Şiir ve Masal’ın Maceraları 2- Barış Abi’nin Sırlar Odası

Cihangir İslam Akgül
Türkçe Yayın
Published in
5 min readMar 28, 2024

Şiir ve Masal neşe dolu iki kız kardeşti. Macera dolu hikâyeler okumaya bayılırlardı. Enteresan bir şekilde gerçek hayatlarında da hep maceralı olayların içinde bulurlardı kendilerini.

Bir gün ailecek konsere gitmeye karar verdiler. Anneleri onları özenle hazırladı. Güzel bukleli saçlar yaptı. Saçlarına çiçekten taçlar taktı. Konser, son zamanlarda ünlenen bir popçuya aitti.

Konser başladı. Hem çok eğleniyorlar hem de tüm parçalara eşlik ediyorlardı. Yaklaşık yarım saat sonra konserde dinlenme molası verildi. Şiir ve Masal annelerinden izin alarak kantine gittiler. Şiir frambuaz, Masal da limon aromalı gazoz aldı. Gazozların aroması mis gibi kokuyordu. Hem gazozlarını içiyor hem de konserde beğendikleri şarkılardan konuşuyorlardı. Şiir konserin açılış parçasını, Masal da üçüncü şarkıyı çok sevmişti.

Konser alanına yürürken Şiir’in gözü bahçedeki zeytin ağaçlarının arasında kaybolan bir koridora takıldı. Meraklandı. Masal’ı oraya sürüklercesine götürdü. Şiir’in bu telaşına Masal anlam verememişti. Koridorun sonuna doğru bir odadan süzülen mavi, yeşil ve sarı ışıklar dikkatlerini çekti.

Merakla odanın kapısına doğru ilerlediler ve kapıyı yavaşça araladılar. Odaya girip girmemekte kararsız kaldılar. İçlerinde ince bir korku vardı ama aynı zamanda büyük bir meraka kapılmışlardı. Kapıyı araladıkça Masal’ın kalbi güm güm atmaya başladı. Ablasına dönmeyi teklif etti ama Şiir neler olduğunu anlamadan dönmeyeceğini söyledi ona. Masal, Şiir’in kollarından çekiştirmeye başladı. Masal’ın gözbebekleri iyice büyümüştü. Masal’ın çok korktuğunu gören Şiir, “Tamam” dedi ve kapıyı kapatıp, geldikleri yöne doğru yürümeye başladılar. Ama çıkışı bir türlü bulamıyorlardı. Acaba yanlış yöne mi yürümüşlerdi? Biraz üşüdüler ve içlerini büyük bir heyecan kapladı. Koridoru yarılamışlardı ki, Şiir “Ben o odada neler olduğunu çok merak ettim, geri döneceğim, ister gel ister gelme, ben gidip bakacağım. Zaten çıkışı da bulamıyoruz” dedi Masal’a. Masal da çaresiz Şiir’e uyması gerektiğini düşündü. Geri dönemezdi. En iyisi Şiir’le beraber kalmaktı. Altından sadece ışıkların değil, merakın ve gizemin de saçıldığı odanın kapısına tekrar geldiler.

Şiir, yavaşça kapının kolunu indirmeye başladı ve kapıyı aniden sonuna kadar açtı. Odadan saçılan kuvvetli ışıklar ikisin de gözlerini kamaştırdı önce. Yüzlerini yalayıp geçen bir rüzgâr saçlarını savurdu.

Hayret içinde donakaldılar kapı açılınca. Rengârenk kıyafetleri, uzun saçları, çenesinin iki yanından akan ince bıyıkları ve parmaklarındaki kocaman yüzükleriyle bir adam duruyordu karşılarında. Şiir ve Masal göz göze geldiler. Kıs kıs gülüştüler önce. İkisinin de aklına aynı kişi gelmişti. Tanımışlardı hemen. Barış Manço’ydu bu. Evet, evet çocukların Barış abisiydi odanın ortasında duran. Büyük bir konsere hazırlanıyordu sanki.

Barış Manço önce irkilir gibi oldu ve kapıya yaklaştı. Dünyada bir tek ona yakışan, hafif eğri ve beyaz dişleriyle kızlara gülümsedi. “Merhaba çocuklar! Demek gizli odamı keşfettiniz?” dedi.

Şiir ve Masal şaşkınlıkla, evet anlamında başlarını salladılar.

“Evet, doğrusu buraya nasıl geldik hiç anlayamadık” dedi Şiir. “Sanki bir şeyler bizi bu odaya doğru sürükledi… Ge ge geri dönmek istedik ama dönemedik. Kayboldu… kaybolduğumuzu sandık. Sanmaktan da öte, kaybolduk sanırımmmm.”

Barış Manço, Şiir’in telaşlı ve kelimeleri yuta yuta konuşmasından çok hoşlandı ve küçük bir kahkaha attı “Gizemli yerlerde kaybolmak bazen çok eğlenceli olabilir!” dedi. “Hem korkmanıza gerek yok, size dönüş yolunu gösterebilirim.”

Masal, merakla, tek solukta ve art arda sordu, “Sizin burada ne işiniz var? Neden buradasınız? Ne yapıyorsunuz?”

Barış Manço, kızlara gülümsedi ve kulaklarına doğru eğildi. Sessizce “Size bir sır vereyim mi?” dedi. Şiir ve Masal evet dercesine ve merakla başlarını salladılar. “Ama beni burada gördüğünüzü kimseye anlatmayacaksınız. Bu buluşma üçümüzün arasında bir sır olarak kalacak söz mü?”

