Almanya’da Bir Şato! Reichsburg, Cochem

M.Cagatay TÜRK
Türkçe Yayın
Published in
6 min readJul 22, 2020

Her ne kadar Almanya denince akla gelen ilk şey tarih ve kültür turizmi olmasa da şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu ülke ortaçağ atmosferinin en iyi hissedileceği, mimarisinin ayrıntılı olarak, tüm orijinalliğiyle incelenebileceği yerler arasında. Zamanımıza kadar büyük bir hassasiyetle korunmuş olan şatolar ve kaleler, sizi geçmişe doğru yüzyıllarca sürecek bir zaman yolculuğuna çıkaracak masalsı bir güzelliği sahip. Söz konusu şatolardan, kalelerden ve tarihi şehirlerden en güzel 10 tanesini listeledim ve gezmeye başladım. Tarihe olan derin alakamdan olsa gerek, yüzlerce yıllık geçmişe sahip her tür yapıt beni alıp inşa edildiği devirlere götürüyor. Bu 10 fantastik ve masalsı şato, kale ve şehri gezdikçe hem burada deneyimlediğim duygularımı kalıcı hale getirmek, izlenimlerimi bir kenara not etmek; hem de olurda bir gün ziyaret etmeniz durumunda size rehberlik etmesi amacıyla kaleme alacağım.

İlk durağımız Reichsburg, Cochem: Zaman bir su gibi üzerinden akıp geçmiş olsa da yüzyılların değiştiremediği ve hâlâ tarihi dokusunu ilk günkü gibi koruyan Cochem şehri Almanya’da ziyaret edilmesi gereken önemli turistik şehirlerden birisi. Bir anlamda Mosel Nehri’nin hayat verdiği bu şirin, masalsı şehir; görenleri kendine hayran bırakıyor. Almanya’nın Rheinland-Pfalz Eyaleti’nin güneybatısında bulunan bu tarihi kentte Akdeniz İkliminin tipik özellikleri görülür; yılın büyük kısmında ılık, yağışlı ve yazları da güneşlidir. Üzüm bağları ile tanınan kentin şarapları oldukça meşhur. Yılın belli dönemlerinde yapılan şarap festivalleri tüm dünyadan gelen şarap müptelaları ve meraklıları tarafından yoğun bir ilgiyle takip ediliyor. Eğer ki; bir gün bu güzel kenti ziyaret etmek isterseniz, ziyaretinizi şarap festivalinin yapıldığı tarihe denk getirmeniz, alacağınız keyfi katlayacaktır.

Almanya’nın Düsseldorf şehrinde yaşayan birisi olarak Cochem’e ulaşmak için, arkadaşlarımla birlikte, yaklaşık bir saat süren bir araba yolculuğu yapmam gerekti. Bu yolculuğumuz esnasında Almanya otobanlarında açılan ilk Starbucks’a denk geldik ve harika bir kahve molası verdik. Sigara eşliğinde kahvelerimizi içerken derin bir sohbete dalmıştık ki; daha gitmemiz gereken yol olduğunu hatırlayarak kahvelerimizi de alıp tekrar yola revan olduk.

Etrafı yeşilliklerle çepeçevre sarılmış kıvrımlı bir yoldan sonra Cochem’e vardığımızda, masallarda tasvir edilen muhteşem bir şehirle göz göze geldim. Tarihi binalar insanı büyülüyordu. Şehrin içinde gezerken adeta Almanya’nın ortaçağına şahit oluyorduk. Tipik Alman mimarisini yansıtan ahşap evleri, dar sokakları ve muhteşem güzellikteki tarihi çarşısı açıkçası beni kendine hayran bıraktı.

Bu kenti ziyaret edenlerin rağbet gösterdiği en önemli aktivitelerden birisi de; şövalye yemeği! Bu yemek esnasında zamanda yolculuk yaparak ortaçağdaki yemek kültürünü bizzat tecrübe edebilir ve taş kupalardan Mosel Şarabı içerek o zamanların ruhunu bizzat yaşayabilirsiniz. Bana oldukça ilginç gelen ve bir o kadar da ortaçağ yaşam tarzını anlamamı sağlayan bir aktivite olduğunu söyleyebilirim.

Cochem’de yapılan en önemli festival Ağustos ayında düzenlenen „Heim und Weinfest“ (Vatan ve Şarap Festivali) bu şehrin en büyük, en bilindik ve en keyifli etkinliği olarak kabul edilmektedir. Sokakların dolup taştığı, her yerde şarap stantlarının olduğu, her türden şarabı sadece deneyerek insanların sarhoş olduğu, 4 günlük harika bir festivaldir. Etkinlik pazar günü öğleden sonra zirve noktasına ulaşır ve akşamında Reichsburg Kalesi üzerinde gerçekleştirilen muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonlanır.

