MLS, Yeni Dünya’nın Futbolu Keşfi

Arda Ünal
STANDART
Published in
6 min readJan 21, 2018

Kuzey Amerika’da “Soccer” olarak tabir edilen futbol, ülke için biraz yeni bir spor. ABD 94 Dünya Kupası’ndan iki sene sonra, 1996 yılında kurulan lig, çoğu yönüyle ABD vatandaşı olmayan insanları şaşırtacak mekanizmalardan oluşuyor. ABD futbol ligi Major League Soccer, kısaca MLS’in yapısı NBA takipçilerinin daha rahat anlayabileceği, klasik futbol organizasyonlarından farklı bir yapı. ABD ligleri CONCACAF’a bağlı. Avrupa’daki UEFA’nın muadili olan bu kurum hiyerarşik olarak FIFA’ya bağlı ve tüm Amerika kıtasındaki futbol organizasyonundan sorumlu. Bildiğimiz futbol organizasyonuna benzerliği de şu anda bununla sınırlı.

ABD’de futbol Birinci ve İkinci ligi tanımları değişik. MLS ligi, birinci lig olmasına rağmen bu ligden düşmek diye bir durum yok. Ayrıca ABD’de ikinci lig değerinde görülen iki lig var ve bu liglerin birincisi MLS’e katılamıyor. MLS bir şirket mantığı ile çalışan bir sistem ve buraya girebilmek için birinci koşul, MLS sizi almak istiyor olmalı; ikincisi ise, ekonomik olarak lige iştirak edecek büyüklüğe sahip olmanız gerekiyor.

ABD’nin bir kupası var, adı Lamar Hunt Kupası. Bu kupaya, MLS ve diğer iki alt ligden takımlar katılabiliyor. Ancak her takımı kupaya almıyorlar, katılacak takımların çoğunluk hisseleri yabancı takım ya da kurumların elindeyse takımlar kupaya katılamayabiliyor. Lamar Hunt ise öyle ünlü bir sporcu değil, ancak MLS’in asli kurucularından. Çeşitli spor dallarında çalışmalar yürütmüş ve bu sporlara finansman sağlamış. Sonuç olarak da adının bu kupaya verilmesi uygun görülmüş.

ABD ikinci liglerinin bir tanesi, beş ABD ve bir Porto Riko takımından teşekkül eden North American Soccer League (NASL) ve diğeri de ABD’nin kuzeyi ve Kanada’dan takımların katıldığı United Soccer League (USL). Bunların dışında çocuk ve gençler başta olmak üzere yarı profesyonel yetişkinlere de hitap eden çok sayıda eyalet içi ve eyaletler arası konferans ligleri var.

MLS adıyla düzenlenen, bizim 1. Lig diyebileceğimiz lig, 11 doğu, 11 batı konferansı takımı olmak üzere iki konferanslı bir lig. Eyalet değil şehir takımları yarışıyor, örneğin Texas eyalet takımı yok, ama Dallas kentinin takımı “Dallas FC” MLS liginde mücadele eden bir takım. Şu anda toplam 22 takımlı bir lig ve ligin 28 takıma kadar genişletilmesi düşünülüyor. MLS’e “Expansion/Genişleme” takımı olarak gelecek takımların bazıları yeni kurulacak, bazıları ise mali gerekliliklere uyan diğer liglerden gelecek. MLS’te normal sezon ve 12 takımlı Play-off sezonu sonucunda şampiyon belirleniyor. Bu şampiyon, CONCACAF Şampiyonlar Ligi’ne katılım hakkı elde ediyor.

MLS lig organizasyonu, doğrudan ligin ve ligdeki oyuncuların sahibi. Buna bir çeşit kulüpler birliği diyebiliriz, çünkü kulüpler bu ligin hissedarları. Her bir lig takımı “Yatırımcı-İşletmeci” olarak tanımlanıyor. “Franchise/Bayi” olarak lige katılıyorlar.

MLS’i bir hamburger şirketi olarak görebiliriz, şehirde açtığı dükkanlar da MLS takımları ve şirketin amacı bütün şubelerinin birbirine denk kalitede çalışması. Ülkede bu durum tartışılıyor ve belki gelecekte yapısı değişebilir.

