Çin ve Küresel Ticaret

İrfan Söğüt
StartupMEF
Published in
5 min readApr 27, 2021

Çin Halk Cumhuriyeti, 1980’lerde başlattığı iktisadi reformların etkisiyle taklit ve kalitesiz malların üretildiği ucuz ülke imajını tersine çeviren ve şehirleşme ile tüketim kültürünün çılgınca arttığı bir ülke haline geldi. Öyle ki bu reformların etkileriyle Çin ekonomisi son 40 yıllık süreçte 10 kat büyüdü. Halbuki 1978’de Çin nüfusunun %84’ ü fakirlik sınırının altındaydı. Günümüzde ise bu oran %14 civarında seyrediyor. Ayrıca yıllık gelirleri 20–25 bin dolar civarında olan yaklaşık 450 milyonluk orta sınıfın sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. Bu nedenle Çin artık sadece üreten değil, aynı zamanda tüketen de bir yer haline geldi. İnsanlar daha iyi yemek yemek, daha iyi yerlere seyahat etmek ve daha iyi giyinmek istiyor. Buradan hareketle gerek giyimde gerek gıdada gerek turizmde, bu alışkanlıklara hitap edebilecek dünya çapında birçok markanın Çin’de yatırımlarda bulunduğunu gözlemlemek mümkün.

2018 yılında Çin ilk kez ithalat fuarı düzenlediğinde devlet, “Yılda 2.2 trilyon dolar ithalat yapacağız.” diye bir açıklamada bulundu. Türkiye’nin ise 2018’den beri bu pastadan aldığı pay ne yazık ki bindelik dilimlerde kaldı, yani 2–3 milyar dolar civarında ihracatlar gerçekleştirdik. Öte yandan bizim Çin’den yaptığımız ithalatlar 24 milyar dolar civarında seyretti. Burada bizim aleyhimize olan ciddi bir dengesizlik var, lakin son yıllarda daha fazla Çinli yatırımcının Türkiye’ye gelmesiyle beraber bu fark biraz daha kapanmaya başladı. Örneğin, şu anda binden fazla Çinli şirket Türkiye’de yerleşik vaziyette ve altyapı, bankacılık, elektronik, bilişim, enerji gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor. Bu sayede, söz konusu şirketler yatırım miktarlarını artırdıkları zaman bu farkın kapanmasına da yardımcı oluyorlar. Ayrıca Türkiye’de, yapılması planlanan 3 tane nükleer santral projesinden biri olan İğneada için Çin’le görüşmeler yapılması ise bu yatırımlara bir örnek olarak gösterilebilir.

Çin Devleti, halkı arasında yaygınlaşmakta olan tüketim kültürü sayesinde dışarıdan gelen yatırımcılara çeşitli fırsatlar sunarken gelişen ekonomisinin de etkisiyle yüksek teknoloji şirketleri başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesine yatırımlar yapmaya devam ediyor. Avrupa’nın teknoloji ve Ar-Ge merkezi Almanya ise bu yatırımların odağı konumunda. Dahası Çin’in Avrupa Birliği sınırları içerisinde yaptığı FDI (Foreign Direct Investment) ise 2016–2018 yılları arasında yaklaşık olarak 80 milyar euro seviyelerine ulaştı ve bu yatırımların özellikle Almanya’daki endüstriyel parça ve yazılım gibi alanlarda yoğunlaştığını belirtmemiz gerekir. Örneğin, 2016 yılında Çinli Midea, Alman robotik şirketi Kuka’yı 4.6 milyar euroya satın aldı. Lakin, Çinli şirketin bu yüksek ve hassas teknoloji şirketini satın alması endişeleri de beraberinde getirdi. Bu nedenle 2017’den itibaren bazı AB ülkeleri Çin’in belli yatırımlarına kısıtlama getirmeye başladı. Yine de Çin, 2019 yılında yaklaşık 200 milyar euroluk ticaret hacmi ile ABD ve Fransa’yı geçerek Almanya’nın en büyük ticari ortağı oldu. Öyle ki, Çin’in Almanya ile ticaret hacmi, İngiltere, Fransa ve İtalya ile ticaret hacminin toplamına eşit hale geldi. Dahası Çin’in uygulamaya koyduğu Kuşak ve Yol Projesi’nin bu küresel ticareti daha da devasa boyutlara ulaştıracağı düşünülüyor.