Tabii ki Cochem deyince akla ilk gelen şey; Reichsburg kalesidir. Buraya şato da diyebiliriz. Almanya, malum olduğu üzere, dünyada en fazla şato, saray ve kaleyi topraklarında barındıran ülke. Adeta bir şato ve kale cenneti olan Almanya’da, bu eşsiz tarihi yapıtlardan yüzlercesini bulmak mümkün. Reichsburg içlerinde en meşhur olanlarından ve 12–13. yüzyılda Mosel’i ve Cochem’i işgallerden ve saldırılardan korumak için inşa edilmiş. Aynı zamanda nehirden geçen gemileri de kontrol etmek ve vergi almak için yapıldığı söylenir. Hatta bir rivayete göre Rapunzel ve prensinin hikâyesi de bu kalede yaşanmıştır. Zaman içerisinde bir çok kez el değiştiren ve defalarca yıkılan kalenin bugünkü halini 1800’lü yılların sonuna doğru yapılan restorasyon ile aldığını ziyaret esnasında öğrendim. Cochem Kalesi, tarihi Mosel Nehri’nden 300 metre yüksek bir tepede hayranlık uyandıran ihtişamıyla ziyaretçilerini karşılamakta. Uzaktan görüntüsü gerçekten destansı. Kalenin içinde de sizi kendisine hayran bırakan oldukça güzel yaşam alanları ve avlular var.

Surların içindeki her bir bölmenin ve avlunun kendine has bir dokusu, cazibesi ve güzelliği olup gezerken sizi ortaçağa doğru bir zaman yolculuğuna çıkarmakta. Bahçe düzenlemesi ile de insanları kendine hayran bırakan kalenin bilhassa kadınlar üzerinde çok çarpıcı bir etki bıraktığını fark ettim. Dolayısıyla bu fantastik şehre bir sonraki şarap festivalinde, benim de yapmaya karar verdiğim gibi, sevgilinizle ya da eşinizle gelmenizi tavsiye ederim. Böylece hayatınız boyunca unutamayacağınız oldukça romantik bir gezi yapma şansı yakalayabilirsiniz.

Kaleyi rehber eşliğinde gezmek mümkün. Buraya kadar gelmişken bunun yapılmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Almanya’da bu tarz ziyaretler her zaman ücretlidir. Reichsburg Kalesi’nin içini gezmek için de 7 € ödeme yaparak bilet almanız ve size verilen randevu saatinde söylenen yerde olmanız gerekmektedir. Bizim randevu saatimizin süresi yoğunluktan dolayı bir buçuk saat sonraydı. Bu süre zarfında ne yapalım diye düşünürken gözümüze kalenin içindeki kafe çarptı. Hiç düşünmeden gidip oturduk ve kahvelerimizi söyledik. Açıkçası kalenin içinde böyle bir kafenin ziyaretçilerin hizmetine sunulmuş olması çok iyi düşünülmüş. Böylece kale gezisini tamamlayan insanların, her ne kadar biz gezimizden önce burada mola vermiş olsak da, muhteşem manzara eşliğinde içeceklerini yudumlarken dinlenmelerine olanak sağlanmış. Ama şunu söylemek istiyorum ki; baş döndürücü manzarası olan bu mekândan şato resmi ile süslenmiş kahvelerinizi içerken Cochem şehrini ve Mosel nehrini seyretmesi tarifi mümkün olmayan bir his ve mutluluk.

Daha sonra rehber eşliğinde kalenin içini gezdik ve böylece turumuzu tamamlamış olduk. Kalenin içindeki oldukça fantastik eşyalar ve tarihi tablolar sizi alıp ortaçağa götürüyor ve o dönemki yaşam tarzını bizzat yerinde müşahede ediyorsunuz. Beni en çok etkileyen şey, şatonun muhteşem balkonu ve oradan izleyemeye doyamayacağınız muhteşem şehir, nehir ve vadi manzarasıydı…

Bu eşsiz kaleyi sindire sindire gezdikten sonra ayrılmadan bir kaç fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedik. Çünkü manzara gerçekten mükemmel ve ortamdaki tarihi ambiyans baş döndürücüydü.

Temmuz 2020 Cochem, Almanya.

--

--

M.Cagatay TÜRK
Türkçe Yayın

✈️ A traveller with memories from 52 countries (so far) and passion for books, politics, economy and cryptocurrencies. Currently 📍Dusseldorf, Germany🇩🇪