7 Adımda Daha Kötü İçerik! En Kötü İçerik!

Barış Kılıç
Türkçe Yayın
Published in
5 min readJun 10, 2020

Herhangi bir şeyi daha iyi yapabilmeniz için yalnızca birkaç maddede size <işin sırrını> anlatan tavsiye yazılarından sıkıldınız mı? Ben de sıkıldım! Evet, tahmin edebileceğiniz üzere bir konuda uzmanlaşmanın yolu 3, 5 veya 7 altın maddeden geçmiyor.

Görsel: Freepik

“Uzmanlaşma” kavramı üzerine ortaya çıkan yaklaşımlardan bir tanesi de Kanadalı yazar Malcolm Gladwell’e ait. Fakat ileri sürdüğü fikirden anladığımız kadarıyla oldukça uzun bir ömre sahip olmayı planlayan Gladwell, birkaç altın madde yaklaşımına taban tabana zıt bir düşünce geliştirmiş. Kanadalı yazara göre bir işte uzmanlaşmak için o konuda en az 10 bin saatlik bir deneyiminiz olmalı. Son zamanlarda oldukça popülerleşen bu görüş, “10 bin saat kuralı” adıyla anılıyor. Bu fikir biraz motivasyon düşürücü olsa da altın maddeler efsanesine göre kesinlikle daha inandırıcı olduğu söylenebilir.

Bir konuda uzmanlaşmak için kestirme yollardan faydalanamıyor olmamız gerçekten sinir bozucu. Peki ya “sıradanlaşmak” ve hatta okuyucularımıza “İnternetim kopsaydı da bu yazıyı okumasaydım!” dedirtmek için kısa yollar var mı? Tam da bu konuda altın maddeler gibisi yok! İşte 7 maddede okuyucularımızı sayfalarımızdan ışık hızında uzaklaştırmanın yolları…

Görsel: Freepik

1. Noktalama İşaretlerini Katiyen Kullanmayın!

SEO çalışmalarında “şeytan” kavramının diğer adı olan Bounce Rate’i coşturacak önerilerin ilki tabii ki noktalama işaretleri ile ilgili. İçeriğinizin olabildiğince az okunmasını ve hatta bu isteğinize direnç gösteren okuyucularınızın da metni minimum seviyede anlamasını istiyorsanız noktalama işaretleriyle vedalaşma vaktiniz gelmiş demektir. Eğer “Kaç yıllık alışkanlık, bir türlü bırakamıyorum!” diyorsanız size uygun bir çözümümüz de var: “Nokta’lama, işaretlerini yanlış? yerde: kullanmak”

2. Fiil Zaman Çekimleriyle Zaman Yolculuğu!

“Bilim kurgu romanları ve filmler bize böyle vadetmemişti ama maalesef ki zaman makinesi hala icat edilemedi.” diye düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz! Zaman makinesi, 2000’li yılların başında dünyanın dört bir yanındaki <vasat ve vasat altı içerik üreticileri> tarafından icat edildi, patenti alındı ve delicesine kullanılıyor. Bounce Rate’in dostu, kaliteli içeriğin düşmanı olan <fiil zaman çekimlerinde nedensiz ve ani değişimler>, okuyucuları kah geçmişe, kah geleceğe götürüyor. Eğer siz de sayfanızın ziyaretçilerine bu ilginç deneyimi yaşatmak isterseniz yapacağınız şey çok basit: “İçeriğinizdeki her bir cümle farklı zaman çekimleriyle sonlandırılır. Okuyucular bu sayede ufak bir Back to the Future yaşıyordu.”

3. Öylesine İmla Hataları Yapın ki Yeni Bir Dil Oluşturun!

“Okuyunca anlaşılmıyor mu kardeşim, Grammar Nazi’liğin alemi yok!” iddialarına içerik üreticisinden tokat gibi cevap: Hayır, anlaşılmıyor!

Evet basit imla hataları artık hayatımızın bir parçası. Hatalı birleşmiş “de” bağlaçları, “Düşmüyorum, dimdik ayaktayım!” diye bağıran ünlü düşmelerini normalleştirdik. Fakat sayfalarınızdaki hemen çıkma oranı size asla yeterli gelmiyor ve okuyucularınızı bir an önce <defetmek> istiyorsanız daha iyisini yapmalısınız: “Öğle imla hataları yapınki, okuyucunuz ne sayfanıza ne de semtinize birdaha yaklaşmamaya yeminetsin…”

