Yeni Favori Takımın: Beşiktaş

Aquilanera
STANDART
Published in
4 min readJan 16, 2018

Transfersizlikten ve duyumsuzluktan kırıldığımız, ona buna sardığımız bu günlerde İtalyan basınından bir Beşiktaş yazısı. Filippo D’Asaro’nun bir ay önce NSS Magazine için kaleme aldığı Beşiktaş yazısının Türkçe çevirisini beğeninize sunuyorum.

Beş yıl önce Beşiktaş oldukça başarısızdı, takım tüm Avrupa müsabakalarından men edilmişti ve takımın yıldızı Hugo Almeida idi. Bugün — sadece beş yıl sonra — Beşiktaş üst üste iki şampiyonluk kazanmış, ülkenin en güzel stadına sahip ve Salı günü matematiksel olarak Şampiyonlar Ligi’nde son 16’ya kalmayı garantilemiş durumda.

Eğer bu giriş, Türk kulübünün tarihi hakkında sizi yeterince heyacanlandırmadıysa, önemli bir hücumcusunun dünyanın ilk futbolcu-youtuber olduğunu, siyah beyaz formayla Ricardo Quaresma’nın en güzel trivelaları tekrar atmaya başladığını ve bu yaz sosyal medya üzerinden yaydıkları bir video serisi ile Cristiano Ronaldo’yu almayı denediklerini ekleyelim. Fakat sırayla ilerleyelim, tüm bunlar yaşanmadan önceye dönelim.

Yeniden doğuş

2012’nin başında İstanbul’un üç büyük takımı — Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş — iki takım kalma riski ile karşı karşıyaydı. Beşiktaş, tüm Avrupa müsabakalarından ihraç edilmişti, şirketin 280 milyon euroyu aşkın borcu ve aleyhine açılmış 142 dava vardı. Kulüp, Boğaz’ın sularına gömüleceğe benziyordu fakat onu bu durumdan kurtaran 2012 yılının sonunda başkan seçilen Fikret Orman oldu. Yeni başkan, Avrupa müsabakalarından gelen para girdilerinden mahrum kalan bütçeyle, harcamalarda sert bir kesintiye giderek yeni bir mali program başlattı. Bunu, kar yaratmak için bir plan, 2003 yılında Barselona’da Juan Laporta’nın uygulamaya koyduğuna benzer bir strateji izledi.

Orman, takımı Hırvat hoca Slaven Bilic’e emanet etti. Bilic, taktik bakımından oyununu oluşturdu ve Galatasaray ve Fenerbahçe — o dönemde Drogba, Kuyt, Raul Meireles ve Sneider gibi oyunculara sahiptiler — ile şampiyonanın son günlerine kadar yarışmayı başardı. 2013’ün başında tarihi İnönü Stadyumu yıkıldı ve yeni Vodafone Arena’nın inşa çalışmaları başladı.

Yeni yolculuk

İki yıl sonra ve iki kez alınan üçüncülükten sonra Slaven Bilic, İngiltere’de West Ham takımının başına geçti. Takım bu kez Şenol Güneş’in ellerine emanet ediliyordu. Türk guru, 2002’de mucizevi Dünya Kupası seferini yapan komutandı: Türkiye yarı finale kadar çıkmış ve Hasan Şaş ve Rüştü Reçber gibi adını tarihe yazdıran oyuncularla üçüncülüğü kazanmıştı. Beşiktaş, transfer piyasasında yeni bir strateji ortaya koydu: kaliteli genç Türk oyuncular, tekrar-kendilerini-bulmaları-umulan-eski-avrupa-çöpleri ve sık sık sadece bir sezonluk kiralık oyuncular. 2014–15 yazında Fiorentina’dan Mario Gomez ve sakatlıktan çıkmış zayıf dizleri, Porto’dan Ricardo Quaresma ve trivelası, Ukrayna’daki kayıp “prens” José Sosa takıma katıldılar. Beşiktaş 6 yıl aradan sonra tekrar şampiyonluğu kazandı, Mario Gomez 26 gol ile gol kralı, José Sosa ise en çok asist yapan oyuncu oldu.

