Üçüncü Çoğul Şahıs Siyaseti: “Onlar” Olmak

Derin
Türkçe Yayın
Published in
5 min readApr 4, 2021

Türkiye’de kadın olmak üzerine birtakım endişeler

Sevgili Kadın,

Bizim coğrafyamızda üçüncü çoğul şahıs siyaseti hakimdir, bilirsin. Bu topraklarda yalnızca biz varız. İşte bir de “onlar” var. Sen bu onlar grubunun en daimi üyesisin. Gözyaşlarını sil, o cazgır feministlere de uyma. Sakın kendine ait bir odan olmasın. Biz sana sahip çıkarız, kadınlar çiçektir.

Sen her daim korunması, sahip çıkılması ve namusuyla ilgili endişe duyulması gerekilen bir varlıksın. Kurallarımıza göre yaşarsan daha az üzülürsün.

  • “Erkek kardeşlerimle aynı hakları isterim” diye tutturma, o iş olmaz. Seni hiçbir zaman onlar kadar da takdir edemeyiz, peşin peşin anlaşalım.
  • Evden yalnızca belirli saatlerde ve belirli insanlarla çıkabilirsin. Dışardaki hayat tehlikeli, sen bilmezsin. Seni düşündüğümüz için söylüyoruz. SUS! Senin gece çıkmanla bizim çıkmamız aynı mı ya?!
  • Kadınsın diye bir şey demiyoruz ama üstüne başına dikkat et biraz, hayır biz de özgürlükten yanayız da gelen geçen bakıyor. Katil mi olalım?
  • Ne kadar okula göndersek de senin asıl yerin mutfak, bunu unutma. Eh, bize yük olacağına git çalış tabii. Sonuçta devir değişti, çok istiyorsan iş hayatına gir ama sonra seni orada ciddiye almıyoruz diye gücenmek yok! Asıl yerinin ev olduğunu içten içe bildiğimiz birini nasıl ciddiye alalım ki? Sen alır mıydın? Bize kalsa evinde iffetinle otur, çocuğunu büyüt. Fakat çok istiyorsan da gelip hevesini alabilirsin, doğurunca işi bırakacaksın zaten. Unutma, evinden işine, işinden evine. Edebinle çalışıp gel. Sürekli uyarmayalım, adam gibi bir meslek seç kendine. Git öğretmen ol, hemşire ol. Mis gibi iş. Gidip şantiyede mi çalışacaksın? Ordu gibi sınıfta mühendislik mi okuyacaksın?
  • Yükseldim, terfi aldım diye geziniyorsun artık kimlerle yattıysan. Hayır sırf almıyor demesinler diye yazılıma kadın aldık da sen ne bilirsin ya? Şans eseri kazanmışsın ODTÜ’yü, kadın torpilinden de girmişsin buraya, tamam işte git gel maaşını al, daha fazlasına karışma. Yüzüne gülüyoruz ama masadan kalktığın an bedenini konuşuyoruz. Kızmıyorsundur herhalde, sonuçta erkekler baksın diye giyiniyorsun. Bordo ruj süren kadının asıl amacı bellidir abi. Neyse, biz sana işi öğretiriz, malum kadınların teknik alanlara pek ilgisi olmuyor (kafaları basmıyor). Gerçi sen tasarım yapıyordun değil mi? Çok doğru alan seçmişsin, biz mühendis adamız öyle ıvır zıvırlara dikkat edemiyoruz ki. Kadınlar bu estetik işleri daha iyi kıvırıyor.
  • Bu arada senin evin kirası ne kadardı? Yüzüne söylemek istemiyoruz yani çağdaş adamlarız ama sen bu evde nasıl oturabiliyorsun? Kiranı kim veriyor? Kim bilir kimin metresi oldun. Bir de yalnız yaşıyor. Ayrıca ben o siteyi biliyorum, hep escortlar oturuyor orada. Sorsak güçlü kadın tavırları, car car yok çalışıyormuş da bilmem neymiş de. Bir kadın gidecek de maaşıyla, arkasında bir erkeğin desteği olmadan böyle yerde ev tutacak, kendisine araba bakacak. Bu da yetmeyecek kimseye pas vermeden iş yerinde yükselecek. Aynen aynen. Ya baba parasıdır ya koca parası. Hiç şaşmaz.
  • Hayır o değil de anan baban yok mu senin? Bir şey demiyorlar mı bu hayat tarzına? Eve kim giriyor kim çıkıyor belli değil. Koca koca topuklar, etek dizinin üzerinde, baksak biz sapık oluruz ama. Giyme o zaman. Erkek adamız gözümüz kayıyor. Neyse ki Instagram hatunları var, önümüze gelene mesajdan yazıyoruz. İstemeyen engeller, bu da taciz değildir sanırım. Yani oraya o fotoğrafları atan kadın bu mesajı almaya hazırdır zaten, bizlik sorun yok da “ifşa” çıkardınız başımıza. Adam iki fotoğrafını attı, biraz ısrarcı oldu diye yaygarayı koparıyorsunuz. İnsan korkuyor.
  • Senin kurtlarla koşan arkadaşların da günlerdir kendini yırtıyor “İstanbul Sözleşmesi’de İstanbul Sözleşmesi” hayır bizim de anamız bacımız var, biz kadın dövülsün, ölsün mü diyoruz? Zaten senin yaşama hakkınla empati yapabilmemiz için anca bizim bir şeyimiz olman gerekir, kadın olman, birey olman haklarının olması için yeterli değil. Ayrıca kabul et, kadınlar seçim yapmayı bilmiyor. Tamam evden çıkamamışsın, kısıtlanmışsın, hayal kurman dahi engellenmiş. Ne giydiğinden, nasıl güldüğüne, kiminle görüştüğünden, ilgi alanlarına kadar karışmışız. Bu sırada ilişki tecrübesi edinememiş olabilirsin. Şiddet gördüğünde, taciz edildiğinde susman gerektiği, aksi takdirde toplumun sana kötü gözle bakacağı öğretilmiş olabilir. Gerçekte kim olduğunu bile bilmiyor, bunu sorgulamaktan dahi çekiniyor olabilirsin. Fakat bunlar oldu diye gidip yanlış adamları seçmek zorunda mısın? Bu olayların en önemli sebebi kadınların yanlış erkek seçimidir. Nokta. Evet, aileleri ya da tanımadıkları insanlar tarafından öldürülen, tecavüze uğrayan, efendime söyleyelim şiddete maruz kalan kadınlar da var, yok demiyoruz. Ancak kabul edelim bu olaylarda da ya sen adamı sinirlendirecek bir şey yapmış, erkekliğine laf söylemişsindir ya da adamı tahrik etmişsindir. Bakıyorsun kadın “Eşimden şiddet gördüm” diye karakola gidiyor, adamı evden uzaklaştırıyorlar. Peki bu adam nereye gidecek? Bunu düşünen var mı? Anlık sinirlenmiş, yapmış bir hata. Karı koca arasında olur böyle şeyler. Akşam eşin sakinleşince gider gönlünü alırsın, barışırsınız. Ne diye şikayete gidiyorsun? Sözleşme kalkmış, yerinde karar. Kadın hakları palavralarını yemiyoruz artık.

