Yürüyoruz Adım Adım…

Kasar Yaza
STANDART
Published in
5 min readMar 24, 2018

Bir mevkiye talip olanlar için vazgeçilmez bir eylem vaatte bulunmak. Koltuk kavgasının sertliği arttıkça verilen vaatlerin fütursuzluğu artar. Günümüzde öyle yalama olmuş bir kavram ki, vadedilenlerin gerçeğe dönüşmesi pek çoğumuzu şaşırtıyor. Bu durumun en sık yaşandığı platformlardan biri elbette günümüzün en aktif sosyolojik olgularından biri olan “Futbol”.

Bir kulübün planlı programlı hareket etmesi, doğru hedefler koyması, şovenist söylemlerden ve çılgın projelerden kaçınması bugününü ve geleceğini direkt olarak etkiliyor. Bir yöneticinin başarılı olduğunu gösteren veri de bu sınavlarda verdiği nota bağlı tamamen.

Beşiktaş’ın yeni yönetimi, bu konuda Beşiktaş tarihinin en olumlu performanslarından birini sergiliyor. Gerçekçi başarı hedeflerinin yanında, taraftarın hoşuna gitmeyecek gerçekleri de kolayca söyleyebilmesi Beşiktaş’ın hâlihazırdaki yönetimini başarılı ve profesyonel yapıyor.

2012'de Beşiktaş’ı bir enkaz hâlde devraldığı gibi kamuoyunun yüzüne gerçekleri bir tokat gibi vurdu Fikret Orman. Beşiktaş’ın mâli anlamda ciddi tedbirler alması gerektiğini ve düşük bütçeli kadro kurmak zorunda olduğumuzu öğrendik. Ve pek çok taraftarın tepkisini alacak bir gerçek çekinmeden söylendi bizlere: Birkaç yıl sportif başarı beklemeyin.

Beşiktaş camiasında belki de ilk kez şampiyonluk hedefi olmayan sezonlar başladı. Geçmişte parlak gri formaların ve yıldız transferlerin arkasına saklanan gerçek ortaya çıktı. Beşiktaş’ın iflasa yaklaştığı gerçeği sarsıcı oldu hepimiz için. Feda demeye hazırdık ama yeterli olup olmayacağından da emin değildik.

İlk hedef hızlıca gerçekleşti. Beşiktaş maaş indirimi yapmayan oyuncularıyla yollarını ayırdı. Düşük maaş yükü olan oyuncularla yeni bir kadro kuruldu. Beşiktaş’ın bu mütevazı ve kendisinden bir şey beklenmeyen kadrosu, yıldızlar topluluğu olarak adlandırılan Beşiktaş kadrosundan daha iyi netice aldı. Sportif başarı beklenmeyen sezonlarda belli süre şampiyonluk yarışında bile bulunduk. Beşiktaş’ın adı bile bazı şeylere yetiyordu.

Mâli durumun toparlanması için bir sonraki gereklilik yine bir vaat olarak çıktı karşımıza. Stadın yenilenmesi, Beşiktaş’ın gelirlerini artırması için en elzem şartlardan biriydi. 2004 seçimlerinde Yıldırım Demirören’in vadettiği stat konusu yine bir vaat olarak karşımıza çıkıyordu. Bu işin olma ihtimalinden yüz çevirmişken, bir gün kendimizi İnönü Stadı’nın son maçında bulduk. Senelerin hayali, çağının çok gerisinde kalmış İnönü Stadı’nın üstelik kendi paramızla yenilenmesi, gerçekleşen bir vaat olarak duruyordu önümüzde. Üstelik iflasın eşiğindeyken.

Çıkan tonla soruna rağmen stat tamamlandı ve Vodafone Arena adıyla açıldı. İkinci büyük hedef de gerçekleşirken, Olimpiyat Stadı’nda oynanan son maçta açılan pankartta yeni hedefimiz ilan ediliyordu: “Dönüşümüz muhteşem olacak.” Beşiktaş stadını açtıktan sonra ve mâli açıdan belli bir plana oturduktan sonra artık gözünü sportif başarıya, ülke futbolunun en tepesine dikmişti.

Dönüşümüz muhteşem oldu. Yeni stadımızda oynadığımız üçüncü maçın sonunda şampiyon olduk. Beşiktaş yönetiminin koyduğu üçüncü büyük hedef de gerçekleşirken, bizler bir peri masalını yaşıyor gibiydik. Her şey gerçek olamayacak kadar güzel ve iyi gidiyordu. Kandırılmaya ve göz boyamalara alışkın olanlar olarak adım adım yukarı çıkmanın keyfini yaşıyorduk.