“Söz!” dediler aynı anda.

“Biliyorsunuz bütün hayatım müzikle ve dünyayı gezmekle geçti. Gezegenimizdeki her yeri gezdim. Görmediğim yer kalmadı diye düşünüyordum ki, buraya, bu şehre hiç gelmediğimi fark ettim. Hem burayı da göreyim ve güzel bir konser vereyim diye geldim. Herkese sürpriz bir şekilde birazdan sahneye çıkacağım.”

Şiir ve Masal, büyük bir hayranlıkla Barış Manço’nun anlattıklarını dinliyordu. Bu sıra dışı karşılaşma, onların hayatlarında unutulmaz bir an olarak kalacaktı belli ki. Belli ki yine inanılmaz bir maceranın içine düşmüşlerdi.

Şiir ve Masal, Barış abilerinin kulisinde büyülü bir dünyaya adım atmışlardı. Renkli kıyafetler, çalgı aletleri ve notalarla dolu bir atmosfer her yanı sarıp sarmalamıştı. Gözleri parlayarak bir etrafı bir Barış abilerini seyrettiler.

Barış abi devam etti. “Müzik ne güzel şey! Ben bu dünyada en çok müzik yapmayı ve gezmeyi sevdim. Ama benim için en büyük mutluluk, çocukların gözlerindeki ışıltıyı görmektir. Bu bana müzikten de gezmekten de öte bir mutluluk verir”

Şiir, heyecanla sordu, “En sevdiğiniz şarkınız hangisi?”

Barış abi, düşündü biraz “Her şarkım benim için özeldir ama en sevdiğim şarkım ‘Arkadaşım Eşek’tir. Çünkü bu şarkıda insanlar arasındaki dostluğun ve dayanışmanın önemini anlatırım.”

Masal da ekledi, “Ama bizim en sevdiğimiz şarkı ‘Kol Düğmeleri’! Çünkü o şarkıyı annemiz her akşam bize ninni olarak söyler.”

Barış abi küçük bir kahkaha attı. Çok sevinmişti buna. “O zaman ‘Kol Düğmeleri’ni birlikte söyleyelim mi?” dedi.

Şiir ve Masal coşkuyla kabul ettiler.

Barış Manço, piyanonun başına oturdu ve o eşsiz melodiyi çalmaya başladı. Şiir ve Masal da mutlulukla şarkıya eşlik ettiler. O an, her şey bir masaldan çıkmış gibiydi. Müziğin büyüsüyle etraflarında dans eden renkli ışıklar, onları sihirli bir dünyaya götürdü.

Şiir ve Masal, Barış Manço’nun kulisinde unutulmaz bir gün yaşıyorlardı. Müziğin sihrini ve insanları sevmenin değerini bir kez daha anlamışlardı Barış abilerini izlerken.

Şiir ve Masal, Barış abileriyle müzik dolu anları doyasıya yaşadıktan sonra dönmeye hazırlanıyorlardı. Etraflarındaki renkli dünya ve müziğin büyüsü hala kalplerinde yankılanıyordu. Aslında dönmek istemiyorlardı ama anneleri onları çok merak etmiştir diye düşündüler.

Barış Manço, kızlara yaklaşıp, gülümseyerek konuştu, “Çocuklar, sizinle tanışmak çok güzeldi. Müziğin ve kardeşliğin gücünü asla unutmayın. Eminim ki siz de dünyayı renklendiren, güzelleştiren insanlar olacaksınız!”

Şiir ve Masal gülüşerek karşılık verdiler. “Teşekkür ederiz, Barış Abi! Sizi hiç unutmayacağız” dediler.

Barış Abi, kızlara son bir kez gülümseyerek, onları yanaklarından öptü. Nasıl döneceklerini tarif etti ve vedalaşarak odasına döndü. Şiir ve Masal ailelerinin yanına doğru kıkırdayarak, mutlulukla geri dönüyorlardı.

Masal heyecanlı bir tonda “Abla, bu gerçekten inanılmaz bir gün oldu! İyi ki geri dönmeyip seninle geldim. Barış Abi’nin şarkıları o kadar güzeldi ki.”

Şiir gülümsedi, gururlu bir şekilde “Yaa akıllım, sayemde güzel bir gün geçirdik. Müzik gerçekten büyülü bir dil, Barış Abi’den bunu öğrendiğimiz için çok şanslıyız.”

Ailelerinin yanına vardıklarında, anneleri onlara merakla nerde olduklarını sordu. Şiir “Hiiiç, biraz bahçede dolaştık kardeşimle” dedi. Şiir ve Masal göz göze geldiler. İmalı bir şekilde gülüştüler. Annelerine başlarından geçen bu inanılmaz macerayı anlatmayacaklardı. İkisinin arasında bir sır olarak kalacaktı bugün yaşadıkları. Barış Abi’ye verdikleri sözü tutacaklardı. Eğer bu yaşadıkları bir rüya değil gerçekse, Barış Abi birazdan sahneye çıkacaktı!

--

--

Cihangir İslam Akgül
Türkçe Yayın

Kaizen Felsefesi ile iş ve özel yaşamını düzenleyen, kendi yararına beden ve düşünce gücünü kullanan kimse.