Bahsettiğimiz yapı yüzünden, ABD liginde takımların tamamı belli bir maaş sınırına tâbi. Fırsat eşitliği sağlamak için uygulanan bir “Salary Cap/Tavan Ücret” miktarı var ve yetmezmiş gibi bu sene itibariyle takımların sadece 3.845.000$ maaş bütçeleri var.

Diyeceksiniz ki, eee kardeşim o zaman Kaka, David Villa gibi yıldızlar nasıl oluyor da 6M$ maaşla oynuyorlar? Geliyoruz efendim, aceleye mahal yok.

MLS takımlarının kadro yapılanmaları da dünyanın kalanından farklı. Her MLS takımı azami 20+10 (30) kişilik bir kadroya sahip olabiliyor. 20 oyuncu “Senior Roster/Kıdemli Kadro” olarak belirlenirken diğer 10 oyuncu “Reserve Roster/Çaylak Kadro” olarak kuruluyor. Bunun daha da detaylı bölümlenmeleri var ancak uzatmayalım, 18 kişilik maç kadrosu bu 30 kişi arasından seçiliyor.

Kıdemli Kadro oyuncularının alabileceği maksimum tavan maaş 2017 itibariyle 480.625$. Çaylak oyuncularda ise durum yaşa göre değişiyor. 20 yaşından küçük bir oyuncunun alabileceği maksimum miktar 150.000$, 21–23 yaş arasındaki bir oyuncunun alabileceği miktar ise maksimum 200.000$. 24 yaşına giren oyuncu ya bir MLS takımında Kıdemli Kadro sözleşmesi bekleyecek, ya kariyerine başka ülkelerde devam edecek ya da profesyonel futbola veda edecek.

Bu maaşlar, MLS yönetimi ve MLS Futbolcular Sendikası’nın müzakereleriyle belirleniyor. Ülkede futbol eğitim ve yatırımları yeni yeni çiçek açmaya başladığı için futbolcu havuzunun çoğu üniversitelerden draft sistemi ile gelen futbolcular. Kıdemli kadro için 2016 yılı minimum senelik maaş 67.500$ ve ABD’de yaşamak için bu düşük bir ücret. Üstelik bu paralara oynayan çokça sporcu var. Kolej mezunu olmayan ve seçmelerle takıma katılan acemi kadro oyuncuları da genelde 50.000$ civarında kazansalar da minimum maaş 36.500$ şu anda. İşçi olarak kazanılabilecek maaştan daha az bir maaş.

Bu rakamların seneler içinde artması karara bağlanmış halde ancak bahsettiğimiz artış 2019 yılında toplam %10’a varıyor ancak. Ülkenin futbol ekonomisinin dünya futbol endüstrisinden ne derece kopuk olduğunu buradan görmek de mümkün.

Ara transfer döneminde Beşiktaş formalı pozları çıkmış ve burada sağlık kontrolünden geçmiş olan Cyle Larin’in, Connecticut Üniversitesi’nden ilk sırada draft edilerek Orlando City çaylak kadrosuna dahil olduğu için 192.000$ kazandığını hatırlatalım. Draft sistemi gereği, sezonu en başarısız kapatmış takımlar 1. sıradan seçim yapıyorlar, şampiyon da son seçme hakkına sahip. Draft’a katılan oyuncular bitene kadar 1.tur, 2.tur… şeklinde bu işlem sürüyor ve Draft hakları takas edilebiliyor.

Draft mekanizması hakkında “Draft Day” adlı sevimli bir film var. Amerikan Futbolu temasında olsa da aynı mantık geçerli olduğu için size bir fikir verebilir.

MLS ile başka bir ilginç bilgiye geldik; Oyuncuların kontratlarının bitiminde istediği kulübe gitmesini sağlayan “Free Agent/Bonservissiz Oyuncu” mevhumu bu lige henüz 2015 yılında getirildi. Oyuncu sendikası ile MLS yönetiminin mutabık kaldığı maddeler de çok garip. Örneğin, bir oyuncunun serbest oyuncu statüsünde olabilmesi için en az 28 yaşında olması, 8 senedir MLS oyuncusu olması ve oynadığı kulübün kontrat uzatmak istememesi gerekiyor. Bunların üçü de aynı anda mevcut değilse oyuncunun gideceği takım, şu andaki takımına bir tazminat ödemek zorunda. Yani bonservissiz oyuncu alma durumu dünyanın kalanından farklı, “Bosman Kuralı” öncesi Avrupa’ya çok benziyor. Larin konusunda sorun da işte buradan çıkıyor.

