Çıkın Gri Yaşamlardan

Imostlycan
Türkçe Yayın

--

Olgunluk olaylar karşısında sakin ve düşünceli davranıp sorumluluklarımızı yerine getirmek midir? Eğer öyleyse ‘olgun’ insanlar olarak sinirimizi nasıl dışa vuracağız? Vurmayacak mıyız?

Bu ‘olgun’ dediğimiz insanlar hiç nefret duymaz mı? Konuşarak her şey çözülür mü? Yoksa hepsi kendini bireyde stres, kaygı ve gizli öfkeye mi çevirir?

Dışa atılamayan öfke bize çocuksu bir kıskançlık verir. Hepimiz saman altından su yürüten, pasife yakın hareketlerle öfkemizi atmaya çalışan kimseleriz. Bu yüzden gitmez miyiz en sıkıcı davetlere? Dedikoduların sebebi bu değil mi? Başkasında olandan bahsetmek. Bu yüzden hepimiz en şık, en güzel, en mutlu değil miyiz? Bizi konuşsunlar, biz daha iyisi hatta en iyisi olalım diye…

Öfkesini bu çocukça tavırdan çok daha ileriye götüren insanlar var, davranışları pasiften uzaklaşmış, içlerindeki çirkinliği dış dünyalarında saçmaktan çekinmeyen insanlar. Bu insanlar mutsuz, bıkkın ve memnuniyetsizdir. Her türlü bağımlılığa yatkındırlar. Sıkıntılarını hayat dışında ne varsa onlara tutunarak geçirenler. Ve hiç farkında değiliz sayılarının ne kadar fazla olduğunun. Çünkü zaman zaman biz de öyleyiz. Aç bir körlükle yok sayıyoruz her şeyi ve kendimizden yiyoruz.

Sebepsizce ve aslında kendi özüne kin besleyen insanlar oluyoruz ve inatla o kadar öfke doluyuz ki ne hayattan zevk alıyoruz ne de başkasının almasına izin veriyoruz. Gülene, kahkaha atana da sinir olup bileniyoruz kimi zaman. Kimseyi kırmaktan çekinmez, kendi mutsuzluğumuzu da yaymaya çalışır hale geldik. Hevesle başlanılan işleri insanların motivasyonunu yok ederek güzel hayalleri mahvediyoruz.

Peki bu sizce de çok ağır bir ceza değil mi? İçinizdeki saf ruha bir ihanet değil mi? Ruhunuz içinizde can çekişirken böyle öfke, nefret dolu yaşamak, hiçbir şeyi sevmemek… Sabah kalkıp arabanıza biner, öylece gidersiniz işe. Öylece saatlerce çalışır dönersiniz. Yaşadığınızın bile farkında değilsiniz ve ısrarla sımsıkı kapatıyorsunuz gözlerinizi.

Hayatı boyunca çalışmak neredeyse genlerine işlemiş insanları öfkelendiren çalışmak değildir herhalde. Madem bu değil o zaman üretkenlikle hayatlarını geçirirken biraz mutlu olmayı, tatlı bir sohbeti, güzel dostlukları hak etmiyorlar mı? Hayat geçip gidecek ve bizim mutsuz geçirdiğiniz günler mutsuzluğumuzun sebebi olmayan insanları kırmaya değmez.

Siz yine sabahtan arabanıza binip işinize gidin ama biraz müzik dinleyin. Ruhunuzu besleyin ve davranışlarınızın iç dünyanıza ayna tuttuğunu, eğer tavırlarınızda bozulmalar meydana geliyorsa bunun başına ekşidiğiniz insanlardan çok size bir uyarı olduğunu hatırlayın. Gününüzün kalanını geçireceğiniz yerde kaliteli zamanlar yaratın. Belki bu ölü rutininizde duymanız, görmeniz gereken şeyler vardır. İnsanlara selam vermekten, gülümsemekten çekinmeyin. Bırakın artık mutsuz olmayı.

Belirsizlik içinde geçireceğiniz kısacık ömürde kimseye saldırmayın. Kızgın ve mutsuzca ömrünüzü tüketmeyin. Gri yaşantınızı bırakın ve çimenlere basın. Güzel şeyler görün. Güzel insanlarla tanışın. Gezin, okuyun, öğrenin. Bu hayat sizin değilse kimsenin değil. Yaşayın…

  • 3 Ocak 2019

--

--

Türkçe Yayın
Türkçe Yayın

Published in Türkçe Yayın

Kelimelerin gücüne inanan “Türkçe Yayın” içerik üreticiliğini desteklemek amacıyla yazarlara ve okuyuculara gönüllü destek sunan, kolaylaştırıcı bir yayındır.