Gol Yolları

Arda Ünal
STANDART
Published in
7 min readDec 20, 2017

Hazır Osmanlıspor maçında farklı bir galibiyet almışken Beşiktaş’ımızın bu sezon gol yollarında şu ana kadar gösterdiği etkinliği konuşmanın tam sırasıdır diye düşünüyorum.

5–1’lik farklı bir zaferle gol sayımızı 28’e, averajımızı 14’e çıkarmayı başardık. Beşiktaş’ın geçen haftaya kadar 15 maçta 23 gol atması, Galatasaray maçı öncesine dönersek 13 haftada 19 gol atıp 12 gol yemiş olması biraz kısırlık göstergesi. Yenilen gol sayılarında, ligin en iyi rakamları Beşiktaş’ta olmasaydı daha kötü bir tablodan bahsedebilirdik belki de. Pepe-Tosic ikilisi ve arkalarında Fabri şu ana kadar bu anlamda başarılılar.

Bir yandan Süper Lig’de 14 maç yaparken, bir yandan da Şampiyonlar Ligi maçlarında boy gösterdik ve bu süreçte 6 maç yapıp 11 gol atarken kalemizde 5 gol gördük. Bu performansla, Beşiktaş ülkemize ilkleri yaşatma ve gruptan lider çıkma gururunu yaşattı.

Bu süreç içerisinde hücumda ne oynadığımızı, nasıl oynadığımızı iyice görebilmek adına (belki okurların bir kısmına sıkıcı gelecek olsa da) ligdeki gollerimizin teker teker listelendiği bir döküm yapmak istiyorum. Bu döküme gol, asist ve (top döndürmeler hariç) asist öncesi pas olmak üzere son üç dokunuşu yapan isimler ve gollerin oluşumları dahil olacak. Birçok taraftarın da, benim gibi buna ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Bundaki amaç bir yere varmak istemem, yoksa basitçe gol sayılarını yazıp geçebilirdim. Neyi, nasıl oynadığımızı anlamak adına kendim için yaptığım bir döküm aslında bu.

16 haftalık sürede Antalyaspor maçı ile başlayıp Osmanlıspor ile bitirdiğimizi ve oynanacak bir Sivasspor maçımızın kaldığını tekrar hatırlatıyorum. Yaptıysam hatalar için de şimdiden özür dilerim.

1. Maç Beşiktaş — Antalya

  • Caner’in sol kanattan duran topta yaptığı ortasını takip edip golü atan Pepe
  • Cenk’in dribblingi sonucunda yapılan penaltıda gol, Cenk

2. Maç Kasımpaşa — Beşiktaş

  • Tosic’in defanstan ilerideki Cenk’e verdiği, onun da içeriye çevirdiği topta gol Babel
  • Caner’in sol açıktan ortası, kafayla golü atan Talisca

3. Maç Beşiktaş — Bursaspor

  • Quaresma kornerde ön direğe kesiyor, Atiba arkaya aşırtıyor, gol Tosic.
  • Quaresma kornerde Pepe’ye kesiyor, seken kafa topunu tamamlayan Atiba.

4. Maç Karabük — Beşiktaş

  • Fabri’nin degajladığı topu defans boştaki Ozzy’ye indiriyor, akıllıca yapılan tek pas, gol Babel.

5.Maç Beşiktaş — Konyaspor

  • Caner’in ortasında golü atan Cenk Tosun.
  • Quaresma iki kişinin içinden geçerek yakın direğe sert vuruyor.

6. Maç Fenerbahçe — Beşiktaş

  • Oğuzhan sol açığa inip ortalıyor, Negredo topu Babel’e kafayla bırakıyor, gol Babel.

7. Maç Beşiktaş — Trabzonspor

  • Talisca sağ önden içeri giriyor, Babel ile verkaç yapıp şut çekiyor, gol Talisca.
  • Tosic ileri çıkıp 4 kişi arasından Talisca’ya atıyor, Lens’e ara pası, gol Lens.

8. Maç Gençlerbirliği — Beşiktaş

  • Quaresma sağ açıktan içeri dalıyor, penaltı. Gol Cenk.

9. Maç Beşiktaş — İBFK

  • Son dakikada kornerden Quaresma ortalıyor, Tosic atıyor.

10. Maç Alanyaspor — Beşiktaş.

  • Oğuzhan önündeki boş alana dribbling yapıp ara pasıyla Cenk’e veriyor, gol Cenk.
  • Babel aut olmaktan kurtardığı topu Adriano’ya aktarıyor, ortaya kafayı vuran Negredo.

11. Maç Göztepe — Beşiktaş

  • Soldan Babel’in ortasına Talisca ceza yayından kafayla vuruyor, gol Talisca
  • Babel kendi yarı sahamızdan aldığı topla rakip ceza sahasına girip vuruyor, gol Babel.
  • Babel kanattan içerdeki Talisca’ya aktarıyor, ara pasını alıp golü yapan Cenk.

