Girişimci, Teknoloji ve Girişim Sermayesi Üçgeni

Deniz Kayahan
Startup Intellect
Published in
4 min readJan 16, 2020

Bugün dijital devrim diye adlandırdığımız, kişisel bilgisayarlar, internet platformları, akıllı telefonlar ve mobil uygulamalar gibi yeni teknolojilerin büyük bir kısmı daha önce var olmayan girişimler sayesinde hayatımıza girdi. Bu girişimler için önce girişimci ve sonra bir teknoloji gerekiyordu. Kişisel bilgisayarlar için bu hikaye Apple’ın kurucusu Steve Wozniak, piyasada satılan bilgisayarların yüzlece bin dolardan başladığı 1970'lerin sonunda kendisine bir bilgisayar yapmak istediğinde, aslında hem donanım hem de yazılım açısından uygun teknolojileri keşfetmesiyle başladı. Çok daha ucuz ve hızlı çalışan bir bilgisayar yaptığında, Steve Jobs ile birlikte büyümek için sermayeye ihtiyaçları olduğunu farkettiler. Bunun için doğru yerde olduklarını söylemeye gerek yok. O döneme kadar Silikon Vadisinde Digital Equipment Corporation, Intel gibi şirketler kendini kanıtlamış, bu şirketlere yaptıkları yatırımlarla çok para kazanmış girişim sermaye yatırımcıları(VC’ler) vardı. Bunlardan birisi de Arthur Rock’tı. Rock, ofisine yatırım istemek için gelen Jobs ve Wozniak’ı daha sonra şu şekilde tanımlayacaktı. “Fare gibi pis ve tipsizlerdi”. Ancak Rock için girişimcilerin tipinden ziyade yetenek ve ürün önemliydi. Ürünü değerlendirmek bir fuarda stand açan Apple standını ziyaret etmeye karar verdi ancak stand önündeki kalabalık nedeniyle standa ulaşamadı ve yatırım yapmaya karar verdi.

Apple örneğine kişisel bilgisayar dönüşümünü başlatması açısından teknoloji tarihinde belki 10–15 yılda bir olacak bir kilometre taşı diyebiliriz. Bu örnekte 3 taraf bulunuyor;

1- Maliyet, etkinlik, kolay kullanılabilirlik gibi kriterleri karşılayan, öğrenilebilecek bir teknoloji

2- Bu teknolojiyi genelde keşfeden değil, kullanabilen ve pazardaki henüz karşılanmamış bir ihtiyaca, bir ürün olarak yönlendirebilen tutkulu ve çalışkan bir girişimci

3- Ürünün potansiyelini anlayıp, geleneksel yatırım araçlarında kazanma şansının olmadığı bir getiriyi hedefleyerek girişime yatırım yapmaya karar veren bir yatırımcı

Şirketimizin yaptığı aşağıdaki analizde, girişim sermayesi(VC) modelinin kendisini ABD’de 60'lı yıllarda ispat ettiğini, 2000'lerden sonra teknoloji ve yatırımcı alternatiflerinin çeşitlendiğini görüyoruz.

Öte yandan girişimlerin kullandığı teknolojileri düşük-orta seviye teknoloji ve derin teknoloji(deep tech) diye ayrılıyor.

Düşük,orta seviye teknolojiler : Fintek, Sibergüvenlik, Eğitim Teknolojileri (Edtech), Oyun, Reklam Teknolojileri(Adtech), Dijital Medya

Derin Teknolojiler : Yapay Zeka, Blockchain, Gelişmiş Üretim ve Robotik, Temiz Enerji, Tarım ve Yeni Gıda Teknolojileri, Yeni Donanım

Derin teknolojilere, Startup Genome tarafından 2019 yılında yayınlanan rapora göre, erken aşamadaki şirketlere yatırımcı iştahı artıyor. Bu analize göre girişimlerin adet olarak büyük kısmı düşük ve orta seviye teknolojiler. Ancak erken aşama girişim sayısı ve yatırım büyümesi konusunda derin teknolojiler önde.

Son yıllarda Silikon Vadisi, Londra, Berlin ve İsrail gibi gelişmiş girişimcilik ekosistemlerinde, hem girişimci hem de yatırımcı tercihinin derin teknolojilere yöneldiğini görüyoruz. Bugün, bu ekosistemlerdeki bazı yatırımcılar sadece derin teknolojilere yatırım yapıyoruz diyebiliyor.

Ancak teknolojinin, bir döngü olduğunu unutmamak lazım, Gartner’ın teknoloji eğrisi bunu ortaya koyuyor. Bu analiz, teknolojilerin önce inovasyon alanı olarak görüldüğünü sonra uygulamaların artması ile birlikte geniş bir kitle tarafından öğrenildiğini ve üretkenlik aşamasına geçildiğini söylüyor. Gartner’ın bu analizi, bana birbirinden farklı döngüdeki teknolojileri tek bir torbaya doldurmak gibi gelse de, temelde bir evrimin işlediği açık.