KUŞAK VE YOL PROJESİ

Kuşak ve Yol Projesi, 2013 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ortaya koyduğu ve 1 trilyon dolarlık yatırımı ile 3 milyarlık bir nüfusu etkileyeceği düşünülen küresel bir ticaret projesidir. Projenin ismindeki ‘‘Yol’’ kavramı, projenin deniz yolu ağına karşılık geliyor. Proje kapsamında, Güney ve Güneydoğu Asya’dan, Doğu Afrika ve Akdeniz’in kuzeyine kadar uzanan deniz bölgesinde çeşitli limanlar yapılması planlanıyor. Diğer taraftan ‘’Kuşak’’ kavramıyla ise Çin’den başlayan ve Moskova-Rotterdam üzerinden Venedik’e uzanan kara yolu, demir yolu, petrol ve doğalgaz boru hatları ile diğer altyapı projelerinden oluşan kara ulaştırma ağlarının bütünü kastediliyor.

Proje kapsamında, tek bir rota yerine, Asya-Avrupa yönünde 3 farklı koridor oluşturulması planlanıyor. Bu rotalar Kuzey, Güney ve Türkiye’nin de içinde yer aldığı Orta Kuşak Koridorlar olarak isimlendiriliyor. Kıyaslamak gerekirse: Öncelikle diğer iki koridordan daha kısa olan Orta Koridor’un mesafe avantajı var. Orta Koridor, Kuzey Trans-Sibirya hattıyla karşılaştırıldığında yaklaşık 2 bin kilometre daha kısa. Ayrıca Orta Koridor’un mevsimsel anlamda da bir avantajı var, zira Kuzey Koridor soğuk iklimsel şartlara sahip, oradan tekstil ve gıda ürünleri giderken çok ciddi zararlar görebiliyor. Öte yandan deniz yoluyla, yani Güney Koridor’uyla, Çin’den Avrupa’ya 45 günde ulaşan bir ürün, Orta Koridor’la 15 günde varıyor. Şu an ticarette zaman kadar değerli bir sermaye olmadığı düşünülürse bu projenin ne kadar ciddi bir potansiyel sahibi olduğu da böylece anlaşılmış oluyor. Yine de Orta Koridor şu an kullanımda değil. Bu nedenle yıllık olarak Çin’den Avrupa’ya gönderilen 10 milyon konteynerın %96’sı denizyolu, %4’ü ise Kuzey Koridoru ile taşınmakta.

Çin’in ticaret ürünlerini Avrupa’ya daha hızlı ulaştırmak için kurmak istediği Kuşak ve Yol Projesi, tüm ülkelerin ekonomilerini derinden etkileyecek gibi duruyor. Zira dünya pazarlarının ucuz ve bol Çin mallarıyla rekabet edemediği bir ortamda, Çin’in tek dezavantajı olan “mesafe” sorununu bu şekilde aşması pek çok ülkeyi endişelendiriyor. Diğer taraftan, Türkiye Orta Koridor Girişimi ile bu projeye destek olarak projenin vazgeçilmez bir parçası olma yolunu seçti. Orta Koridor, Türkiye’den demiryoluyla Gürcistan ve Azerbaycan’a, buradan da Hazar denizini aşıp Kazakistan’ı geçerek Çin’e uzanıyor. Geçtiğimiz yıllarda açılan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi Köprüsü, Marmaray ve Avrasya Tüneli gibi yapıların, Çin finansörlüğünde inşa edilmesi de bu düşünceyi destekliyor. Bu sayede Türkiye’nin, üzerinden ticaret yollarının geçtiği bir ülke olarak nakliyeden hatırı sayılır bir gelir elde etmesi mümkün olabilir. Ancak, Çin mallarının daha hızlı ve kolay bir şekilde ülkemize ve ticaret yaptığımız pazarlara gelmesinin Türkiye imalat sanayisi açısından nasıl sonuçlar yaratacağı ise hala bir soru işareti.

Photo by Pat Whelen on Unsplash

Kaynakça:

https://tasam.org/Files/Icerik/File/cinin_yukselisini_yeniden_dusunmek_7bae6ef8-8dc0-464a-862d-42ffa5fa41b0.pdf

https://www.china-briefing.com/news/chinese-fdi-eu-top-4-economies/

https://www.dunya.com/kose-yazisi/cin-almanya-ticari-savasina-dogru/383868

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/kusak-yol-projesi-cercevesinde-turkiye-cin-iliskileri/1538112

https://www.haberturk.com/turkiyenin-pekin-buyukelcisi-artik-cin-den-bir-sey-alma-zamani-degil-buraya-bir-sey-satma-zamani-2500080

--

--