Alışılmışın Dışında Bir Film: Susuz Yaz

Üveys Karaağaç
Türkçe Yayın
Published in
4 min readFeb 4, 2023

Susuz Yaz, yönetmenliğini Metin Erksan’ın üstlendiği sinema filmidir. Film Kocabaş Osman (Erol Taş), kardeşi Hasan (Ulvi Doğan) ve Hasan’ın karısı Bahar (Hülya Koçyiğit) olmak üzere üç ana karakter arasındaki ilişkiyi merkezine alarak ilerlemektedir. Erksan, gerek kamera kullanımıyla gerek kullandığı metaforlarla dönemine göre alışılmışın dışında bir eser ortaya koymuştur.

Filmi baştan sona hızlıca özetlemek gerekirse, köyde o yaz hakim olan su kıtlığına rağmen Kocabaş Osman’ın arazisine dahil olan kısımdan çıkan suyu yalnızca kendi nefsine kullanarak köylüyle paylaşmaktan geri durur. Osman’ın kardeşi Hasan ise bunun yanlış olduğunu düşünür ama ağabeyinin sözünü çiğneyemeyip durumu istemeyerek de olsa kabullenir. Bununla birlikte Hasan’ın biricik aşkı Bahar; Osman’dan kabalığı, düşüncesizliği ve de kendine karşı rahatsız edici tavrı sebebiyle hiç haz etmez. Suyu paylaşmadığı için köylülerle sürekli kavga eden Kocabaş Osman bu kavgalardan birinde kardeşini de yanına alarak bir köylünün arkasından rastgele ateş ederken o köylüyü vurup ölümüne sebep olur. Suçu kardeşinin üstlenmesini sağlayarak kendini hapishaneden kurtarır. Filmin başından beri cinsel bir arzu duyduğu Bahar ile yalnız kalma fırsatı da bu vesileyle eline geçmiş olur. Her fırsatta Bahar’a yakınlaşır. Bahar bu yakınlaşma girişimlerini başta savuştursa da Kocabaş Osman, Hasan’ın öldüğü yalanını söyleyerek Bahar’ın direncini kırar. Zaman geçer, Hasan af sonucu hapisten çıkarak köyüne döner ve bütün mâlumatları köy arabasında karşılaştığı bir arkadaşından alır. Bunun üzerine ağabeyi Osman’ı öldürme arzusuyla tarlaya doğru koşar. Ağabeyi Osman da Hasan’a silah çeker ve vuruşmaya başlarlar. Bu vuruşma Kocabaş Osman’ın ruhunu teslim etmesiyle sonuçlanır. Osman’ın cansız bedeni köylülerden esirgediği suyla birlikte su yolu boyunca sürüklenir.

Kocabaş Osman Köylülerle Tartışıyor

Metin Erksan sinemasında alıştığımız mitolojik temada çekimler bu filmde de kullanılmıştır. Yeşil söğüt yaprakları arasında saf ve temiz bir güzelliği sembolize eden Bahar karakterinin bir peri gibi saklanarak aşık olduğu Hasan ile oyunlar oynaması… Necati Cumalı tarafından yazılan hikayenin de temelde bir Habil-Kabil çatışmasını içinde barındırdığını söylemek yanlış bir çıkarım olmaz. İki kardeş arasındaki başta fikirsel çatışmalar zamanla silahlı çatışma ve katletmeye kadar evrilir. Metin Erksan’ın bir başka filmi olan Kuyu’da olduğu gibi bu filmde de su oldukça güzel bir araç olarak kullanılmış. Kendine yeterli olacak suyun çok daha fazlasını elinde tutup diğerleriyle paylaşmayan Osman, suya sahip olmak ile hastalık derecesine ulaşan kibirli bir tutum takınır. Su ile zaman geçirmeyi, sürekli yıkanmayı ya da oynamayı çok sever. Suya olan bu aşırı sevgisinin sonucunda ölümü de yine su sebebiyle gerçekleşir. Kardeşi Hasan tarafından suda boğularak öldürülür ve daha önce de bahsettiğim gibi cesedi, uğruna bütün köyle düşman olduğu suyla birlikte su yolu boyunca akar gider.

