için 70 yıla yakın bir süre ve bir Dünya Savaşı gerekti.

1.Dünya Savaşı ve sonrası yıllarda kadın futbolu “altın çağını” yaşadı. Erkeklerin savaşta olması vesilesiyle kadınlar sadece futbolda değil hayatın bir çok alanında bekledikleri fırsatları yakaladılar.

Savaş koşulları, her şeye olduğu gibi, futbola bakışı da etkiledi. Futbol oynamak insanlara bir şekilde iyi geliyordu. Hem psikolojilerini ve fizyolojilerini sağlamlaştırıyor, hem de savaşta olan erkekler için para toplayabiliyorlardı. Futbol istihdam edilmiş kadınlar arasında yaygınlaştı.

W.B Dick ve John Kerr’in makine fabrikasında çalışan bazı kadınlar Dick Kerr’in Kadınlarıadlı bir futbol takımı kurdular.

Kadın futbolu, halka savaş sırasında moral ve yurtseverlik mesajları verdi. Bu sebeple İngiliz Futbol Derneği de Dick Kerr’in Kadınları takımını desteklemekten geri durmadı. Kuruluşu 1888 Londra’sına dayanan Preston takımı da savaş yıllarında büyük ilgi gördü ve uluslararası başarılar elde etti. Bunların sonucunda Futbol Birliği (FA), kadın futbol kulüplerini kabul etme ve destekleme kararı aldı.

Kadınlar; hayatın her alanında eşit haklara sahip olmak için yüzyılı aşkın süredir vermiş oldukları mücadelenin en önemli kazanımlarını, savaş sırasındaki 4 yıllık kısa sürede elde etmiş oldular.

1. Dünya Savaşı’nda durma noktasına gelen ekonomiyi tekrar işler hale getirebilmek için; erkek egemen siyasetin yıllardır baskı altında tutup, durdurmaya çalıştığı kadın emeğinin, önü açılmak zorunda kalındı.

Erkekler savaştan dönmeleriyle birlikte, savaş sırasında boş bıraktıkları alanlara yasak ve baskılarla tekrar sahip olma mücadelesine giriştiler.

Erkeklere göre; artık savaş bittiğine göre kadınların evlerine dönme vakti gelmişti. Kadınların kısa pantolonla top koşturması birdenbire sorun olmaya başladı. Kadın futbolunun, erkek futbolundan daha fazla ilgi görüyor olması da pek hoş karşılanmadı tabii. Kadın hakları mücadelesi, bu başlık üzerinden büyüyecek korkusuyla İngiliz Futbol Federasyonu kadınları futboldan men etti. Ve bu yasak 50 yıl boyunca devam etti.

Kadın futbolunun ikinci dirilişi, erkekler dünya kupası yayınlarının yarattığı popülarite ile gerçekleşti denebilir. Futbolun ana vatanı İngiltere’de; 1966 Dünya Kupası zaferinden sonra Kadınlar Futbol Federasyonu kuruldu.*

İki yıl sonra UEFA’dan gelen bir emirle kadın takımlarının futbol oynama hakları üzerindeki kısıtlamalar kaldırıldı.**

Aynı yıl İngiltere’de kadınlar için ilk ulusal kupa turnuvası olan Mitre Challenge Trophy düzenlendi. Bu turnuva daha sonra FA Women’s Cup adını aldı. ***

Uluslararası Kadın Futbolunun lokomotifi sayılabilecek Amerika’da gelişimin ise başka bir sebebi vardı.

NFL, NBA, NHL, MLB gibi spor ligleri ile bu branşların en üst temsil eden Amerika’da, lig düzeyinde tutunamayan kadın futbolu, milli takımlar düzeyinde dünyanın en elit takımları arasında.

Bunun nedeni; “Patsy Mink Eğitimde Eşitlik Yasası” ve 1972’de bu yasaya eklenen Title IX adı ile bilinen bölüm.

Yasada özetle; “Amerika’da hiç kimse, herhangi bir eğitim programına katılımda ve program ile ilgili getirilerde veya federal eğitim desteğinin elde edilmesinde cinsiyet ayrımına tabi tutulamaz” denmekte. Bunun spor alanına uygulaması ise; “Her destek, yardım ve burs üniversitenin spor programına katılan erkek ve kadın öğrencilerin oranına göre dağıtılır.”

Amerikan üniversite sporları değerlendirildiğinde; hem prestij, hem bağış açısından üniversitelere getirisi olan; sponsorluk ve yayın gelirleri ile büyük kaynak yaratan birkaç spordan en önemlisi Amerikan Futbolu.

Bir futbol takımı 125 kişiye kadar oyuncu bulundurabilirken, önemli oyuncuları çekmek için verilen burslar da yılda 85 sporcuya ulaşıyor. Seksen beş erkek sporcu burs aldığında ise eşitlik ilkesi gereği kadın sporculara da aynı oranda burs sağlanmak zorunda.

Futbol en kalabalık kadın sporlarından biri. Dolayısı ile Amerikan Futbolu, Kadın Futbol burslarını tetiklemekte. Bu da özellikle üniversiteye giriş için yarattığı avantajlar sayesinde, aileleri çocuklarını kadın futboluna yönlendirme konusunda teşvik ediyor.

