“Allah Sıralı Ölüm Versin”

Babaannemin ağzından düşürmediği benim de pek anlam veremediğim “Allah sıralı ölüm versin” duasının yaşlılar tarafından neden bu kadar sık söylendiğini geç de olsa anladığımı söyleyebilirim. Aslında bu duanın da bir çok dua ve atasözü gibi arkasında yaşanmışlıklar var.

Zeynel Enes MİRZA
Türkçe Yayın
3 min readNov 26, 2020

--

Photo by Aron Visuals on Unsplash

Bu duayı oldum olası hiç benimseyememiştim. Beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Bir kere duanın içinde ölüm var. Sıralı da olsa sevdiklerini kaybetmeyi düşünmek bile yeterince zor değil mi?

Bir budist anlatısında da geçtiği söyleniyor. Yazdığı yazılara büyük değer atfedilen bir budist keşişine giden bir adam ailesi için “saadet” getirecek bir yazı yazmasını ister. Yazı hazırdır: “Dede ölsün, baba ölsün, oğul ölsün”. Adam sinirlenerek böyle bir saadetin olmayacağını söyler. Keşiş ise “o cümlelerden birinin yerini değiştirirsen çok büyük bir kahır olur, işte saadet o kahrın olmamasıdır” der.

Öncelikle duanın içinde bir temenni var. Bu temenni kısaca “Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın” ile eşdeğer olarak düşünülebilir. Genelde sıranın doğru olduğu düşünülen taziye evlerinde bu duayı çok sık duyabilirsiniz: “Neyse Allah sıralı ölüm versin” gibi.

Aynı zamanda duanın içerisinde bencillik de var. Duayı hiç bir gencin söylediğini göremezsiniz. Genelde yaşlılar tarafından kullanılan bir duadır. Çünkü yaşlılar sıranın en başında olduğu için kısaca “Allah’ım bana sevdiklerimin acısını yaşatma, önce benim canımı al” manasına da geliyor.

Bir diğer açıdan bakacak olursak da bencillikten ziyade iç güdüsel bir istek olduğunu söyleyebiliriz. Yaşlı birini kaybetmenin genç birini kaybetmeye nispetle daha doğal olduğu düşünülerek acısı daha hafif ve geçici olabiliyor. Küçük bir çocuğun annesini kaybetmesi ya da bir anne babanın çocuklarını kaybetmesi unutulması çok zor alduğundan kalıcı bir yaraya sebep oluyor. Diğer bir açıdan baktığımızda ise bunun da sınavın bir parçası olduğunu da düşünebiliriz. Sonuçta takdir ve kudret Allah’ın. Bu duanın sadece “Allah’ım sen bizi çocuklarımızın ölümüyle sınama” duasıyla bir olarak kullanıldığı da unutulmamalı yoksa kimse ölüm bu sırada olmalıdır diye bu duayı kullanmıyor, sadece bir dua.

Photo by Milada Vigerova on Unsplash

Peki babaannem neden bu duayı bu kadar çok sık dillendiriyordu?

Babamın anlattığına göre amcam küçükken ciddi anlamda hastalanmış ve zor günler geçirmişler. Babaannem de bir anne iç güdüsü ile aslında evlat acısı yaşamak istemediği için bu duayı bu kadar sık dillendirdiğini düşünüyorum. Sonuçta hastalık ile ciddi bir imtihandan geçmiş. Kısaca duanın arkasında yaşanmışlık var.

Canım Ablam’ı kanserden kaybettiğimizde bu duanın kıymetini bilemediğim bir nimet olduğunu anlamış oldum.

34 yaşında ablam vefat ederken arkada biri 4 diğeri 11 yaşında olan iki tane çocuk ve bir eş bıraktı. Hiç kırmadığı ve hep hayırlı evlat olduğu annem ve babam ise her ne kadar güçlü durmaya çalışsalar da yıkıldılar. Ellerini öpmeye doyamadığımız evladımızı bir gün kaybetmenin ne demek olduğunu anlamak için evlat sahibi olmak lazım.

Ben ve kardeşim ise bizim için abladan daha öte bir sırdaş ve dost olan bir kardeşi kaybettik. Babamın askerlik mesleği gereği hep farklı illerde yaşamak zorunda kaldık. Bugüne kadar 6 farklı bölgede yaşadık. Hep gurbette olunca çekirdek aile her şey oluyor sizin için. O yüzden biz çok yakındık. Her anı hemen hemen beraber yaşadık. Hayatımızdan birini çıkardığınızda bütün resmin darma duman olacağı o kadar belliydi ki.

Kabuslarla başladı bu süreç. Ablamın rahatsızlığını fark etmeden önce çoğu sabah kabus ile uyanıyordum. Genelde ya birini kaybediyordum ya da bir suç işliyordum. Sabah kalktığımda ise çok şükür sadece bir rüyaymış diyordum. Ablamı kaybettikten sonra kabus gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Çok uzun süre sabah kalkınca “Allah’ım inş bunlar bir rüyadır ve ablam yaşıyordur” diye çok ümit ettim. Ama tekrar tekrar gerçek ile yüzleştim.

Ablamı kaybetmiştim. Canım ablamı. Yapacak o kadar çok şeyimiz vardı ki. Hepsi yarım kaldı…

--

--