Eserde Kocabaş Osman karakterinin su ile birlikte takıntı haline getirdiği bir diğer şey de kardeşi Hasan’ın karısı Bahar’a karşı beslediği arzulardır. Hasan ile Bahar birlikte olurken odalarının içini duvardaki bir delikten gözetler. Bahar tarlada çalışırken, hatta herhangi bir günlük iş yaparken yani cinsel içgüdüleri uyandırmaya sebebiyet verecek herhangi bir görünümde değilken bile fırsatını bulduğu her an Bahar’ı gözetler. Hasan varken bu gözetlemeleri tabii ki üstü kapalı yapar. Ne zaman Hasan hapse girip ayak altından çekilir, o zaman artık bu gözetlemeleri ve Bahar’a karşı beslediği hisleri gizlemeye çalışmaz. Örneğini Türk sinemasında pek görmediğimiz “Süt Sağma Sahnesi” de bu zamanda karşımıza çıkar. Bu sahnede Kocabaş Osman, Bahar kendisini görürken inekten süt sağar fakat bu sıradan bir süt sağma değildir. Önce Bahar’a bakarak ineğin memesinden süt emmeye daha sonra da ineğin vücudunda elini ihtiraslı bir biçimde gezdirmeye başlar. Bahsi geçen sahneden sonra bizim niyetini zaten bildiğimiz Osman niyetini Bahar’a da göstermiş olur.

Süt Sağma Sahnesi

Filmdeki bazı kamera hareketleri dönemine göre, hatta şimdiye göre bile oldukça cesurdu. Buna verebileceğim en belirgin örnek filmin sonunda doğru bir at arabasının hareketini aktarmak için muhtemelen tekerleğe sabitlenmiş kameranın yaptığı çember hareketiydi. Dönemin şartları da göz önünde tutulduğunda oldukça yenilikçi bir yaklaşım olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorum.

Hem cinsellik içeren sahnelerin varlığı hem de “Süt Sağma Sahnesi” gibi alışılmışa pek uygun olmayan sahnelerden sebep, film dönemin kurulu tarafından yasaklanır. Bunun üzerine film yurt dışına kaçırılır ve festivallere katılır. Bu olayların sonucunda Berlin Altın Ayı Ödülü’nü kazanır. Böylelikle Susuz Yaz, Türk sineması tarihinde enternasyonel bir ödül kazanan ilk film olur.

Film yalnızca ülkede değil onu hayata geçiren insanlar arasında da tartışmalara sebep olur. Necati Cumalı’nın aynı isimli hikayesinden uyarlanan film, Metin Erksan’ın hikayede yaptığı bazı değişiklikler yüzünden Necati Cumalı tarafından eleştirilir. Yazar, Bahar’ı yılanın sokmasının ardından Osman’ın, Bahar’ın bacağındaki zehri emme sahnesi üzerine şu sözleri söylemiştir: “Ağzında yara olmayan biri yılanın ya da akrebin soktuğu yeri kanatıp emerse, o kişi zehirlenmez, iyileşir, Erol Taş da emiyor… Kadın da teslim oluyor. Burada Bahar karakterinin hiç değeri kalmıyor. Eğer baldırına dokunana verecekse kendini, o benim çizdiğim, benim anlattığım Bahar değil.” (Cumalı, 2006: 11–12). Erksan ise Cumalı’nın iddialarına şu şekilde cevap verir: “Bugüne kadar hep Necati, ‘Bu benim hikâyem değildir.’ dedi. Ben hiç ağzımı açıp bir kelime etmedim. Şimdi söylüyorum, evet bu onun hikâyesi değildir... Necati’nin hikâyesinde adamı kız tüfekle öldürüyor. Hikâyede kanalda cesedin yüzüşü yoktur. Necati’nin hikâyesinde kızın bir de çocuğu vardır. Kısacası Necati’nin dediği gibi onun hikâyesiyle senaryonun hiçbir alakası yoktur.” (Akt.Altıner, 2005: 63–64)**.

Yılan Zehrini Emme Sahnesi

Sonuç olarak Susuz Yaz filmi barındırdığı sahneler, karakterler ve biçimsel özellikler bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu yerini hak etmesini sağlayan kalitesini Berlin Film Festivali ile de dünyaya kanıtlamıştır.

--

--