Şiir ve Şiirsel Anlatım

Murat YILDIRIM
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 30, 2019

Şiir az kelime ile çok şey anlatma olarak basitçe tanımlanabilir. Tabi bu basitliği yakalayabilmek için şiir yazan kişinin ilk başta iç dünyasına hakim olması, sonrasında kullandığı dile hakim olması ve bana göre en önemlisi iyi bir gözlemci olması gereklidir. Bunlar doğuştan gelen özellikler olabilir mi ? İnsan sonradan bu özellikleri kazanabilir mi ? Gelin bunlara bir göz atalım.

Photo by Anastasia Dulgier on Unsplash

İnsanın kendi iç dünyasına hakim olması çok güçlü bir farkındalığının olması ile mümkün olmaktadır. Farkında olmak dediğimiz kavram ise duvar saatindeki saniyenin her geçişindeki sesler gibi insanın duygularının farkında olmasından ileri gelmektedir. Nasıl her saniyenin zamanda ayrı bir önemi varsa, insanın sevgi, kızgınlık, acıma, empati gibi duygu geçişlerine hakim olması ve bu durumları yazıya dökmesi ile mümkün olur. Bir önceki cümlemdeki duygularla, yazılmış şiirlerin mısralarından örnekler verecek olursak, Cahit Sıtkı Tarancı içindeki sevgiyi ne güzel anlatır

“Desem ki sen benim icin,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mubarek,
Su gibi aziz bir seysin;
Nimettensin, nimettensin!”

Ya da Nazım Hikmet kızgınlığını

“Sana gelince…
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün…
Ne ben sana kızarım
Ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
Düşman bile değiliz..”

Şairler kendi iç dünyalarında yaşananlara hakim olarak ve sonrasında yazıya dökerek, çok güzel, kalıcı bir şekilde duygularını şiire dönüştürebilir.

Gelelim güzel, etkileyici ve vurucu şiirin ikinci özelliği olan kullanılan dile hakim olma meselesine… Dil doğada insanla birlikte kendiliğinden oluşan, gelişen, büyüyen ve güçlenen bir olgu olarak tanımlanabilir. Tanımda geçen gelişme ve büyüme dilin mayasıdır. Dil ne kadar iyi bir ortamda, etkileşimle büyürse mayası da o kadar sağlam olur. Mesala dilimiz Farsça ile etkileşimde olmasaydı Atilla İlhan,

“Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız”

Yukarıdaki mısralarda geçen Müjgan kelimesini şiirine yerleştirebilir miydi ? Ve Müjgan yerine kirpik kullansaydı şiirinde bir eksiklik ya da uyumsuzluk olmaz mıydı ? Dile hakim olabilmek belli bir okuma alt yapısı, kelime dağarcığı ve bakış açısı gerektirir. Tüm bunlar olursa kaliteli bir şiirin ikinci aşaması tamamlanmış olacaktır.

İyi bir şiirin bence olmassa olmazı iyi bir gözlemci olmaktır. İçinde yaşadığı çevreyi iyi bir şekilde gözlemelemek demek; ‘toplumsal olayları (göç,soykırım,ekonomik kriz, halk zaferleri vs.), insanları gözlemlemek ve doğayı gözlemelemek; su seslerini, ağaç dallarının yapraklarından çıkan sesleri’ beş duyu organını ve duygu dünyasını açmaktır… Tüm bunları yapan birisinin eline kağıt kalem verdiğinizde ya da o insanı dinlemeye başladığınızda şiirsel bir anlatımla karşılaşmanız mümkün olacaktır. Çünkü yazının başında da anlattığım gibi o kişi az sözle size çok şey anlatma yolunda uzunca bir mesafe kat etmiştir; hafızası doludur, gözlem torbasından duygular, tahliller taşar. İçinde yaşadığı toplumun durumunu Orhan Veli çok güzel anlatmıştır

“Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.”

İyi bir şiirin çıkış noktalarının neler olduğunu yukarıda anlatmaya çalıştım.

Tabi bu noktaların bir yerde kesişip bu kesişim noktasında çıkan doğrunun şiire değer veren insanla buluşması şiiri ayrı bir anlamlı ve güzel kılacaktır…

Bol şiirli günler dilerim.

--

--