1711-Prut Muharebesi ve Baltacı Mehmet-Katerina Efsanesi

Enes Talha Elbüz
Türkçe Yayın
Published in
7 min readJan 10, 2021

Kaynaklarda, 1699 Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemi başlangıcı olarak kabul edilir. Aynı dönemde ise, kuzeyde Rusya İmparatorluğu Çar I. Petro (Deli Petro) önderliğinde altın yıllarını yaşamaktadır. Birçok stratejik bölgede çıkarları çatışan bu iki devasa imparatorluk savaş meydanlarında birçok defa karşı karşıya gelecektir. Taktiksel manevraları, ittifakları ve dahi bir efsaneyi bile içinde barındıran Prut Muharebesi de 1700'lerden sonra sık karşılaştığımız Osmanlı-Rus savaşlarından biridir.

Savaş Öncesi Durum

Osmanlı Devleti, 1683 senesinde Avusturya üzerine ikinci bir sefere çıkmıştı. Tarihe, II. Viyana Muharebesi olarak geçen bu sefer Osmanlı’nın aleyhine sonuçlanmıştı. Daha sonra Osmanlı’nın bu başarısızlığından cesaret alan bir takım Avrupa ülkesi (Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venedik) “Kutsal İttifak” adı altında birleştiler. 1683–1699 yılları arasında Osmanlı ve Kutsal İttifak arasında birçok savaş meydana geldi ve nihayet Osmanlı Devleti 1699 yılında Karlofça Barış Antlaşması’nı imzaladı. Antlaşma neticesinde Osmanlı Devleti; Macaristan ve Transilvanya’nın büyük bir kısmı, Podolya ve Mora Yarımadası dahil toplam 326.000 km2 toprak kaybetti. Osmanlı ayrıca, Rusya ile 1700 yılında İstanbul Antlaşması imzaladı. Antlaşma neticesinde Karadeniz kıyısında kilit öneme sahip Azak Kalesi ve çevresi Rusya İmparatorluğu’na bırakıldı.

Karadeniz’de kilit nokta: Azak

I.Petro önderliğinde her anlamda büyüyen ve genişleyen Rusya, kuzeyde İsveç ve güneyde Osmanlı Devleti arasında sıkışmıştı. İstanbul Antlaşması’yla Karadeniz’de bir çıkış noktası elde eden Petro yönünü kuzeye çevirdi. 1600'lerin ortalarından itibaren İsveç çok güçlenmiş ve Avrupa’nın güçlü ülkelerinden biri haline gelmişti. Kuzey’de Baltık denizine ulaşmak isteyen Petro, İsveç tehdidini ortadan kaldırmak için Saksonya, Lehistan ve Danimarka ile bir ittifak oluşturdu ve İsveç’e karşı savaşa girişti (Büyük Kuzey Savaşı). Lakin; İsveç imparatoru genç XII. Charles rakiplerini bir bir dize getirdi ve hepsini barış antlaşması imzalamaya zorladı. Oluşturduğu koalisyonda müttefikleri bir bir elenen Petro, İsveç’e karşı tek başına kaldı.

Çar I.Petro

Bu sırada, Karadeniz’de ise Rusya ile Osmanlı arasında tansiyon sık sık yükseliyordu. Gelecekte planladığı Osmanlı üzerine bir sefer için Petro, Azak tarafında donanma ve kale yapımına başlamıştı. Osmanlı Devleti’nin bu süreçte takip ettiği politika ise;

  • Ruslar’ın Karadeniz’e inmemesi
  • Tampon bölge olarak görülen Lehistan’ın iç işlerine karışılmaması idi.

Bu süreçte; İsveç Kralı XII. Charles ve Leh Kralı Stanislas Osmanlı’ya ittifak çağrısında bulunuyordu, İsveç elçileri İstanbul’a çok sık gelir olmuştu. Bu; büyüyen Rusya’yı durdurmak için bir fırsat olabilirdi. Lakin; o dönemde barışı korumaktan yana tavır takınan Osmanlı yönetim kadrosu çekimser davrandı.

İsveç Kralı XII. Charles (Demirbaş Şarl)

Diğer yandan İsveç karşısında yalnız kalan Rusya, 1709 yılında Poltova’da XII. Charles’ı bozguna uğratarak tarihe geçen şanlı bir zafer kazandı. İşte; Osmanlı ile Rusya’yı Prut’ta karşı karşıya getirecek olaylar silsilesi de böylece başlamış oldu.