12. Maç Beşiktaş—Akhisar

  • golsüz

13. Maç Malatyaspor—Beşiktaş

  • golsüz

14. Maç Beşiktaş — Galatasaray

  • Quaresma’nın ortasını Muslera tutamıyor, fırsatı gole çeviren ve golü atan Cenk.
  • Babel’in 30 metre civarından sert şutu defanstan sekiyor, boşta kalan ve vuran Tosic.
  • Medel, Fernando’dan topu kapıp Negredo’ya, çalım, çalım, çalım ve gol Negredo.

15. Maç Kayserispor — Beşiktaş.

  • Umut’un yaptığı penaltı, gol Cenk.

16. Maç Beşiktaş — Osmanlıspor.

  • Adriano’nun ortası, gol Babel.
  • Quaresma’nın ortası, gol Babel.
  • Tosic’in çılgın ileri çıkışı, ara pası ve gol Babel.
  • Negredo, Talisca’ya indiriyor, Talisca’nın kaleciden seken topunu takip ediyor, gol Negredo.
  • Caner’in kendi sahamızdan götürüp pas verdiği topta sol taraftan sol ayakla Cenk atıyor.

Yanlış saymadığımı düşünerek bir özetini yazmak istiyorum şimdi;

Babel — 11 golde

Cenk — 9 golde (3 penaltı)

Quaresma — 7 golde

Talisca — 6 golde

Tosic — 6 golde

Caner — 4 golde

Negredo — 4 golde

Oğuzhan — 3 golde

Pepe, Adriano, Atiba — 2 golde

Lens, Medel, Fabri — 1 golde

topa son dokunan 3 isimden birisi olmayı başardılar.

Gollerin;

  • 13 tanesi orta,
  • 12 tanesi verkaç, dikine pas, ara pası ile,
  • 3 tanesi penaltıyla olmak üzere 28 gol.

13 golümüz ortalardan, 12 tanesi ise çoğu iki pasta ya da üç pasta ceza sahasına daldığımız, organize olmayı beklemeden yaptığımız doğrudan gole yönelik ataklardan gelmiş. Buraya kadar hakikatleri, sübjektif olmayan ve gözlemle herkesin aynı sonucu çıkarabileceği şeyleri yazdım elimden geldiğince.

Bu tablo, ne Mario Gomez’in gol kralı olduğu iki sene öncesine, ne de ortadan özellikle Talisca’nın frikik ve şutlarla etkili olduğu geçen seneye pek benzemiyor. Bu tabloda açıkça görülen tek bir husus varsa, o da bu seneki oyun tarzımızın bariz bir fırsat görmedikçe içten giren değil, artık kanat akınlarından gitmeye çalışan bir oyun olduğu .

Uzun zamandır ligde yaşadığımız sıkıntıların çözümü için çoğumuzun dillendirdiği Tolgay-Ozzy-Talisca üçlüsünün yerine Medel-Atiba ikilisiyle çıktığımız Osmanlıspor maçı, ligde en çok gol attığımız maç oldu. Bu ikili, dönen topları toparlayarak ve akınları keserek çok efektif bir oyun ortaya koydu. Kazanılan toplar hızlıca kanatlara aktarıldı. Ortalardan bulduğumuz iki golle ve Tosic’in nevi şahsına münhasır bir şekilde ileri çıkıp attığı pasla Babel, hattrick yapmayı başardı.

Benim Beşiktaş’la ilgili bazı fantezilerim var, her taraftarın var. Makine gibi işleyen, rakibe basan, gerektiğinde “Gegenpress”, gerektiğinde “Tiki-Taka”, gerektiğinde “Bam Bam Bam!” yapan bir takım. Olcay-Oğuzhan-Sosa döneminden beridir oynamadığımız paslı, içten dalan oyunun özlemi, herkesi çaresiz bırakabilecek hücum varyasyonlarının keyfi, oyuncularımızın her oyuncunun yapamayacağı tarzda zeka ve kabiliyet gerektiren oyun tarzlarıyla övünmek ve gururlanmak vesaire vesaire.

Lens’in sene başındaki transfer videosunda da söylediği gibi;

Gerçekler acıtır.

O Beşiktaş, geçmişte kaldı. Bu Beşiktaş, sonuca farklı şekillerde, kanat akınlarından ya da iki üç pasla fırsat pozisyonlarından gitmeye çalışıyor. Açıkçası, doğru oynandığı zaman, dikine çabuk pas/orta/uzaktan şut oyunlarını, pas oyunlarından daha zor savunulan bir oyun şekli olarak görüyorum ve bundan da çok şikayetçi değilim. Kadromuzda geçen sezonlarda o oyunu oynayan Atiba-Oğuzhan-Cenk-Quaresma sabit kalırken, Talisca-Babel ikilisi ise o özlemini duyduğumuz oyunu hiç tecrübe etmemiş isimler.

