İsveç Övüyoruz…

Gaetano Badalamenti
STANDART
Published in
5 min readOct 1, 2017

Son 3 yazıda genelde, Standart Dergi’nin yazılarımı paylaşırken verdiği dip not olan “ocağınızı söndürür” uyarısını hak eden şeyler yazdım. Bu kez bir değişiklikle yaşadığım yeri; yani Stockholm’ü yazacağım.

Stockholm yaklaşık 2 milyon nüfuslu İsveç’in başkenti. Birbirine 50 ayrı köprüyle bağlı 14 küçük ada üzerine kurulu. En geniş caddesi Vasagatan. Yaz aylarında yaklaşık 18, kış aylarında yaklaşık 6 saat gündüz oluyor. Kış aylarında öğle 14:30–15:00 civarında hava kararır mesela.

Toplam İsveç nüfusunun 10'da 2'si Stockholm’de yaşıyor. Bir başka ilginç not vereyim nüfus konusunda; Stockholm’de yaşayan Türk nüfusun %90'ı Konya’nın Kulu ilçesinden buraya göç etmiş göçmenlerdir. Bir önceki seçimlerde, bir başbakan adayının, Türk asıllı seçmenlerin oyunu alabilmek için, bu ilçeyi ziyaret etmişliği de var. Gerçi seçilemedi o ayrı. Seçimleri “cağğğnım Stefan’cım” kazanmıştı. Para Birimi Kron ve 1 Euro yaklaşık 9 Kron ediyor.

Sendromu meşhurdur. Evet, bildiniz; “Stockholm Sendromu”. Sessiz sakin insanların yaşadığı bir şehrin, dünyaca ünlü bir sendroma ismini vermesi biraz ironik tabii.

Peki, nedir bu Stockholm Sendromu ve nereden çıkmıştır?

Özetle; Bir insanın kendisini zora sokan, üzen koşulları / o koşulları oluşturan kişileri kabullenmesi, benimsemesi hatta savunması, kendisi mağdur olmasına rağmen, kendisini mağdur edenin safında olması durumudur. “Deveye diken, insana …….” şeklindeki Türk atasözü, konunun anlaşılabilmesi için uygun örnek bence.

1973 yılında “Kreditbanken” isimli banka, soyguncular tarafından soyulmak istenmiş, fakat kuşatılmışlar ve ellerindeki 4 rehineyle 6 gün boyunca polise direnmişler. 6. gün polis rehine kurtarma operasyonu başlatmış, fakat bu 4 rehine soyguncularla bir olup kurtarılmamak için polise direnmişler. Hatta mahkemede soyguncular aleyhine tanıklık etmeyi reddetmişler ve soyguncuların avukat vb. savunma masraflarını da üstlenmişler.

Sendrom ilk kez Psikiyatr Bejerot tarafından “Stockholm Sendromu” adıyla tanımlanmış ve bu şekilde anılmaya başlanmış. Muse’un bu olayı anlatan “Stockholm Syndrome” isimli güzel de bir şarkısı vardır ayrıca, bunu da not olarak belirteyim. Hatta bu rehinelerden biri, kurtarıldıktan sonra nişanlısından ayrılmış ve soygunculardan biriyle hapisten çıktıktan sonra evlenmiştir. İçinizden, “ne mal insanlar bunlar yeaa” diye düşünenler varsa, içinde bulunduğunuzda fark edilen bir şey olmadığı için, ben o kadar büyük konuşmayın derim.

Stockholm şehrinde bir diğer meşhur şey metrolardır.

Evet, bildiğiniz ulaşım aracı olan metrolar. İçerisinde heykelden, boyamaya, hatta grafitilere kadar yaklaşık 120–130 sanatçının eserleri sergileniyor. Ayrıca merdivenlerinden başlayan ışıklandırma sistemi, görsel açıdan şahane. Uzunluğu bakımından da, Avrupa’nın en uzun raylı sistemlerinden biridir.

Stockholm’de yıl içerisinde bir çok festival düzenlenir ama bunlardan dünyaca ünlü olanı “Stockholm Pride” isimli eşcinsel festivalidir. Her yıl Mayıs ayında düzenlenir. Dünyanın bir çok yerinden eşcinseller gelir ve kilometrelerce konvoy oluşturulur. İsveç polis teşkilatındaki eşcinsel polis grupları, eşcinsel ebeveynler gibi Türkiye sınırlarında pek makbul karşılanmayan görüntüler izleyebilirsiniz. Normal halkta eşcinsellere destek amaçlı çocuklarını alıp konvoya katılım gösterir. Hatta “Temsili Eşcinseller Meclisi”, “Temsili Eşcinseller Futbol Takımı” gibi grupların geçit törenleri yapılır.

İsveç halkının %80'i mutlaka bir spor dalıyla amatör ya da profesyonel olarak ilgilenir. İsveç, dünyada kişi başına düşen tekne sayısı en fazla olan ülkelerden biri. Her yer su ile doluyken, bu çok şaşırtıcı bir bilgi değil tabii ki ama olsun. Tekne kiralayarak kanal turu atabilirsiniz ya da normal tur tekneleriyle tüm adaları dolaşabilirsiniz.

