Özgür Cohen
Türkçe Yayın
Published in
3 min readApr 28, 2019

--

ÇÜNKÜ ASANSÖRDE GÖRÜRÜZ

Asansore her bindiğimde benimle aynı kabini paylasan insanlarin birbirlerinden olabildigince uzak durmalari çeker dikkatimi. Uzmanlar bu durumu ozel alan savunmasi olarak acikliyorlar. Sonra daha once hic gormedigim binlerce insanla ayni kafelerde restoranlarda paylaştığım kasiklar catallar bardaklar gelir aklima. Sayisiz dudaklarin buluştuğu bardaklar bilmem kac bininci kez agza giren catallar kasiklar… Asansor mudavimlerinin aklina hic gelmez sanki bunlar. Peki bu gormezden gelisin altinda yatan sebep nedir? Asansorde bizi zit taraflara iten icgüdülerimiz neden paylasimda bulunduğumuz baska alanlarda kendini gostermez? Bunun nedeni odenen basit bir ucretten cok daha fazlasi olmali. Bence en baskin yalin neden gormediklerimize katlanisimizdir. Gören insan asansör kabininde dahi içgüdüsel bir refleksle tahammul gosteremezken gormeyenlerin gosterdikleri tahammul akillara zarar bir hal alabiliyor. Tam bu noktada Aşık Veysel örneği gelir aklima.

Aşık Veysel in esi görür. Göremeyen bir adamin çaresizliğini yardima muhtaç olusunu onun gözü olmak zorunda oluşunu hem de bir omur bu yükü sırtlanmak zorunda oluşunu görür. Doğduğu dogali savaşta olan bir devletin kısım kısım budanisini, cepheye giden nice akrabanin dostun komsunun bir zaman sonra yalnizca esylarinin geri gelisini görür. Evet o donemde acliktan sefaletten yoksulluktan acidan baska birsey görmez gözler. Bir ulusun yeniden doğuşunu görmeye omur yeter mi o da bilinmez. Halkın gözleriyle gördüklerine kalbiyle bakan bunu da sazinin tellerine nakis nakis isleyen bir halk ozanidir vari yoku. Günler aylari, aylar yillari sürükler sürükler de bu kadın bir cift gören göz ister belki de yaninda. Bir yasak aşk midir? yoksa yoksulluktan kacis midir? bilinmez biri vardir kadinin hayatinda. Bohcasını alip cariklarini giyip uzaklara gitmeye niyetlendigi biri. Bu niyete girene kadar nefes nefese degmis midir? Bu da bilinmez. Fakat bilinir ki görmese de Asik Veyselin gozleridir olacaklari goren.

Bir gün karisinin carigina biraz para ve not sıkıştırır koca ozan. Gün gelir beklenen olur. Heybe sirta vurulur cariklar ayaga giyilir. Bir meçhule yelken acilir, yeni bir bilinmeze mecburi bir umutla adim atilir. Geri dönüşü olmayan o yola cikilir. Adimlar sıklaşır bir müddet sonra ihtimal kanayan yüreğin acisini ayagin acisi bastirir. Carik ayaktan cikarilir aciya sebep bir kağıda sarili paradir. Cariktan cikan sadece ayak değildir. Paraya sarili olan koca bir yuregin merhamet dolu acitan bakislaridir adeta.

Notta su yazar:

“Bu para ananin ak sutu gibi helaldir. Gittigin yerde kendini ezdirme!”

Saniyorum yer yuzunde cok az insan esinin kendisini bir baskasiyla terkedisine ic acitan yurek burkan boylesine cilekes bir olgunlukla karsilik verebilir.

Burada dikkatimi ceken sey o not. Esinin baskasiyla kacacagini bilen Aşık Veysel yalnizca para bırakmamış o notu da bırakmıştır. Bırakmıştır ki esinin onun kaçacağını onceden bildigini bilsin. Bilsin ki belki pisman olup dönmek istediginde ona kapinin acik oldugunu da bilsin. Bilsin ki terkettigi esinin gormediklerine tahammul edebildigini bilsin.

Bu ornekten cikarilabilcek cok dersler var ama ben kendi adima aldigim dersi soyleyeyim.

“Görmemeyi basarabilirsek hayat daha katlanilabilir bir hal alacak sanki"

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--