Öylesine Bilgeyiz

Hiçbir Şeyi Bilmeyiz

Metehan Yalçın
Türkçe Yayın
5 min readAug 24, 2020

--

Konulara nasıl yaklaştığınıza hiç dikkat ettiniz mi? Okuduğunuz kitaptaki yazanlarla mı? Dinlediğiniz uzmanın sözleriyle mi? Bir durumu açıklarken nasıl düşünüyorsunuz? Soruyu biraz değiştirelim. Bir şey düşünürken hiç düşünüyor musunuz?

Okuma-yazma oranlarının çok yüksek olması ve matbaacılığın çok gelişmesi sebebiyle istediğimiz esere istediğimiz zaman ulaşabiliyoruz. Aynı zamanda günümüzün getirdiği en güzel şeylerden biri olan belgeseller her yerde. Hatta internet sayesinde bu iki koca kaynağın değiştirilmiş küçük özetlerine bakıp bu eserleri elde edebiliyoruz. Bunlar sayesinde istediğimiz her şeyi öğrenebiliyoruz. Bu durum hepimizin birer bilge olmasına sebep oluyor.

Kitap satışı yapan bir siteye girdiğimizde en çok satan kitapların asla değişmediğini görürüz. Yazılı olmayan kanunlarda herkesin okumasının gerektiği yahut okunduğunda bilgelik kazanılan kitaplar mevcut. Her birimiz o kitapları alır ve okuruz çünkü herkes o kitapları okur. Birkaç sitedeki “Tank İsmi Ezberleme” gibi başlıkları olan entelektüel yazıları takip eder ve bu işlerin peşine düşeriz. Gündem yorumları yapan popüler insanlar da takip ediyorsak aydınlığa giriş yapmış sayılabiliriz sanırım.

Bir sonraki basamakta ise “Liderlik, Yöneticilik, Aydın Düşünce…” isimli kurslar alarak bu kavramları %70 indirimle haznemize katabiliyoruz. Ne güzel değil mi! Tamı tamına %70 indirim ile lider oluyoruz. Bu fırsat kaçmaz deyip her birimiz bu eğitimleri alıyoruz ve her birimize şaşalı belgeler ve unvanlar satılıyor. Bu çağda yaşadığımız için çok şanslıyız. Yüz yıl önce ömrümüzü harcayacağımız konuları %70 indirim ile sadece 19 saatte öğrenebiliyoruz. Bu fırsat kaçar mı? Asla!

%70 indirimle Socrates olmak istemez misiniz?

Her birimiz bilgi hazinelerimizi ve unvan satırlarımızı kabarttıktan sonra topluma karışmaya başlıyoruz. Çok da yabancılık çekmiyoruz aslında. Çünkü herkes bilge ve aydın olduğu için hepimiz eşit oluyoruz. Hükumet yeni bir şey mi yaptı? Bilge bizler hemen o işin öyle olmayacağını takip ettiğimiz uzmanın cümleleriyle anlatmaya başlıyoruz. Bir olay mı oldu? Aydın bizler hemen olayın yargısını indirimde satın aldığımız sıfatlarımız ile koyuyoruz. Tabii ki bu kadar bilgenin olduğu toplum, oldukça huzursuz olacaktır. Bilgeliğin getirisi olarak olaylara geniş çaplı bakmak herkesi oldukça mutsuz edecek ve herkes yaşamın kötülüğünü çığırmaya başlayacaktır.

Bilge görüşü ile bakarak gündemdeki konuları en küçük detayına kadar tartışıyoruz. Aklın yolu bir derler. Bunu gerçekten kanıtlıyoruz. Her birimiz birebir aynı düşünce ve cümlelerle olayları ele alıyoruz. Her birimiz aynı havalı kitaplardan aynı havalı sözleri alıntılaya alıntılaya karşıt düşünceyi gayet güzel çökertiyoruz. Daha da bilge olanlarımız ise kendilerine bir sözcü seçiyorlar ve her daim sözcünün sözüne imza atıyorlar. Bu sayede herkes bu fikre katılarak ahmak olmadığını çevresine kanıtlıyor.

Eleştirmek yerine bir şeyler yapılmasını savunan ahmaklar çıksa da bilgeler her daim eleştirilecek malzeme bırakmak için çalışmaları reddediyorlar. Bu amaçlar uğruna çalışmanın ne kadar ahmakça olduğunu sadece bilge olanlar görür ve her daim eleştirdikleri kötü sistemlerden akıllılık yaparak kaçarlar. Geriye kalan ahmaklar başarılı biçimde sistemi düzeltirse geri dönüp bu iş için ne kadar çabaladıklarını anlatmaktan da asla çekinmezler. E kolay mı canım sosyal medyadan hükumetlerle dalga geçmek ve kendi ülkenden kaçma planları kurmak. Günümüz bilgeliğinde kötü şeylerden her daim kaçınılması gerekir. Kötülükleri düzeltmek her zaman hayatlarını bu amaç uğruna harcayacak ahmaklara kalır. Bu ahmaklar ise bilge olmadıkları için asla el üstünde tutulmazlar.

Beğeni sürüsü

Sadece fikirlerimizde değil zevklerimizde de satın aldığımız bilgeliği kullanıyoruz. Her birimiz aynı tarz şeylerden hoşlanıp aynı tarz şeylerden nefret ediyoruz. Her birimiz aynı giyiniyor ve aynı renkleri seçiyoruz. Aklın birliğini seçerek aynı kaynaktan öğrendiğimiz entelektüelliği, eleştirelliği ve akılcılığı hayatımızın merkezine koyuyoruz.