Bundan 10 sene sonra muhtemelen yapay zekayı düşük-orta seviye teknoloji, quantum bilgisayarlarını derin teknoloji olarak değerlendireceğiz.

Peki iki teknoloji ayrımı arasında ne fark var? Bunu yukarıdaki üçgene göre değerlendirdiğimizde şu 3 risk karşımıza çıkıyor. Girişimcilerin şirketlerini yönetmeme riski(Uygulama Riski-Execution Risk), pazarın ürünü beğenmeme ya da rakiplerin kazanması riski(Pazar Riski-Market Risk), teknolojinin maliyet, kullanılabilirlik, ölçeklendirmede sorun yaşaması riski (Teknoloji Riski-Technology Risk). Düşük-orta seviye ve derin teknolojilerde uygulama riskinin ayrıştığını söylemek mümkün değil. İkisinde de, girişimcinin yanlış ekibi işe alması, zamanında yatırım bulamaması, müşterilerine iyi hizmet verememesi gibi olumsuzluklar yaşanabilir.

Ancak derin teknolojilerde teknoloji riski çok daha yüksek. Örnek, Y Combinator’a katılan bir girişim olan Boom, Concorde’un sürdürülebilir bir şekilde başaramadığını yapmak için yola çıkmış. Süpersonik ve ucuz seyahati mümkün kılan bir yolcu uçağı üretmeyi hedefliyor. Önlerinde önemli bir teknoloji engeli olduğunu söylemek gerek, ancak teknoloji engelini aştıklarında pazar riskinin düşük olacağını söyleyebiliriz. Çünkü Londra’dan New York’a pahalı olmayan bir bilet fiyatına, çok daha kısa sürede gitmek isteyenlerin sıraya gireceğini tahmin edebiliriz. Yani teknoloji riskini aşarak önemli bir problemi çözdüğünüzde, pazar riski azalıyor denebilir. Ancak düşük-orta seviye teknolojilerde, teknoloji riski düşük olmasına rağmen pazar riski çok daha yüksek. Örnek, bugün dünyanın herhangi bir yerinde yeni bir e-ticaret sitesi kurmak ve başarılı olmak çok zor. Ancak kolay taklit edilemeyen, yeni bir değer önermesi oluşturulduğunda pazar riski aşılabiliyor ve başarı geliyor.

Gelişmiş ülkelerde yatırımcıların ve girişimcilerin, derin teknolojilere yönelmesinin kanımca iki sebebi var;

1- Düşük seviye teknolojilerde rekabetin yoğun olması, pazarlarda bir doygunluğa ulaşılmış olması. Daha önce çözülmemiş global problemlere yeni teknolojilerle çözüm yaratılabileceği düşünülmesi.

2-Düşük teknoloji üretmenin, gelişmekte olan ülkelerde(Çin, Hindistan ve Türkiye) artık mümkün ve maliyetinin daha düşük olması. Bir Silikon Vadisi ve Hindistan’daki iki Android geliştiricisi arasındaki saatlik ücretlerinin 10 katına kadar farklılaştığını unutmamak lazım.

Yine de, akıllara ünlü girişim sermayesi yatırımcısı Marc Andreessen’in söylediği “Yazılım Dünyayı Yiyor” (“Software is eating the world”) sözü geliyor. Bunu internet ve dijital teknolojilerin, geleneksel sektörlerin yerini almasını vurgulamak için söylemişti. Derin teknolojilerin, dünyayı değiştirecek yeni ürünleri getirecek yegane kaynak olduğunu söylemek mümkün değil. Basit bir değerlendirme yapmak gerekirse, 2020'da halka açılması beklenen 15 girişime baktığımızda sadece 1 tane derin teknoloji(blockchain) şirketi RobinHood’u görüyoruz. Onun dışında listedekiler, düşük-orta seviye teknolojilerle, pazarlardaki problem alanlarına yeni ve iyi ürünlerle giden şirketler. Airbnb, Asana, Casper, DoorDash, Gitlab, Instacart, Lemonade, Olo, Oscar Health, Poshmark, Postmates, Snowflake, ZoomInfo, Tripactions.

Derin teknoloji ürünlere girişimci ve yatırımcı ilgisi artmış olsa da, bir süre daha yazılım ve dijital ürünler dünyayı yemeye devam edecek gibi gözüküyor.

--

--

Deniz Kayahan
Startup Intellect

Founder at Startup Intellect www.startupintellect.com Advisor for venture capitalists, corporate innovators, mentor for startups.