Larin, “Collective Bargaining Agreement” denilen ve oyuncu sendikası ile MLS yönetiminin yaptığı bir anlaşmaya bağlı ve bu anlaşma ABD sınırları içerisinde yasal. Anlaşmaya göre, Cyle Larin serbest oyuncu statüsüne düşemeyeceği için kulübünün tek taraflı sözleşme uzatma hakkı var. Ancak UEFA takımları, Bosman Kuralı sebebiyle oyuncularına böyle tek taraflı anlaşmaları artık uygulayamıyorlar. UEFA ve MLS arası transfer işleri, anlayacağınız biraz karışık işler. Vida’nın bonservissiz olarak Beşiktaş’a katılmasına benzemeyen başka türden bir hukuki süreç yaşayacağız gibi görünüyor.

ABD’de MLS yapısının ülkenin kalan büyük spor ligleri olan NFL, NHL ve NBA gibi bir yapıda olması çok tartışılan bir konu. Futbolun ülkede yeni olması sebebiyle futbol eğitim ve kulüp altyapıların yetersizliği bir sorun. Kazançların dünya genelinin çok çok altında olması da gençlerin profesyonel futbola olan ilgisini azaltıyor. Draft sistemi yerine, Avrupa usulü serbest piyasa kuralları uygulamak isteyenler de var ama yakın gelecekte bu mümkün görünmüyor.

Daha önce sorduğumuz sorunun cevabına burada gelelim, nasıl oluyor da durum böyleyken Kaka, David Villa gibi isimler 6–7 M$ kazanarak oynuyorlar MLS’de?

Efendim, MLS takımlarının 20 kişilik kıdemli kadrosuna 2 adet “Designated Player/İstisnai oyuncu” denen oyuncu katabiliyorsunuz. MLS, bu oyuncuların kıdemli kadro tavan maaşı kadar olan kısmını lig havuzundan, yani sizin maaş bütçenizden karşılanmasına izin veriyor. Gerisi de ya kulüplerin sahiplerinin cebinden verdikleri para, yahut imaj haklarının tamamen oyuncuya bırakılması gibi yan kazançlarla temin ediliyor. Kuralın ABD’deki adı “Beckham Kuralı!

Beckham’ın MLS’e transferine kadar böyle bir imkan yokmuş ancak bir dünya yıldızının ABD’de top oynamak istemesi karşısında MLS böyle bir yola gitmiş ve fırsat eşitliğini sağlamak için kulüp başına 3 oyuncu ile sınırlı tutmuşlar. Örneğin bu isim ve imaj hakları meselesi sayesinde MLS’de oynarken Beckham, Real Madrid’de kazandığı paranın iki kat fazlasını kazanmış. Benzer bir “istisnai acemi oyuncu” durumu da var ancak kurallar çetrefilli ve detaylar sonsuz. Sports Illustrated’ın da dediği gibi, MLS’de bir futbolcu transfer etmek Bizans entrikası çevirmek kadar zor ve çetrefilli, o yüzden daha fazla detaya inmeyelim.

Bu ufak tefek değişimler ve zamanın ruhunun dayattıkları, MLS için birçok problem çıkaracak gibi görünüyor. Oyundaki değişimin hızı, ABD’yi dünya futbol endüstrisinden koparmış halde. Özellikle draft sistemine alternatif olan kent ve eyalet akademileri ile yerel takımlarda oynayan gençlerin üniversite eğitimi almadan doğrudan doğruya takıma katılabilmesi (ki dünyanın diğer her yerinde bu sistem uygulanıyor), dışarıdan oyuncu alımı ve dışarıya oyuncu vermek konularında büyük sıkıntıları var ligin. ABD’de bu bir tartışma konusu ve MLS’in dünya futboluna entegrasyonu üzerine de çokça kafa patlatıldığını belirtmek gerek.

Kurallar, kaideler işte böyle. Peki işin spor tarafında neler var? MLS takımları ne yer ne içer, nerede maç yaparlar? Nasıl tesisleri vardır? Hangi projelerin peşindedirler? Bunlara da bir sonraki yazımızda değinelim.

--

--