Mario Gomez’in darbe girişiminin ardından Türkiye’yi terketme kararına ve Sosa’nın 8,5 milyona Milan’a satılmasına rağmen, 2016–17 sezonu bir önceki sezonun kopyası oldu. Transfer döneminde, Liverpool’dan Ryan Babel, Benfica’dan Brezilyalı yetenekli hücumcu Anderson Talisca, Inter’den Caner Erkin, Leicester’dan Gökhan İnler ve Porto’dan (bir senelik kiralık) Aboubakar takıma katıldı.

Sonuç, geçen senenin aynısıydı. Beşiktaş, ikincinin 4 puan önünde şampiyon oldu ve Türkiye’nin en güzel stadı olan yeni Vodafone Arena’da zaferi kutladı. Sezondaki tek kötü leke, Dinamo Kiev’e 6–0 yenilmesi yüzünden Şampiyonlar Ligi’nden Aralık ayında elenmesi oldu.

Beşiktaş şimdi Avrupa’nın en ilgi çekici takımı

Beşiktaş’ın 2017–18 sezonu aynı tarzda ama olağanüstü bir reklam kampanyası ile başladı. Real Madrid’den Pepe, Inter’den Gary Medel, Alvaro Negredo ve Lens alındı. Transferlerin duyurulması için sosyal medya sorumluları #cometobesiktas kampanyasıyla hayal güçlerini zorladılar:

Düşüşe geçmiş yabancı büyük isimleri satın almak sadece bir transfer politikası değil — viral videolar ve lig öncesi Çin’de oynanan dostluk karşılaşmaları ile birlikte — başkan Orman’ın hedeflerinden biri için stratejiyi oluşturuyor: Beşiktaş markasını Türkiye sınırlarının dışına taşımak ve yurt dışında kulübün taraftar sayısını artırmak. Türk futbolunun yurt dışında büyük bir çekiciliği yok, her ne kadar taraftarlar ve takımlar Süper Lig’i eğlenceli ve büyüleyici bir şampiyonaya çevirse de Türkiye dışında herhangi bir ülkede maçlar yayınlanmıyor. Eski stadyumun temellerinden doğan Vodafone Arena İstanbul’un varlıklı ve zengin bölümünde bulunuyor, bu da markalaşma stratejisi açısından Chelsea ile karşılaştırmayı mümkün kılıyor.

Kulübün uluslararası eğilimine rağmen, Beşiktaş bir Türk kulübü olarak kaldı. Vodafone Arena, neredeyse tüm tribünlerin ayakta birlikte marşlar söyledikleri devasa tek bir tribün gibi. Stattaki atmosfer inanılmaz, taraftarların çıkardığı ses o kadar yüksek ki, Şampiyonlar Ligi maçında Leipzig’in forveti Timo Werner aşırı sesten rahatsız olarak değiştirilmesini istedi.

Teknik bakımdan da Güneş, takımın Türk ruhunu korudu: Özyakup ve Cenk Tosun gibi gençler kendilerini kanıtlamış oyuncular oldu, ve — Fenerbahçe derbisini göz önünde bulundurarak — yabancı oyuncular ve yeni gelenler Türk derbilerinin sertliğini benimsemişler.

Beşiktaş, bu sene dikkatini ve gücünü Porto, Leipzig ve Monaco ile birlikte yer aldığı ve grupta lider olduğu Şampiyonlar Ligi’ne çevirmiş gibi görünüyor. Lig’de Galatasaray ve İstanbul Başakşehir’in 4 puan gerisinde fakat en iyi savunmaya sahip. Şampiyonlar Ligi’nde Türkler, en güzel maçları oynadılar. Takım, Babel, Quaresma ve özellikle 1994’lü genç yetenek Anderson Talisca sayesinde hızlı ve olağanüstü bir futbol oynuyor. Ayrıca Futbol dünyasının en iyi Youtuber’ı da Beşiktaş’ta, Ryan Babel. Eğer onun bir videosunu bile izlemediyseniz, bir tanesini buraya bırakıyorum ve böylece neden bu Beşiktaş’ı sevmemenin mümkün olmadığını anlayacaksınız.

--

--