Şampiyon olan Beşiktaş’ın yeni hedefi yaptığı vitrinin meyvesini almaktı. Başkan yeni transfer mantalitesini; “al al dönemi bitmiştir, sat ve al dönemi başlamıştır” cümlesiyle açıklıyordu. Beşiktaş, yaptığı hovarda harcamalardan vazgeçiyor ve başarının merdivenlerini, doğru bir mâli programla dizmeye devam ediyordu. Beşiktaş şampiyon olduğu sezondan sonra 14 milyon €’luk futbolcu satışı gerçekleştirdi ve yeni oyuncularını bu parayı kullanarak takıma kattı. Ertesi sene, Türk futbol tarihinin transfer rekoru Cenk Tosun’la kırıldı. Beşiktaş’ın en çok gelir getiren altı oyuncu satışından beşi son üç yılda gerçekleşti. Dördüncü büyük hedef de böyle gerçekleşmiş oldu.

Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek Beşiktaş’ın yeni hedefi de yavaş yavaş şekilleniyordu. Başkan gözünü Avrupa’ya çeviriyor, görevi bırakmadan önce mutlaka Avrupa’dan bir kupa getirmeyi istediğini söylüyordu. Şenol Güneş bu açıklamayı, “birden çıkarsak, birden de aşağı düşeriz. Bu seviyeleri ancak sağlam adımlarla ileri giderek görebiliriz” diyerek temkinli bir şekilde destekliyordu.

Beşiktaş, iyi performans sergilediği Şampiyonlar Ligi mücadelesinden son maçtaki hakem faciasıyla eleniyor ve yoluna Avrupa Ligi’nde devam ediyordu. Beşiktaş bu turnuvada çeyrek final görüyor, yarı finali penaltılarla kaybediyordu. Bu, Beşiktaş’ın Avrupa’da da adını ezberletmeye hazır olduğunun, yakın zamanda buralarda kalıcı olacağını belirtisiydi. Nitekim Beşiktaş sonraki sene, Şampiyonlar Ligi grubundan ülke çapındaki 6 rekoru birden kırarak ve lider biçimde çıktı. Bu, aynı zamanda Beşiktaş’ın ilk Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkışıydı. Böylece Beşiktaş, beşinci büyük hedefi için iki büyük adım atmış oluyordu.

İlk şampiyonluktan sonra, şampiyonluk yarışında Başakşehir’in gerisine düşen Beşiktaş’ın yeni hedefi sezon ortalarında açığa çıkıyordu tekrar: “Bundan sonra her sene”. Beşiktaş tekrar şampiyon olmak için camia olarak kenetlendi. Bugünler bizimdi, ancak yarınların da bizim olması için kesinlikle tekrar şampiyon olmalıydık. Ve bunu da başardık. Ezeli rakiplerimize on üçer puan fark atarak tekrar şampiyon olduk.

Beşiktaş, işleri rayına soktuktan sonra bu darboğazdan ilelebet çıkmak için yollar aramaya başladı. Bunun nihai kurtuluşu için yedinci, en büyük ve en çok vakit alacak hedef ortaya çıktı: “dünya kulübü olmak”. Beşiktaş borç yükünden tamamen kurtulmak için dünyada futbolun oynandığı her köşede Beşiktaş taraftarı yaratma amacını kendine hedef koydu.

Bunun için ilk olarak dünyanın en iyisinden, Beşiktaş taraftarından ilham alındı. “Come To Beşiktaş” kampanyasıyla dünya çapında kamuoyu yaratıldı. Boğaz’da yapılan tekneli şampiyonluk kutlamaları da hemen her ülkenin spor gazetelerinde manşetlerde yer aldı. Bunun üzerine Avrupa başarıları da eklenince Beşiktaş, bir anda futbolu takip eden herkesin aşina olduğu ve sempati duyduğu bir takım haline geldi. Dünya kulübü olmanın, yedinci büyük hedefin ilk adımları da böylece atılmış oldu.

Beşiktaş’ın hâlihazırdaki yönetimi hedefleri gerçekleştirme ve adım adım ilerleme konusunda korkutucu bir şekilde başarılı. Beşiktaş’a her yönden ve her mecradan yapılan insafsız saldırıların nedeni de tam olarak bu. Durdurmak için, yavaşlatmak için, aşağı çekmek için çok radikal savaşlar veriliyor. Ancak Beşiktaş, Şenol Hoca’nın belirttiği gibi yavaş yavaş ama sağlam adımlar atıyor. Böylece yıkılması, zeval verilmesi imkansız hâle geliyor.

Beşiktaş, rakiplerinin geçmişle ve şampiyonluk sayılarıyla avunduğu bir dönemde ülke futbolunun ve Avrupa’nın tepesine çıkmak için inşasına başladığı merdivenlerde sağlam ve sarsılmaz bir biçimde duruyor. Ve hep daha yukarıya, yeni hedeflere bakıyor. Seneler evvel hak ettiğimiz yerlere ulaşacağız ve üstüne çıkacağız. Beklediğimize değecek ve zafer bizim olacak.

--

--