Bu durumu oyuncular üzerinden okuyup “oyuncular istiyor diye böyle oynuyoruz” demek açıkçası bunun artık temel plan olduğunu inkar etmek ve hayal dünyasını gerçekle karıştırmak demektir bence. Kendi adıma, hocamızın “çocuklar içeriden dalacağız” dediğini, ama sinsi ve bencil(!) oyuncularımızın inatla kenarlara yöneldiğini düşünmek komik bile değil. Bu, oyuncuların performanslarını, yaptıklarını, yapamadıklarını süzgeçten geçiren Şenol Güneş’in verdiği bir karardır. Bunu böylece kabul etmek ve en azından bu sezonun kalanında çoğunlukla bu oyuncularla bu oyunu oynayacağımızı kabul etmek önemli.

Bu noktada, gelelim Quaresma meselesine. Quaresma, bu oyun için önemli bir silah. Hocamızın gözünde durum bu. Lens kanadıyla başlayıp kenarda Gökhan Gönül’ün bindirmelerine dayanmak yerine tercihini, Gökhan’ı zorlayacak da olsa, Quaresma’nın daha efektif ortalarından yana kullanıyor. Bu arada hatırlatmak isterim ki, Gökhan Gönül’ün uzun süren sakatlığında, sağ bek performansı tatmin edici olmayan Medel, Necip, ve Adriano oynadı orada. Gökhan ise Galatasaray maçına (ligin 14. maçı) kadar kendine gelemedi.

Quaresma basit top kullanmayıp bir de eski usül kanat oyuncuları gibi çizgiye basarak oynadığı için haklı olarak çokça eleştirilen bir isim. Yaşı itibariyle değişmeyecek, yani mal bu. Öte yandan o çıktığında yerine giren Lens’in topu ayağına ilk aldığında yaptığı ilk şeyin orta açmayı denemek olması da görülmesi gereken bir diğer nokta. Beşiktaş’ın bu oyununu Quaresma’nın silah zoruyla takıma dayattığını düşünüyorsanız bir şey diyemem, ama böyle düşünmüyorsanız “defolup gitmesiyle” oyunumuzun bir anda önceki dönemlerdeki haline dönmeyeceğini de artık yavaş yavaş kabul etmeliyiz. Üstelik kendisinin “Beşiktaş’ın meşhur pas oyunu” döneminde de, aynı kanatta oynuyor olduğunu hatırlatayım.

Kendi adıma, iç alanı kullanamıyorsak, Quaresma’dan önce, bunda öncelikle iç alan oyuncularımızın bir payı olduğunu düşünüyorum. Şu halde Q7’ye sadece “top kaybı yapan bir artist” muamelesi yapılmasını da pek kabul edemiyorum. Koltuk değneği kullanarak yürüyen topal bir adama “Koltuk değneğinden bir kurtulsa nasıl koşar var ya!” demekten bir farkı yok bunun. Çözüm bu kadar basit, iki günde, o biraz iyi olsa, bu biraz daha yardım etse ile çözülecek bir sorun değil sanırım. Kadromuzdaki isimlerin geçmişteki halleri değil, bugünkü halleri sahada ve bu isimler artık bu oyunu oynuyorlar.

Taktik tartışmalarını, oyunun hangi şekilde olması gerektiğini, kimin yedek kimin as olması gerektiğini sabahlara kadar bangır bangır, hararetle tartışmak istiyorum. Bunu yapmayacaksak futbol izlemenin zevki nerede? Tek arzum, taraftarımızın algı medyasındaki kabzımallarla, adamcılarla, bilmem ne müdürleriyle aynı seviyelere düşmemeleri. Evet, keşke böyle olsa.

Velhasılıkelam, transfer sezonu Sivas maçı sonrası başlayacak. Muhtemelen kulübümüz yine katı bir mali politika uygulayacak, ve yine istediğimiz bir oyunun oyuncularını almak yerine (eğer yapacaksak) fırsat transferleri yapacağız. Bu oldukça uzun bir süre daha böyle gidebilir. Oğuzhan, Talisca, Tolgay, Atiba, Quaresma ve son olarak Şenol Hoca bu sene ama ufak, ama büyük homurtuların yükseldiği isimler. İki hafta sonra, SEZON ORTASINDA bunlar gitsin şunlar gitsin diye kendimizi paralamaya başladığımızda o isimlerin sorunun mu, çözümün mü bir parçası olduğunu bir düşünelim. Onların yerine yapılacak ve onlardan fazlasını takıma verebilecek takviyeler için mali yapının ne derece uygun olduğunu, bizimle daha uzun süre kalması muhtemel adamların bu gün yaşadıkları sıkıntı nedeniyle arkalarına teneke bağlanarak gönderilmesinin (ve belki gönderilemeyip takımda kalmasının) etkilerini de bir düşünelim. Biz bunları yaşadık daha önce arkadaşlar.

Zaten mevcut kadromuzda olan oyuncularla çözüm üretmeye gelince, şu an kulübede oturan oyuncuların neden orada olduğunu tam bilemiyoruz. Şenol Hoca’mız öyle istiyor. Ben yine de bir fikir vermesi açısından yazıyı Osmanlıspor maçından sonra Gary Medel’in yaptığı açıklamayla bitirmek istiyorum;

“Çok çalıştım, formayı alana kadar 6 kilo vermem gerekti.”

--

--