Bilgelik peşinde koşarken bir şeyi unutuyoruz. Çok önemli bir şeyi; benliğimizi… Her birimiz topluma bilge gözükmek için o kadar değişiyoruz ki aynaya baktığımızda karşımızdakini tanıyamıyoruz. X kişisinin olaylar hakkındaki görüşlerini öyle benimsiyoruz ki o görüşler fikirlerimizin yerlerini işgal etmeye başlıyorlar. Filozof sözleri alıntılayarak yahut filozof görüşünü açıklayarak olaylara entelektüel yaklaşmaya çalışıyoruz. Evet. Havalı ismi olan ideolojinin havalı filozofu öyle düşünmüş. Peki sen nasıl düşünüyorsun? Kendinize hiç bu soruyu sordunuz mu? Takip ettiğiniz kişiler, kitaplar yahut aldığınız kurslar haricinde siz ne diyorsunuz?

Her birimiz birbirimize bilgelik kanıtlamak için mevcut örfler, kültürler, dinler, devletler ve hükumetlere çeşitli kötülemelerde bulunuyor ve sürekli bilim, akıl, mantık gibi şeyler övüp duruyoruz. Peki ya kötülediğimiz şeyleri neden kötülediğimizi biliyor muyuz? Yahut övdüğümüz şeyleri neden övdüğümüzü biliyor muyuz? Birbirlerini tamamlaması gereken kavramları birbiriyle savaştırmaya entelektüellik diyoruz ve bunun peşinde gidip duruyoruz.

Günümüz bilgelik tanımı ile günlük meseleleri haftalarca tartışır olduk. 2+2’ye devam yazımda da belirttiğim gibi geçici günlük meselelere kafa yormaktan gerçekten çözülmesi gereken işleri unuttuk her birimiz. Gerçek bilgeliğin erdemden geçtiğini ve erdemin ise birey olabilmekten geçtiğini unutalı ise uzun zaman oluyor. Bu kavramlar artık parayla verilen basit birer sıfat olmaktan kaçamadılar. Erdem hiç var olmamışcasına ayrıldı aramızdan. Bunun en büyük sorumlusu ise kendini entelektüel ve bilge olarak görmek isterken benliğini yitiren bizleriz. Toplum tarafından beğenilmeye çalışırken erdemi ayaklar altına alıp çiğnedik ve sonrasında erdemsiz yaşam sebebiyle başkalarını suçlamalara başladık. Çünkü takip ettiğimiz sözde uzmanlar, filozoflar ve kitaplar her daim erdemden bahseder.

Toplumumuzu bir sürü olduğu iddiası var. Çok klişe ve bayağılaşmış bir benzetme bu. Fakat doğru bir benzetme. Toplumumuz, toplumlarımız gerçekten kurtların yolunda, kurdun gütmesiyle hareket ederler. Bakın tarihe; toplumların en hareketli olduğu zamanlarda başlarında hep bir kurt toplumu yönlendirir. Bu durum genellikle kötü değildir. O dönemler toplumların en çok ilerlediği zamanlardır çünkü. Kurdun yönlendirmesi gerçekten iyi sonuçlar doğurur. Bir sorun var ki kurt varken sürü koyun değil kurt sürüsü oluyor. Günümüzde ise kurtların yerini çakallar sürüyü ise koyunlar ele geçiriyor.

Koyun sürüsü benzetmesi yapan insan sayısı koyun dedikleri insanların sayısından daha fazla. Bu benzetmeyi yapan kişiler yukarıda da belirttiğim gibi aynı tornadan çıkmışcasına giyinir, hareket eder ve konuşurlar. Ne yazık ki düşünmezler. Söyleyecekleri bütün sözler onlara hazır gelir. Her biri aydınlık bekçisi olduğunu ve bilimin ışığında geriye kalan insanlarla mücadele ettiklerini iddia ederler. Ezberledikleri sözlerle genellikle hükumet, din ve kültürlere hakaret etmekten ileri gidemezler. Her konuya bayağılaşmış fikirlerini bulaştırmaktan asla çekinmezler. Sürüleşmiş bu topluluk diğer toplulukları koyuna benzetmekte oldukça usta. Birbirinin aynısı olan bu insanların toplanıp da başka insanlara koyun benzetmesi yapması biraz ironik oluyor…

Her konuda fikir belirtmek zorunda olmadığımızı anlamamız gerekiyor. Bayağılaşmış unvanlarla övünmeyi ve birbiriyle karıştırılmış kavramları kullanmayı azaltmamız gerekiyor. Toplum, sayısız erdemli insanla dolu ve yine aynı toplum, sayısız erdem yoksunu işlerin peşinde koşmakla meşgul. Başkalarını örnek alma anlayışımızı yenilememiz gerekiyor. Örneklerimiz gibi düşünmek yerine örneklerimizden desteklerle geliştirdiğimiz özfikirlerimizle yaşamamız gerekiyor. Bize dayatılan aydınlık, entelektüel ve ilerici kavramlarından olduğunca kaçmamız gerekiyor. Bu kavramların içleri sayısız ahlaksız davranışla dolduruluyor günümüzde. Desteklediğimiz ve reddettiğimiz şeyleri filozof sözü alıntılayarak değil kendi özfikirlerimizle açıklamamız gerekiyor. Bize dayatılan kültür-mantık, din-bilim kavgalarından tamamen kaçınmamız ve bu kavramların birinin dahi eksikliğinde geriye kalan hiçbir kavramın var olamayacağını kavrayabilmemiz gerekiyor.

Öylesine bilgeyiz

Bilgisizi sevmeyiz

Dönüp aynaya baksak

Hiçbir şeyi bilmeyiz

Tatlı unvanlar ile kandırılmayıp gerçek bilgeliği içinizde aramanız dileğiyle…

--

--