Şirketokrasi

Recep Ufak
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJan 13, 2021
Karolina Grabowska adlı kişinin Pexels’daki fotoğrafı

Şirketokrasi ingilizcesi “Corporatocracy” olan ve devletlerin şirketler tarafından yönetildiği siyasi düzeni anlatan kelimedir. Bu sistemde ülkedeki büyük şirketlerin menfaati ülkenin menfaatiyle denk durumdadır. Bu yüzden şirketokrasi ile yönetilen devletler bünyesindeki şirketlerin çıkarlarına göre hareket ederler. Bu çıkarlar elbette tek taraflı değildir. Bünyesindeki şirketler sayesinde bu sistemde devletler de çok büyük karlar elde eder. Ancak bu sistemin en büyük kurbanı da yine devletlerdir. Şirketokrasinin en büyük örneği ise PWC tarafından hazırlanan Global-100 raporunda dünyanın en büyük 100 şirketinden 54 üne sahip olan ve bu şirketlerin piyasa değerinin %62sini oluşturan ABD’dir. Şikretokrasi belki de en güzel John Adams’ın şu sözüyle açıklanabilir:

“Bir milleti köleleştirmenin iki yolu vardır. Birincisi kılıçla diğeri borçla.”

-John Adams 1826

Peki bu sistem nasıl işler?

Yeraltı zenginliği, jeopolitik konumu veya BM de oyları önemli olan devletleri ödemeyeceği yüklerin altına sokarak devletlerin elini kolunu bağlamak üzere kurulu bir sistemdir. Bu olayların gelişimini John Perkins “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabında anlatmaktadır. Bu sürecin işlemesi için işin özünde 3 aşama bulunmaktadır. Ve bu aşamaların kansız olan ve ilk kısmı ekonomik tetikçilerdir.

1. Aşama Ekonomik Tetikçiler

Ekonomik tetikçiler hedef ülkelere okullar, hastaneler, yollar veya elektrik getirmek gibi çeşitli vaatlerle gelirler. Bu vaatlerin maliyetini ve ülkeye olacak katkılarını hesaplarlar. Elbette batık krediler oluşması için bu değerleri bilinçli bir şekilde arttırırlar. Çünkü borcunu ödeyen devletler onlar için iyi değildir. Hedef devletinizin size borcu yoksa onlara emir veremez veya petrollerini ucuza alamazsınız. Hedef devlet verilerle oynandığını söyler ve itiraz etmeye kalkarsa da o ülkedeki üniversiteler veya büyük firmaların arkasına sığınarak bu itirazları bastırırlar. Bütün bunların ardından devletin bu yatırımlar sayesinde kredileri ödeyebileceğini söylerler. Yine şirketokrasinin elinde olan bankalarla da devlete krediler verirler. Aslında devlete verilen krediler yine şirketokrasiye dönmektedir Çünkü orada yapılacak işleri bazen hedef ülkede bulunan birkaç üst sınıfa da pay vererek bazen sadece kendilerine ayırarak sermayeyi kendi aralarında döndürürler. Paranın şirketlerin arasında dönmesi ve daha önce söylediğimiz gibi bu konudaki en büyük olan ABD’nin diğer bütün ülkelerin aksine karşılıksız dolar basabilmesi sebebiyle geri ödenmeyen borçlar o kadar da önemli değildir. Çünkü karşılığında alınanlar çok daha değerli olacaktır. Peki ekonomik tetikçiler başaramazsa ne olur?

2. Aşama “Çakallar”

Bu aşama yine John Perkins’in deyimiyle “Çakallar”‘ın geldiği aşamadır. Ekonomik tetikçilerin başarısızlığının ardında yatan sebepleri ortadan kaldırmak üzere gönderilen suikastçiler amaca giden yoldaki engelleri temizlerler. Bu konuda bir çok örnek vardır ancak bunların en çarpıcısı Panama başkanı Omar Torrijos’tur. Omar Torrijos Panama’nın gelişmesi için çabalarken ülkesinin bağımsızlığını kaybetmemesi için uğraşmıştır. Belki de ülkesi için büyük başarısı olarak bugün yıllık geliri 3 milyar 170 milyon dolar olan Panama Kanal’ını Panama devletine kazandırmasıdır. Ancak verdiği savaşlar 31 temmuz 1981'de düş(ürül)en bir uçakla son bulmuştur. Peki hedef devletimiz çakallardan da kurtulursa ne mi olur?