Poltova Savaşı’nı tasvir eden bir tablo

Poltova’da yenilen Charles 1500 askeriyle beraber Osmanlı sınırları içerisindeki Özi Kalesi’ne sığındı, daha sonra ise Bender Kalesi’ne nakledildi. Charles’ın arkasından Osmanlı sınırlarının içine giren Ruslar İstanbul Antlaşması’nı ihlal etmiş oldular. Bunun yanında, Kazak Hetmanı Menapa’nın teslim edilmesini ve İsveç Kralı’nın da sınır dışı edilmesini istiyorlardı. Osmanlı yönetiminin barış çabalarına rağmen Rusya sürekli antlaşma şartlarını ihlal ediyordu. Ayrıca; Rusya, Eflak ve Boğdan prensleri vasıtasıyla Sırplar’ı Osmanlı’ya karşı kışkırtmaya çalışıyrordu. İsveç Kralı Charles ve Kırım Hanı Devlet Giray ise Osmanlı Sultanı III. Ahmet’i savaşa teşvik ediyorlardı. Nihayet; bu soruna nokta koymak isteyen Osmanlı Sultanı, 1710 yılında Rusya’ya savaş ilan etti; sadrazamlığa ise Baltacı Mehmet Paşa getirildi.

Savaş Yaklaşıyor !

Osmanlı harp planı şu şekildeydi: Merkez ordu Edirne’ye gelecek; burada Anadolu ve Rumeli askerleriyle birleşecekti. Ardından bu ordu Karadeniz’e paralel şekilde ilerleyip stratejik bir nokta olan İsakçı’ya varacak ve düşman topraklarına ilerleyecekti.

Rus harp planı ise şöyleydi: Ordular Boğdan ve Leh sınırında toplanacak ardından Boğdan’a girilecek, başkent Yaş üzerinden Tuna geçitlerine ilerlenecek ve Osmanlı’dan önce Tuna geçitleri ele geçirilecekti. Böylece, Türklerin kuzeye geçmesi engellenecekti. Eflak ve Boğdan askerlerinin kendilerine katılmasıyla beraber Ruslar, Balkanlar’daki Ortodoks halkı ayaklandıracak ve Osmanlı’nın durumuna göre tekrardan plan yapacaktı.

Osmanlı Ve Rus ordularının ilerleyiş güzergahları

9 Mart 1711’de, Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa orduyla beraber sefere çıktı. 30 Haziran’da Osmanlı ordusu, Tuna Nehri yakınlarında Kartal mevkine yaklaştıklarında Rus ordusu ise Prut Nehri’nin batısındaki Yaş şehrine varmıştı. Daha başta Rus harp planı patlak vermiş, Osmanlı ordusu Ruslar’dan önce Tuna’nın kuzeyine geçmiş ve Prut Nehri’nin doğusunda, Bağgül mevkinde konuşlanmıştı. 4 Temmuz tarihinde General Yanus liderliğinde gönderilen öncü Rus birlikleri, Osmanlı kuvvetlerinin nehrin batısına geçmekte olduğunu gördüler. Sadrazam Baltacı Mehmet derhal Tatar Salih Paşa ve Mustafazade Ali Paşa komutasındaki birlikleri General Yanus’un arkasından gönderdi. Diğer taraftan Kırım Hanı Devlet Giray’ın askerleri ise nehrin yukarı tarafından Rus ordusunun arkasına sarkmakta idi. General Yanus’un birliği asıl ordu ile birleşmişti fakat; Rus ordusu Prut Nehri ve Osmanlı ordusu arasında sıkışmıştı. Tek çare seyyar köprüler ile nehrin doğusuna kaçmaktı. Petro son bir umut olarak nehrin doğusuna baktığında artık herhangi bir çıkış noktasının kalmadığını gördü: Cin Ali Paşa komutasındaki 10.000 asker ve 1000 İsveç askeri de nehrin doğusunu tutmuştu.

20 Temmuz’da iki taraf da savaş düzeni almıştı. Osmanlı’nın 140.000 kişilik ordusuna karşı Rus ordusu 60.000 kişi ile savunma savaşı yapacaktı. Savaşın başlarında gerçekleştirilen düzensiz yeniçeri akınları Rus topçuları tarafında kolayca püskürtüldü. Top ve malzeme ikmalinin tamamlanması ile Osmanlı savaş makinesi tam teşekküllü halini aldı ve toplar Rus ordusunun etrafına çepeçevre dizildi. Osmanlı toplarının aralıksız Rus mevzilerini vurması Rus tarafını perişan etmiş ve Çar kaçmak için çeşitli planlar yapmaya başlamıştı. Lakin; bu planların hepsi generalleri tarafında reddedildi. 21 Temmuz sabahı 400 Osmanlı topunun patlama sesleriyle başlamıştı. Osmanlı tarafında tüm askerler topyekün taarruz emri beklerken, Rus tarafı ise moral olarak çökmüş ve açlıktan perişan hale gelmişti. Poltova’da destan yazan Petro için ağır bir yenilgi yavaş yavaş yaklaşıyordu.