4. Anahtar Kelime! Daha Çok Anahtar Kelime! Her Yerime Anahtar Kelime!

İçerik üretiminde SEO ve dolayısıyla anahtar kelime kullanımı <raconun> belki de en önemli parçası. O zaman neden bunun suyunu (alternatif kelimeler düşünebilirsiniz) çıkarmayalım ki? Sayfanıza ulaşan okuyucunuz muhtemelen arama motoruna bir soru sormuştur. Soruya hemen soruyla karşılık verin! Hiç durmayın. Anahtar kelimeleri, semantik kelime gruplarını metnin her yerine yedirin. Hatta bu keyword’leri metinde kullanırken olabildiğince anlatım bozukluğu yaratmaya çalışın. Farkı göreceksiniz… İşte size ufak bir örnek: “Bounce rate nasıl azaltılır sorusu tabii ki merak ediliyor. Ancak bounce rate azaltmanın yolları konusunda birçok farklı yöntem kullanılıyor. Bounce rate azaltmak için neler yapabilirim diye merak ediyorsanız tam da doğru yerdesiniz! Bounce rate düşürmek için uygulayabileceğiniz sayısız metot arasında bounce rate’i en kısa sürede düşürmek…….. yeter!”

5. Abartıyorum Çünkü Anlaşılmak İstemiyorum!

“Abartıyorum çünkü anlaşılmak istiyorum” sözünün Franz Kafka’ya ait olduğu iddia ediliyor. Her ne kadar bu konuyla ilgili net bir bilgi bulamasam da sevgili Kafka’ya içerik üreticilerinin bağrından kopup gelen bir kontra sözle karşılık vermek istiyorum: “Biz anlaşılmak istemiyoruz!”

Söylediklerinizin inandırıcılığını kaybetmesini istiyorsanız işte size harika bir formül: Abartın! Aslında öyle olmadığı o kadar bariz olan şeyleri sanki öyleymiş gibi gösterin ki okuyucunuz, “yazık, deli herhalde…” deyip hızlıca sayfanızı terk etsin. Örnek mi istiyorsunuz? Hemen geliyor: “Pas sökücüler hayatımızın oldukça önemli bir parçası. Kimileri için adeta bir tutku haline dönüşen pas sökücü kullanımı konusunda kaliteli ürünler tercih ederseniz hayatınızın tamamen değiştiğine şahit olabilirsiniz.”

6. Bozuk Plak Saldırısı!

İlk 5 maddeyi özenle yerine getirmenize rağmen inatçı okuyucunuz hala sayfanızı terk etmediyse artık gerçek gücümüzü göstermenin zamanı geldi de geçiyor demektir. Öldürücü darbeyi vurmadan önce <secondary attack> özelliğimizi kullanmalı ve okuyucuyu tekrarlara boğmalıyız. Bu noktada cümle veya kelime tekrarı yapma seçimi ise tamamen size kalmış. İster aynı şeyleri her bir paragrafta evirip çevirip anlatırsınız, ister her bir cümlenizde aynı özneleri aynı nesneleri aynı yüklemleri kullanırsınız. “Yalnızca bu konuda dikkat etmeniz gereken en önemli konu, konu ne olursa olsun konuyla ilgili sözcükleri olabildiğince rahatsız edici şekilde arka arkaya konumlandırmak.”

7. Altın Vuruş: Sonsuz Cümleler!

Bu noktada size karşı biraz daha dürüst olmalıyım. Eğer okuyucunuz tüm bu 6 maddeyi eksiksiz bir şekilde yerine getirmenize rağmen hala sayfadan çıkmadıysa bordo bereli bir okuyucuyla karşı karşıyasınız demektir. Öncelikle sakin olun. Ne de olsa biz de hala son kozumuzu oynamadık.

Ortalama bir insan, bir cümlede maksimum 15 kelimeyi anlayabiliyor. (Kaynak: YOK!) Bordo bereli bir okuyucuyla karşı karşıya olduğumuzu düşünürsek çok daha iyisini yapmalıyız: “Sayfanızda yer alan metinlerinizdeki her bir cümle için kullandığınız kelime sayısını o kadar yüksek oranlarda tutun ki okuyucunuz cümlenin ortasına geldiğinde bir yandan bu cümlenin en başında acaba neler anlatılıyordu diye düşünürken bir yandan da söz konusu anlaşılmaz cümlenin sonunun nereye varacağını kestirmek için ekstra çaba sarf etmekten geri kalmasın. Bu tipteki cümlelerin iki veya üç tanesini bir bir sıralayıp arka arkaya getirdiğinizde, okuyucunuz ne kadar dirençli olursa olsun sayfanızdan hızla uzaklaşmak isteyecek, gerçekten anlayabileceği bir şeylere vakit ayırmaya çalışmayı hedefleyecek ve mümkünse sayfanıza bir daha asla dönmemek üzere veda edecektir.”

Artık hazırsınız! Şimdi bloglara, içerik üretim platformlarına, e-ticaret sitelerine yönelmenin ve Bounce Rate’leri zirveye çıkarmanın tam zamanı! PageRank’ler dibi görecek ve internet tam da istediğimiz gibi bir içerik çöplüğüne dönüşecek!

--

--