Ünlü Olayım Da Nasıl Olursam Olayım: Herostratus Sendromu

Bilge Zagli
Türkçe Yayın
Published in
2 min readNov 26, 2023

Ünlü ve görünür olma, daha fazla takipçi kazanma, daha fazla konuşulma arzusuyla korkunç şeyler yapmaya hazır milyonlarca insan var.

Hepimiz şahit oluyoruz.

Ve bu tür insanlar için kullanılan bir terim var: Herostratik Şöhret.

Herostratik şöhret, ne pahasına olursa olsun kazanılan şöhret anlamına geliyor. Yani sadece sonuç önemli, neye mal olacağı önemli değil.

Adını ise tarihin ilk büyük kötü şöhret örneği, Efesli bir genç olan Herostratus’tan alıyor.

Herostratus’un tek bir arzusu vardı: Adını tarihe yazdırmak.

Bu amaç uğruna M.Ö. 356 yılında, dünyanın yedi harikasından biri olan, yapımı tam 120 yıl süren, İzmir Efes’teki Artemis Tapınağı’nı ateşe veriyor.

Olay sonrası teslim oluyor ve aynen şu cümleleri dile getiriyor.

‘’Ben tapınağı kendim yaktım. Bu zaferi başka kimseyle paylaşamazdım. Korkuyu eklemlerimde hissettim. Şimdi bitti. Önce çok korktum, sonra sahip olacağım şöhreti hayal edince hepsi geçti.’’

Tabii cezası idam oldu. Hatta bununla da kalmadı, o dönemde adının sözlü ve yazılı olarak anılması yasaklandı.

Peki ya günümüzün herostratus’ları?

Gerçek Herostratus kundakçıydı, silahı ateşti.

Günümüzün Herostratus’larının silahı ise medya; toplumun, insan olmanın değerlerini kolayca ateşe verebildikleri bir medya var.

Kimisi insanların büyük kısmının yoksulluk sınırında yaşadığı, milyonlarca çocuğun yetersiz beslendiği bir ülkede lüks tüketimlerini, yiyip içtiklerini paylaşarak yakıyor ortalığı, kimisi nefreti ve şiddeti empoze ederek.

Kimisi kendisinden zayıfları aşağılayarak yıkıyor en insani değerlerimizi, kimisi kendisinden olmayanı dışlayarak, linç ederek.

Liste uzar gider.

Her şey onları daha çok görebilmemiz için.

Peki biz neler yapabiliriz?

Biz takip ettikçe, etkileşim verdikçe onların alevlerini büyütüyoruz.

Bu yüzden odağımızı herostratus’lardan çekip bizlere değer katmaya çalışan insanlara yönlendirmeliyiz.

Bencilliği, kaba kuvveti, vasatlığı aşılayan insanlara değil nezaketi, hoşgörüyü, birlik-beraberlik duygusunu aşılayanlara kulak vermeliyiz.

Ancak bu şekilde git gide büyüyen yangını söndürebiliriz.

--

--