Tam bu esnada Rus Başvekili Safirov ne pahasına olursa olsun barış teklifi yapma önerisinde bulundu ve Çariçe Katerina’nın ısrarıyla ilk barış çağrısı Osmanlı tarafına ulaştırıldı. Baltacı Mehmet Paşa divanı topladı. Devlet Giray, İsveçli temsilciler ve komutanlar savaştan yana tavır takınırken Baltacı Mehmet, Osmanlı karargahında müzakere yapılmasını istedi. Safirov o gün Osmanlı karargahına geldi, Osmanlı tarafını ise Sadaret Kethüdası Osman Kahya temsil edecekti. Osmanlı’nın talepleri şu şekildeydi:

  • Çar ve askerleri kayıtsız teslim olacak.
  • Petro, III. Ahmet’in huzuruna çıkarılacak.
  • Ukrayna’daki birçok kale Osmanlı’ya bırakılacak,
  • İsveç’in toprakları iade edilecek.

Rus tarafı ilkinde talepleri reddetmesine rağmen başka çareleri de kalmamıştı. Lakin; o akşam beklenmedik bir olay oldu: Osmanlı temsilcisi Osman Kahya ve birkaç görevli o akşam Rus karargahına girip 7 araba dolusu hazine ile geri döndü. Zaten, savaştan yana çekimser davranan Baltacı Mehmet, Osman Kahya’nın da teşvikiyle Osmanlı şartlarının hiçbirinin gerçekleştirilmediği bir antlaşmaya imza attı.

Baltacı Mehmet-Çariçe Katerina Efsanesi

Rivayete göre; hazinelerin Osmanlı tarafına verildiği gece ayrıca Çariçe Katerina da Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa’ya sunulmuştu. Bundan mütevellit, Baltacı Mehmet hiçbir kazanımı olmayan bir barış antlaşması imzaladı, denilmektedir.

İşin aslı ise şöyledir: Yapılan görüşmeler Başvekil Safirov, Sadaret Kethüdası Osman Ağa ve Sadaret Mektupçusu Ömer Efendi arasında ve Osmanlı Karargahı’nda olmaktadır. Bu süre zarfında ise Çariçe Katerina, Rus Karargahındadır. Yani; Baltacı Mehmet ve Çariçe Katerina birbirlerini hiç görmemişlerdir. Aksini iddia eden bir belge de mevcut değildir. Olay sadece magazinsel bir dedikodudan ibarettir.

Baltacı mehmet-Katerina efsanesini tasvir eden bir tablo

Yapılan antlaşma uyarınca 23 Temmuz sabahı Rus ordusu Osmanlı askerlerinin önünden çekip gitti. Yüzyılda bir ayağa gelen fırsat tepilmiş, mağlubiyetten başka olanağı olmayan Rus ordusu kendilerine zarar gelmeden geri dönmüştü. Baltık’ta toprak kazanan, Poltova’da İsveç’i ezip geçen ve efsaneye dönüşmekte olan Petro, 1711 yazında Prut’ta Osmanlı ordusu karşısında biçare kalmıştı. Eğer ki, antlaşma imzalanmamış ve Rus ordusu bozguna uğratılmış olsaydı tarihin seyri değişecek, Petro efsanesi son bulacaktı. Tuna’nın kıyısındaki bu vaka tarihi baştan yazdıracaktı ama öyle olmadı..

Antlaşmanın imzalanmasının ardından bu zafer görünümlü diplomatik hezimet Sultan III. Ahmet’e mektupla bildirildi. Payitahtta sevinçle karşılanan bu zafer coşkuyla kutlandı. Fakat; ordunun dönüş yolunda olduğu sürede Sultan; paşaların raporları, İsveç ve Fransız elçilerinin mektupları ve saray ağalarının haberleri üzerine devasa bir fırsatın kaçtığını anladı. Ruslar yok edilebilecekken bu fırsat yok sayılmış üstüne bir de ne Osmanlı’nın ne Lehistan’ın ne de İsveç’in çıkarlarını gözeten bir antlaşma yapılmıştı. Durum tam bir fiyaskoydu. Vezir olmayı bekleyen Sadaret Kethüdası Osman Ağa ve Sadaret Mektupçusu Ömer Efendi idam edildiler. Baltacı Mehmet Paşa, Padişah III. Ahmed tarafından 20 Kasım 1711'de görevden alınarak Midilli’ye sürüldü ve 1712'de hayata veda etti.

Prut da aksi halde gerçekleşecek ihtimalleri ile akıllarda bir pişmanlık olarak kaldı…

Kaynakça

--

--