Çemberli Taş: Bir Gizemli Sütun

Kevser Yağcı Biçici
Türkçe Yayın
Published in
4 min readAug 28, 2023

Geçen haftalarda Bundle’a özel hazırladığım bu yazımı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarım.

Yolu İstanbul’a -hele ki tarihi yarımada civarına- düşenler kesinlikle onun yanından geçmiştir. Çıplak gözle görmediyseniz bile eminim ki hakkında bir şeyler duymuşsunuzdur. Mesela Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” kitabını okuduysanız, başrollerden birisiydi kendisi. Ya da kitap ön araştırması için İstanbul’a gelen dünyacı ünlü yazar Dan Brown’un da ilk görmek istediği yerlerden biri olmuş burası… “Neden bahsediyorsun, neymiş o?” derseniz; çeşitli filmlere, belgesellere, kitaplara konu olmuş, İstanbul denince akla ilk gelen tarihi eserlerden birinden bahsediyorum; Çemberlitaş…

Bir an için içinizden: “Alt tarafı dümdüz uzanan bir sütun yahu neden bu kadar olay olmuş, ne bu tantana!?” diye geçirmiş olabilirsiniz. Bir tramvay yolunun kenarında, her gün binlerce insanın kafasını bile kaldırmadan önünden geçtiği bir meydanda kendi halinde duran bir sütun için ilk bakışta böyle düşünmek gayet mümkün bence de. Ve fakat, kendisinin tarihi ve hakkında ortaya atılan iddiaları öğrenince neden bu kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz…

Yüzlere yıllık bir tarih…

Bizans döneminde “Somali Sütun” olarak anılan, geçirdiği yangınlar yüzünden Avrupalıların “Yanık Sütun” (bazı kaynaklarda “Konstantin/Stavros Sütunu” olarak da geçer) dediği, etrafındaki çemberler sebebiyle Türklerin Çemberlitaş olarak adlandırdığı bu yapı; 330 yıllarında yeni başkent olan İstanbul’a getirilerek şehrin ikinci tepesindeki büyük meydanın ortasına imparator Konstantin şerefine dikilmiştir. Başlangıçta daha yüksek olsa da zaman içerisinde pek çok afetle yüzleşmiş ve çokça zarar görmüştür.

Sütunun orijinal halinin tepesinde Güneş Tanrısı olarak betimlenmiş Konstantin heykeli bulunmaktaysa da yıldırım düşmesi sonucu bu heykel parçalanınca, halihazırda Hristiyanlığı benimsemiş olan Bizans İmparatorluğu tarafından heykelin yerine haç dikilmiştir. Osmanlı dönemine gelindiği bu haç da indirilmiş, sütun onarılmış ve güçlendirmek için etrafı çemberlerle sarılmıştır. İşte böylece de bugün bildiğimiz halini ve adını almıştır.

Peki nedir bu sütunun gizemi?

Bizans’ın Hristiyanlık’tan önceki inanışı olan Paganizm’e göre sütunlar, hükümdarların veya Tanrıların gücünü simgelemektedir. Bu inanışı benimseyen Bizanslılar da elini korkak alıştırmamış, İstanbul’un çeşitli yerlerine bolca sütun dikmiştir. İş sadece sütunu dikmekle de bitmiyor tabii. Kutsal kabul edilen bu sütunların altlarına da yine kutsal kabul edilen birtakım eşyaların gömüldüğü söylenmektedir.

İşte bizim ünlü sütunumuz, Çemberlitaş’ımız, da bu söylentilerden nasibini almıştır. İmparator Konstantin’in, annesi Helena tarafından Kudüs’ten getirilen çok sayıda kutsal emanetin Çemberlitaş’ın altında yer alan gizli bir odaya koydurduğuna inanılmaktadır. Peki nedir bu kutsal emanetler? Hz. Süleyman’ın yedi kollu şamdanı, Hz. Nuh’un asası, Hz. Musa’ya su veren taş, Hz. İsa’nın dağıttığı kutsal ekmeğin kırıntıları, İsa’nın su kasesi ve yemek yediği tas ve en önemlisi Hz. İsa’nın gerildiği çarmıhın, çivilerin ve tırnak parçaları Çemberlitaş’ın altında olduğu konuşulan kutsal eşyalardan bazılarıdır.