Şimdi sen kızmışsındır ama sakin ol. Biz o adamlar gibi değiliz elbette. Kültürlüyüz, iyi yerlerde okuduk, beyaz yakalıyız. Misal her kadınlar günü en eşitlikçi gönderileri biz paylaşırız, çevremizdeki kadınlara hiç çaktırmayız gerçek düşüncelerimizi. Yalnızca bir maruzatımız olacak. İlişki yaşıyorsak o kıyafet mevzusunu bir aşalım. Sen nasıl giyinmen gerektiğini biliyorsun güzelim. “O benim arkadaşım” olayını da geçiyoruz artık. Sen erkekleri tanımazsın. Son olarak, sakın yeteneklerini ve bilgi birikimini sergileyeyim deme. Biz yanında eksik ve kötü hissettiğimiz, egomuzu sarsan kadın istemiyoruz. Bizden çok parlama, yoksa seni aşağılamak ve özgüvenini kırmak için uğraşmak zorunda kalırız.

Kısacası sevgili kadın, eğer hayal kurmamayı, hiçbir şeyi yalnız başaramayacağını ve güçsüz olduğunu kabul edersen, biz de senin varlığını kabul edebiliriz. Seninle aynı işi yapan erkeklerle aynı itibarı kazanamayacaksın, eşit ücret alamayacaksın. Her daim daha fazla kendini ispat etmek zorunda olduğunu bilmek koşuluyla, iş hayatına girebilirsin. Şanslıysan filmlerimizde yerin olabilir. Elbette senaryolarımız doğrudan senin hikayeni anlatamaz ama metnin akışına etkisi olmayan, edilgen bir nesne olman da sorun teşkil etmez. Sanatçıysan, iş kadınıysan, güçlüsüysen(!) rolün burada. Sen cazibesini kullanarak zavallı erkekleri kandıran, ahlaksız, kirli, tehlikeli ama izlemesi zevkli bir fetiş görüntüsüsün. Kendi halinde, makbul, ideal bir kadın mısın? Şiddet gören, aldatılan, ekonomik özgürlüğü olmayan, her gün hakarete uğrayan ama yine de ailesini terk etmeyen o cefakar kadını oynayacaksın. Mekanın evin ve komşularının bahçelerinden ibaret. Ne kadar da seviyoruz seni. Zayıf, bağımlı, pasif… Cömert günümüzdeysek -belki- metinde bir yerin daha olur. Varlıklı, bakımlı, kolunda marka çantası, diksiyonu bozuk, güzel ama aptal kadın. Arabasını park ederken zorlanıyor, tek özelliği güzel olmak ve entelektüel birikimi yok. Bu rol de gayet makul.

Bizim coğrafyamızda üçüncü çoğul şahıs siyaseti hakimdir, bilirsin. Bu topraklarda yalnızca biz varız. İşte bir de “onlar” var. Sen bu onlar grubunun en daimi üyesisin. Gözyaşlarını sil, o cazgır feministlere de uyma. Sakın kendine ait bir odan olmasın. Biz sana sahip çıkarız, kadınlar çiçektir.

Sevgilerimizle,

Ailen, partnerin, arkadaşların, politikacılar, varlığından dahi haberdar olmadığın ama bedenin üzerinde hakkı olan tüm erkekler

Bu yazı patriarkal düzene boyun eğmeye zorlanan tüm kadınlara ithaf edilmiştir.*

--

--