Kişisel deneyimlerime göre Stockholm’e gelen Türk turistler genelde pahalılıktan şikayet ediyor. Ancak gelir gider dengesine bakıldığında bu şekilde bir durum yok. Basit bir önekle anlatayım. 1400 TL asgari ücret maaş alan bir Türk, orta sınıf bir mekanda 15 TL bira parası veriyor. İsveç’te “Asgari Ücret” kavramı tam olarak yok ama şu şekilde bir hesaplama yapabiliriz:

2017 rakamlarına göre ortalama bir İsveç’linin yıllık geliri 31,500 Euro civarında. Bu da yaklaşık aylık 2.600 Euro yapıyor. Hadi güzel hatırınız için 600 Euro’luk kısmı da atıyorum. 2.000 Euro ve ortalama bir mekanda biraya ödenen fiyat 7 Euro. Yani senin aldığın asgari ücretle 100 bira bile içemezken, en düşük ücreti alan bir İsveç’li Yaklaşık 285 bira içebiliyor. Buradan İsveç’in aslında pahalı olmadığını, Türk turistlere pahalı geldiğini söyleyebiliriz. Hesaplama birimi olarak birayı kullanmam, kendi alkolikliğimden. Siz isterseniz ekmek, makarna gibi gıda maddelerini de birim olarak alabilirsiniz :)

Özellikle Gamlastan bölgesinde bir çok tarihi yapı ve bölge gezilebilir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu tip durumlar benim ilgimi çekmiyor, ama ilgililer için bu konuda çok zengin bir yer olduğunu söyleyebilirim Stockholm’ün. Unesco Dünya Kültür Mirasları listesindeki “Skogskyrkogården Mezarlığı” ve “Storkyrkan Katedrali” bunlardan ikisi. Ayrıca Kaknästornet’e çıkıp 45 Kron karşılığında İsveç’i tepeden gözlemleyebilirsiniz. Vasa Müzesi’ne gidip, Vasa gemisinin enkazını ve bu geminin önemi hakkında bilgiler öğrenebilirsiniz.

Nobel ödülleri Stockholm’de verildiğinden, dilerseniz Nobel müzesine de uğrayabilirsiniz. Ya da Stockholm Belediye Sarayı’na giderek, meşhur “Mavi Oda” yı görebilirsiniz. Gerçi oda mavi değil kırmızı ama olsun. Ulaşım ve bu müzeleri gezebilmek için “Stockholm Card” almanız gerektiğini de hatırlatayım.

Yemek konusunda mutlaka deniz ürünlerini deneyin. Her tarafından su fışkıran bir şehirde Konyalı Lokantası’na gidip, mercimek çorbası içmek gibi fantaziniz yoksa tabii. Onun dışında sizin “IKEA köftesi” olarak bildiğiniz İsveç köftesini de yerinde deneyebilirsiniz. Kahvaltı da mutlaka İsveç reçeli deneyin. İçecek olarak da İsveç kahvesi ve geleneksel bir İskandinav içkisi olan “Has Schapps” meşhurdur.

İsveç’te yasal çalışma süresi günlük 6 saat. Aynı zamanda kadınlara 2 yıl, erkeklere 3 ay doğum izni veriliyor. Ben bunu ilk öğrendiğimde bitki çaylarıyla hamile kalmaya çalışmıştım mesela.

Stockholm gece hayatı oldukça hareketli. Bu konunun uzmanı olarak bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bütün İskandinav kızları gibi İsveç kızları da oldukça güzel. Gece kulüplerinin girişlerinde, “face ve clothes” kontrol yapılır. Yani güvenlik tipinizi ya da kıyafetinizi beğenmezse almaz. Giriş ücretleri 10–20 Euro arasında değişir. Bir gece için 250 –300 TL harcayabilecek durumda değilseniz zaten gece kulüplerine gitmeyin. Normal birahanelerde biranızı için, etrafı seyredin. Trädgården ve “Hard Rock Cafe” benim favori mekanlarım. Bir çok yer eğlencelidir ama bu mekanlarda eğlence Nirvana’ya ulaşır. Ayrıca “one night stand” yani “tek gecelik ilişki” İsveç gece kulüplerinde oldukça sıradan bir durumdur. Herhangi bir kız ya da erkek sizi beğenmişse, gelip sizinle direk konuşur. Yok öyle “kesişmek” falan. Ya da tam tersi siz birini beğenmişseniz, rahatça gidip konuşabilirsiniz. Ters bir tepki alırım korkusuna kapılmayın. One night stand olayında tek kural, dişi birey asla erkek bireyin kaldığı yere ya da evine gitmez. Bunu teklif ederseniz, red cevabı alırsınız. Dişi bireyin evine gitmek, yazılı olmayan kuraldır. Bak o kadar girmeyeyim şu işlere, milleti yoldan çıkartmayayım dedim ama dayanamadım yazdım yine:)

Elbette Stockholm bünyesinde de Casinolar var ama okuyanları daha fazla kumara merak saldırmamak için bunlardan bahsetmeyeceğim. Genel olarak Kasım-Nisan aylarının yoğun kar yağışı olur. Bu nedenle bu tarihler arasında Stockholm seyahati yapmak isterseniz, gerekli tedbirleri almanızı öneririm. Zira üşütüp hasta olmanızı istemem. Yaşadığım şehir diye demiyorum ama Stockholm “kusursuzluğun başkentidir” ve bu kusursuzluğu deneyimlemenizi tavsiye ederim diyerek bu yazıyı da sonlandırıyorum. Hayırlı forumlar :)

--

--