Aileler kız çocuklarını küçük yaştan itibaren yerel futbol programlara yazdırmakta ve çocukluktan başlayan eğitim ile önemli futbolcular yetişmekte. ****

Dünyada kadın futbolunun farklı dinamikleri olan; eş zamanlı gelişimi, 1991 Kadınlar Futbol Dünya Kupası ile taçlandı.

FIFA tarafından 1991 yılında düzenlenen ilk kupa, o günden itibaren, erkek futbolunda olduğu gibi 4 yılda bir düzenlenmekte.

Kadın Futbolu ilk kez 1996 Yaz Olimpiyatları programında yer aldı.

Şu anda Uluslararası Futbol Federasyonu’na bağlı 177 kadın milli takımı bulunmakta.

Global bir potansiyel fark edilmesiyle birlikte de, olayın içine hemen pazarlamanın girmesi kaçınılmaz. Aslında pazarlama gayretinin arkasındaki motivasyon, çok anlaşılır. Kadınların kendilerinin de etkin olduğu bir spor dalı olarak futbola ilgisi demek; onlara da forma, spor ayakkabı ve ekipman satmak demek.

Üstelik bu; bir futbolcunun 222 milyon Euro gibi rakamlarla pazarlandığı, TV yayın gelirlerinin akıl almaz boyutlara ulaştığı günümüz piyasasına, daha önce çeşitli sebeplerle pek ilgi göstermeyen %50’lik kesimi, erkek futbol yayın ve stadyumlarının potansiyel seyircisi/müşterisi olarak katmak demek.

Endüstriyelleşen futbolla birlikte, futbola deve yükü ile para aktaran sponsorların istediği de kemikleşen; takımla ölmeye gelen taraftarlardan çok, futbolu daha da çekici hale getirecek, eğlenmeye gelen taraftar.

Bu taraftar demografisinin, futbolun gerçek anlamıyla bir gösteri olduğuna ve onların da aileleri ile birlikte gelip bu şovun bir parçası olabileceğine ikna edilmeleri gerekiyor.

Erkek futbolunda piyasanın gerisinde kalan ve pazardan yeterince nemalanamayan büyük güç Amerika, kadın futbolundaki pazarı ilk fark edip harekete geçen ve bu noktada şu anda en çok gelişim sağlayan ülke.

2002 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde gençler arasında yapılan bir ankette “favori sporcunuz kim?” sorusuna verilen cevaplarda, ABD Kadın Futbol Milli Takımı oyuncusu Mia Hamm’ın Michael Jordan’dan sonra ikinci sırayı alıp, Kobe Braynt, Tiger Wods, Vince Carter gibi isimleri geride bırakması elbette tesadüf değil.

Mia Hamm bir rol model olarak parlatıldı ve zamanının çoğunu Amerika’nın küçük yerleşim bölgelerinde kadın futbolunu anlatmaya ve tanıtmaya çalışarak geçirdi. Mia Hamm’ın göz alıcı, uzun parlak saçları futbol oynayarak da “kadınsı” kalınabileceğini sembolize etmesi için, biçilmiş kaftan gibiydi.

Şu anda da kadın futbolcu denildiğinde akla ilk Alex Morgan isminin gelmesi, yine bu pazarlama gücünün ürünü.

Estetik duruşları ve topuklu ayakkabılarıyla futbol topuna vuran güzel kadınlar; ürünü pazarlamanın en önemli aracı haline getirildi.

Yapılan yatırımlar ve imaj çalışmaları meyvesini veriyor.

2013–2016 yılları arasında, UEFA Şampiyonlar Kadın Ligi yayın hakkı gelirleri %92 oranında arttı.

Bu alanda doğru alt yapı çalışmaları ve yeterli finansal güç ile atılım yapan ülkeler, yeni pazarda yerlerini alacak ve erkek futbolu denince akla gelen İngiltere, İspanya ve Almanya gibi yeni devler ortaya çıkacak.

Yerel Kadın Ligleri de ilgi görüp, düzenli olarak TV yayınına başladığında; kulüplerin kadın futbol takımları da aynı sahada haftada bir gün maç yapar, statlara ismi veren dev sponsorlar da haftada bir gün daha ulusal yayınlarda görünür hale gelecekler.

Ülkemizde ise, teoride 1955'de tanıştığımız Kadın Futbolu son bir kaç yıldır ilerleme kaydediyor. UEFA’ya ve TFF’ye bağlı olan kadın futbolunda, maalesef federasyonda bu alanın sorumlusu yok. Uluslararası alanda elde etmiş olan her hangi bir başarı da bulunmuyor.

Son birkaç yıldır ilerleme kaydeden kadın futbolunun destek görmesi adına yapılan birkaç proje mevcut, ancak bu alanda dünyanın çok gerisinde olduğumuzu söylemek gerek.

Dünyanın geri kalanı ile mesafe daha fazla açılmadan, -global olarak branştan elde edilen gelirler hala düşük seviyelerde iken- finansal olarak kolay rekabet edilebilecek ve insan kaynağıyla üstünlük sağlanabilecek bu branşa çok geç olmadan yönelmemiz gerekiyor.

Belki de uluslararası arenada göğsümüzü kabartacak bir milli spor branşı fırsatı, kadın futboluna yatırım yapmada yatıyor.

--

--