SANAL EVRENE GİRİŞ: METAVERSE
Metaverse, Meta ve Universe kelimelerinin birleşiminden oluşan ve ilk kez 1992’de Neal Stephenson’un Snow Crash adlı kitabında karşımıza çıkan bir kavramdır. O zamanlar bize çok fazla çağrışım yapmayan bu kavram arkadaşlarımızla seyahat edebileceğimiz, iş toplantıları yapabileceğimiz kısacası gerçek hayatta yapabildiğimiz her şeyi gerçekleştirebileceğimiz sanal bir ortamı temsil ediyor. Bu evreni, insanların ve nesnelerin dijital temsillerinin yaşadığı bir yer olarak da nitelendirebiliriz.
Teknoloji devleri, mobil internetten sonraki en büyük yeniliğin Metaverse olacağını düşünüyor. Sanal evrenlere olan ilginin yoğunluğu da düşünülünce, Metaverse kavramının yıllar sonra hayatımızın merkezinde olacağına, hatta belki de hayatımızın büyük bir bölümünü kapsayacağına inanmak çok da hayalperestlik sayılmaz sanırım. Farklı oyun türleri altında kendi sanal karakterlerini oluşturup adeta o dünyada yaşayan insanların çoktan temellerini attığı bu sanal dünyaya, sanal gerçeklik veya artırılmış gerçeklik yoluyla erişebilmemiz planlanıyor. Bunun için milyar dolarlık yatırımların yapıldığı düşünülünce, Metaverse evrenine ulaşmamızın çok da uzun sürmeyeceği de bir gerçek.
Her birimizin 3 boyutlu dijital bir versiyonunun olacağı Metaverse’te, duygularımızı ve düşüncelerimizi ifade edebileceğimiz kendi sanal karakterimizi ve avatarlarımızı oluşturmamız için birçok uygulama geliştirilmeye başlandı bile. Bu yeni sanal karakterlerimizin adları bile hazır, Metahuman. Metaverse’te kullanılması planlanan ve Metaverse Coin olarak isimlendirilen, blok zinciri teknolojisi kullanılarak üretilmiş dijital para birimleri, sanal borsalarda listelenmeye başlayalı çok oldu. Kısacası, Metaverse ve bu kavramla bağlantılı olabilecek bütün alt kümeler sanal pazarlarda ve hayatımızda şimdiden yer edinmeye başladı.
Sinema salonlarında ve televizyonlarda izlediğimiz çizgi film karakterleriyle birlikte maceralara atılabileceğimiz, hiç yapmaya cesaret edemediğimiz şeyleri yapabileceğimiz Metaverse’te yapabileceklerimizin sınırı yok. Muhtemelen bu sayede, kendimizi tekrardan keşfetme fırsatı yakalayıp hayata tamamen farklı bir açıdan bakmaya başlayacağız. Kim bilir, belki de gelecek sandığımızdan çok daha yakındır…