3. Aşama Savaş

Şirketokrasinin borçlandırmayı veya kendisine direnenleri yolundan çekmeyi başaramadığı durumlarda başvurduğu bir diğer yol da karşıdaki devletin imajını zedelemek yoluyla o devletin iç işlerine karışmak hatta topraklarına kadar girmektir. Bu konuda örneğimiz ise Irak. İmajın kötü olması için Irak’ta herhangi bir çabaya gerek yoktu zaten. O dönem diktatör Saddam Hüseyin İsrail’e füze atarak yeterince kötü bir imaj çizmekteydi. Ancak biz bu konunun şirketokrasi kısmına baktığımızda dönemin NY Times’da harekatın başlamasından sadece 1 ay sonra çıkan bir habere bakalım. Haberin başlığı :” Bechtel, Irak’ı Yeniden İnşa Etmek İçin İlk Büyük Sözleşmeyi Kazandı.” olurken talihli firmanın sahibi ise ABD İhracat Konseyi Başkanı Riley Bechtel’den başkası değildi. Bu ise buzdağının sadece görünen yüzüydü. Yine bir başka NY Times haberi ise “Iraklılar ülkeyi yeniden biçimlendirme konusunda her ikisi de ABD’nin etkili olduğu Dünya Bankası ve IMF’le birlikte çalışacak” diyerek şirketokrasi için bir başka müjdeyi duyuruyordu. Bu borçlar elbette ederinden daha ucuza giden petrollerle geri ödenecekti.

Peki bu petrolleri kim veya kimler çıkartıyor? Bu da şirketokrasinin bir başka ayağı olarak karşımıza çıkıyor. Şirketokrasinin devlet olmasından daha önce kısaca bahsetmiştik. Bu durum şirketlerin adayları fonlaması yoluyla gerçekleşiyor. Aslında onları da borçlandırıp emir altına alıyorlar. Bunun bir diğer yöntemi ise genelde devletin üst kademelerinden emekli olan yöneticilerin dönüp bu büyük şirketlerde çalışmasıdır. Bütün bunların ışığında Irak’ta petrolü çıkartan şirketler:

Başkan Bush’un enerji firması Irak’tan yaklaşık 19 Milyar dolar kar ediyor. Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in CEO’su olduğu Halliburton Enerji Şirketi, Irak’tan petrol çıkaran bir başka firma. Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’in yönetiminde bulunduğu Chevron adlı büyük bir enerji şirketi de Irak’tan petrol çıkartan şirketler arasında. Bütün bunlara ek olarak Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in danışmanlık yaptığı Salomon Smith Barney Danışmanlık Şirketi, savaş sonrası ABD eliyle yönetime getirilen yeni Irak hükümetine, tüm bunların yapılması yönünde danışmanlık yapıp, borçların ödenebileceği raporunu veriyor. Dışişleri Bakanı Colin Powell’in yöneticisi olduğu ve savunma sanayisiyle uğraşan Carlyle Group’tan savaş esnasında 14 Milyar dolarlık askeri araç gereç alınıyor.

Tabii ki şirketokrasi bu kadar kısa bir yazıda anlatılabilecek kadar basit bir kavram değil. Konu hakkında daha fazla bilgi almak için yazıda da sözünü ettiğim John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabına bakabilirsiniz. Şirketokrasinin ülkemize etkisi hakkında okuma yapmak isterseniz M. Emin Değer’in “Emperyalizmin Tuzaklarındaki Ülke Oltadaki Balık Türkiye” adlı kitabına bakabilirsiniz.

--

--