Nihai Zafere Beş Kala
Beşiktaş’ın 115 yıllık tarihi meydan okumalarla, akıntıya karşı gelişlerle doludur. Kaptanını Çanakkale Savaşı’nda kaybeden, kupaları Mondros Mütarekesi sonrası yağmalanan, katılmak istediği futbol ligine kabul edilmeyip kendi ligini kuran, hakkı olan şampiyonluklar ancak şampiyonluğundan 50 sene sonra iade edilen, hakkıyla oynayıp şerefiyle ikinci olmayı dua ve himmetle ayağa kalkmaya tercih eden bir kulüptür Beşiktaş. Mücadelenin ve emeğin cümle içindeki kullanımıdır.
5 senedir yepyeni bir mücadele veriyoruz camia olarak. Beşiktaş’ın yarınlara kalmasını, daha önemlisi istediğimiz şekilde yarınlara kalmasını sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü çekilen çilelerin, sarf edilen çabaların, dökülen terin en büyük amacı bu. Yarın Beşiktaş adı verilen bu koca çınarın gölgesine sığınacak, onunla mutlu olup onunla ağlayacak milyonlarca insana; teslim aldığımız gibi tertemiz ve daha güçlü bir Beşiktaş bırakmak mesele. Tiranların saltanatında alnı ak Beşiktaşlı’ya boyun büktürmemek için başarıya açız. İyinin her zaman kazandığının ispatı için mücadele veriyoruz.
Beşiktaş’ın ekonomik durumu artık herkesin mâlumu. İflasın eşiğinde olduğumuz bir dönemi atlattık ama uçurumdan hâlâ çok uzaklaşmış değiliz. Beşiktaş’ın borcu ne oyuncu satışıyla, ne başarılı geçen sezonlarla kapanacak seviyede. Peki sonumuz bir Arap milyarderinin ellerine veya Glasgow Rangers gibi iflasa mı gidecek ? Yoksa bir ihtimal daha mı var ?
Türkiye’de yöneticilerin kullandığı çok klasik bir cümle vardır: “Bir enkaz devraldık”. Bu cümleyi kullanmayı en çok hak edenlerden biri sanırım hâlihazırdaki Beşiktaş yönetimidir. Geçtiğimiz 5 yılda bu enkazı onarmak için gerekli olan çok şey yapıldı. Feda Sezonu, Beşiktaş’ın gelirini artırmak için şart olan Vodafone Park’ın inşaatı, şampiyon olacak kadroyu üstelik kâr ederek kurmak, iki sene üst üste şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi başarısı ve kırılan transfer rekoru az zamanda yapılan büyük işlerin örneği. Şimdi yeni ve bizi nihai olarak uçurumdan kurtaracak bir hedefimiz var: Beşiktaş’ı dünya kulübü yapmak.
Beşiktaş’ı yarınlara taşımanın en güzel yolu mücadeleci tarihimize uygun şekilde bu darboğazdan kendi çabamızla çıkmamız olacak. Bunun için yol haritamız belli. Beşiktaş’ın adını dünya üzerinde futbolun oynandığı her köşeye tanıtmak ilk aşama. Bu, Beşiktaş’ın kendi taraftarını ve dolayısıyla kendi müşterisini yaratacaktır. Barcelona gibi, Real Madrid gibi neredeyse her sene Şampiyonlar Ligi başarısı elde eden takımların bile en büyük gelirleri bu başarılardan sağlanmıyor. Bu takımların en büyük gelirleri dünya çapındaki müşterileri tarafından sağlanıyor. Hem ürün satışından, hem de popülerliğin sebep olduğu reklam anlaşmalarıyla ekonomileri büyüdükçe büyüyor. Öyle ki, Real Madrid’in yıllık gelirinin yarısıyla Beşiktaş’ın borcu sıfırlanıyor. Beşiktaş, kendini bu dünya kulüplerinin arasına atabilirse şüphesiz ki nihai hedefine ulaşmış demektir.
“Come to Beşiktaş” kampanyasının bu kadar üzerine gidilmesi, boğazda yapılan şampiyonluk kutlamaları, düzenlenen Çin seferleri bu amaca hizmet ediyor. Beşiktaş, 2012 senesinde tanındığından çok daha fazla tanınıyor artık dünyada. Ve bu durum başarılar geldikçe katlanarak devam edecektir.
Bunun için Beşiktaş’ın başarıya en ihtiyacı olduğu dönemlerden birini yaşıyoruz. Kendimizi bırakıp, “bu sene de şampiyonluğa oynamayalım” demek için çok yanlış bir zamandayız. Oyuncusundan hocasına, yöneticisinden taraftarına camia olarak son güne kadar çabalamaya devam etmeliyiz. Çünkü bu işi buraya kadar getirmişken vazgeçmek geçmişte verilmiş emeklere ihanet olacak.
Zafer dün bizimdi, bugün bizim. Eğer sen de elini uzatırsan yarın da bizim olacak.