Neler olmuş, haberimiz yok…

Çemberlitaş’ın gizemleri hakkındaki iddialar ilk olarak Osmanlı tarihçisi Hazerfan Hüseyin Çelebi tarafından gündeme getirilmiş ve şöyle ifade edilmiştir:

“Validesi, Helena nam hatun Kudüs-i Şerif ziyaretine varıp Kamame nam kiliseyi bina eyledikte, Hristiyanların itikadınca Yahudilerin Hazreti İsa’yı üzerine gerdikleri salibi (haçı) ve eline ayağına vurdukları mıhları (çivileri) ve bazı mucizelere ait eserleri Yahudilerden alup, oğlu Konstantin’e hediye getürdü. Ol dahi, tazim ile alup hazinesinde sakladı. Sonra zaman ile hatırına geldi ki, bizden sonra gelen melikler, caiz ki, bu mübarek eserlerin kadrini bilmeyüp saygıda kusur ideler, ya da saklamayup yabana atalar. Büyük günah ola. Emreyledi ki: Yerin altında taştan ve metin bir hücre bina edüp, ol hücrenin içine mezkur eserleri koyup saklayalar. Sonra üzerine halen mevcut olan kırmızı amudu alamet için koydu”

Bizans tarihçisi A.A.Vasiliev de Konstantin’in annesi Helena’nın Filistin’e gittiğini ve Hz. İsa’nın gerildiği çarmıhın parçalarını ve çivilerini alıp getirdiği yazmıştır. Bazı kaynaklara göre ise Haçlıların İstanbul’u kuşatma sebeplerinden biri de Çemberlitaş altında yer alan kutsal emanetlerdir.

Eski Vatikan İstanbul temsilcilerinden Georges Marovitch: “Roma’da ve Kudüs’te de Kutsal Haç Kilisesi vardır ve bu haçın bazı parçaları da burada sergilenir. Haçın parçalarının İstanbul’a getirilip, Çemberlitaş’ın altına gömüldüğüne de inanırız.” demiştir. Bir başka temsilci Padre Carotenute da; “Haçın bir parçasının Kudüs, bir parçasının Roma’ da ve üçüncü parçasının ise İstanbul’da olduğu doğrudur. Ama İstanbul’da nerede olduğundan emin değiliz.” demiştir. Yani Vatikan bildiğiniz kabul etmiş aslında, çok ilginç değil mi!?

Çemberlitaş’ın gizemleri öyle basit değil…

Eski Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er; Çemberlitaş’ın altında bazı kesimlere açılan sarnıçların bulunduğunu, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra hazine avcılarının buranın altına girmek için tünel kazdıklarını bildiğini ve önemli bir şey aradıklarını düşündüğünü söylemiştir.

Muhtemelen Nevzat Bey’in bahsettiği hadise şudur: 1919'da İstanbul’un işgal yılları sırasında, Çemberlitaş’ın altına girmek için yakındaki bir kahvehaneden kaçak kazı girişiminde bulunulduğu ancak halkın müdahalesi ile önlendiği söylenmektedir.

Yine aynı yıllarda bir grup rahibin, Çemberlitaş’ın yakınındaki Vezir Han’dan oda kiraladığı ve buradan tünel kazıp sütunun altına girmek isterken yakalanıp, sınır dışı edildiği de söylenenler arasındadır.

Ayrıca 1929'da Danimarkalı dini hatıralar araştırıcısı Vett’in İstanbul tarihi üzerine çalışan Mamboury’nin yardımıyla benzer bir girişimde bulunduğu ancak bu çabanın da halk tarafından engellendiği yazılmaktadır.

Ne, Atatürk de mi bu olayla ilgilenmiş!?

Çemberlitaş’ın altındaki kutsal hazine ile ilgili iddialar Cumhuriyet döneminde de güncelliğini sürdürmüştür. Hatta Atatürk bu konuyla yakından ilgilenmiş, yurtdışından çeşitli arkeologlar ve uzmanları davet ederek konu hakkında araştırma yapmalarına olanak sağlamıştır. Fakat bildiğimiz kadarıyla bu araştırmalardan herhangi bir sonuç alınamamıştır.

Kanıtlanamayan ama yüzlerce yıldır bitmeyen gizemler…

Bu iddialar yüzlerce yıldır konuşulsa da henüz somut olarak ortaya çıkan bir şey bulunmuyor maalesef… Yani -eğer varsa- Çemberlitaş’ın altındaki gizemli odaya henüz ulaşılabilmiş değil… Dolayısıyla Çemberlitaş bugün de gizemini korumaya devam ediyor.

Özellikle sütunda yapılan restorasyon çalışmaları esnasında bu iddialar daha yoğun bir şekilde gündeme gelmeye devam ediyor. Sanırım insanlık olarak orada bir gizli bir oda olduğunu görmeden rahat edemeyeceğiz. Ya da tersten bakarsak; gizli odanın olmadığını gözümüzle görmedikçe bu gizem böyle sürmeye devam edecek…

İleride bir gün Gizemli Tarsus kazısı gibi bir “Gizemli Çemberlitaş kazısı” ile karşılaşır mıyız, ne dersiniz?

--

--