Anksiyete Nedir?

Sema Atalay
Türkçe Yayın
4 min readJan 24, 2021

--

Anksiyete organizmanın biyolojik bir korunma sistemidir ve potansiyel bir tehlike algılandığında ortaya çıkarak organizmanın tehlikeli durumdan kendini sakınarak yaşamını sürdürmesini sağlar. Normal düzeydeki kaygı kişiye, istekli olma, karar alma ve alınan kararlar doğrultusunda adım atma açısından yardımcı olur. Ancak bireyin kaygı düzeyi çok fazla ise enerjisini verimli bir şekilde kullanması, dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendirmesi sekteye uğrar. Vücudumuzda kaygıya ve korkuya karşı alarm sistemi vardır. Eğer ortada herhangi bir tehdit unsuru yokken aynı alarm sistemi aktive olursa o zaman patolojik anksiyete kavramından söz edebiliriz. Patolojik anksiyetenin şiddeti ve seyri önemli ölçüde değişkendir. Süresi ise saniyeler ile aylar-yıllar arasında farklılık gösterebilir.

Anksiyete bozukluklarında bizim için önemli iki unsur vardır; Yanlış alarm sistemi ve işlevselliğin bozulması.

Aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleri panik atak olarak tanımlanır. Hastada çarpıntı, nefes alamadığını hissetme, göğüste sıkışma hissi, kusma, bulantı, ellerde titreme, ölüm korkusu gibi belirtiler görülür. Birey bu tabloyu sanki ‘kalp krizi geçiyorum’ diyerek tanımlar. Agorafobi de birey; atakların geleceği yer ve durumlardan kaçınmaya başlar. Yalnız başına evde kalamaz, sokağa yalnız çıkamaz, taşıt araçlarına, asansöre binemez, dar sokak ya da köprülerden geçemez, pazar yeri, büyük mağazalar gibi kalabalık yerlere ya hiç giremez olurlar ya da ancak yanlarında birisi ile yoğun bir endişe ve rahatsızlık duyarak gidebilirler. Özel durumlarda ortaya çıkan anksiyete ise “fobi’ olarak adlandırılır. Sosyal fobiler; Ergenlik döneminde veya daha öncesinden başlayan bireyde ciddi kaçınmalar şeklinde kendini gösteren sosyal işlevselliği bozan bir hastalıktır. Birey, sosyal ortamlarda kendisini aşırı güvensiz hisseder, başkaları tarafından alay edileceği, reddedileceği ve yargılanacağı düşünceleri eşliğinde yoğun kaygı yaşar. Özgül fobilerde ise; bazı durumlar veya nesnelere karşı duyulan mantıksız ve aşırı korkudur. Fobik nesne vardır ama bireyin fobik nesneye karşı gösterdiği tepki normal değildir. Yükseklik fobisi, kan-iğne fobisi gibi. Anksiyete psikolojik ve somatik bileşenlerden meydana gelir. Psikolojik bileşen önemli ölçüde bireye özgü değişkenlik gösterir.

Normal veya anormal anksiyete esas olarak santral sinir sisteminden oluşmaktadır. Limbik sistem ve bellek duygudurum değişikliklerinden sorumlu önemli oluşumlardır. Limbik yapılar içinde amigdala korkma duygusu ve anksiyete oluşumunda en önemli role sahip olan nöroanatomik yapıdır. Bilimsel çalışmaların sonuçları GABA, Noradrenerjik Sistem ve Serotonerjik Sistem olmak üzere üç temel santral nörotransmitter sistemi hem normal hem de patolojik anksiyete oluşumunda ve sürdürülmesinde önemli rollere sahip olduğuna dair bulgular vardır.

BELİRTİLER NELERDİR?

Kaygı belirtileri bilişsel, duygusal, davranışsal ve fizyolojik olabilir. Bunlar ruhsal olarak; endişe, gerginlik, güvensizlik, korku, panik, şaşkınlık, tedirginlik, bedensel olarak; ağız kuruluğu, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, çarpıntı, güçsüzlük, halsizlik, iştahsızlık, kan basıncı düşmesi ya da yükselmesi, kas gerginliği, mide-bağırsak yakınmaları, solunum sayısında artma, terleme, titreme ve uykusuzluk gibi belirtiler olabilir.

KAYGI İLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?

1. Derin nefes alıp vermek sizi sakinleştirecektir. Çeşitli nefes egzersizleri teknikleri yaparak odak noktanızı değiştirebilirsiniz.

2. Yoğun kaygı yaşayan bireyler olumsuz otomatik düşüncelere sahiptirler. Ve bu da onların kaygılarını artırmalarına yardımcı olur. Böyle durumlarda düşüncelerinizin gerçekliğini gözden geçirin. ‘Bu sunumu yaparsam herkes benimle dalga geçer’ yerine ‘ Sunum yaparken bazı şeyler kötü gidebilir ama ben yine de başarılı olacağım’ gibi düşüncelerle değiştirmeye çalışın.

3. Anksiyete de zihinsel çarpıtmalar yoğundur. Bireyler özellikle geleceğe yönelik olumsuz düşüncelere sahiplerdir ve bu da yoğun kaygı yaşamalarına neden olur. O yüzden geleceğe odaklanmak yerine şimdiki ana odaklanın. Kendinize bilinçli olarak sürekli güvende olduğunuzu hatırlatabilirsiniz.

4. Kendinize hobi edinin. Eğer yeni uğraşlar edinirseniz dikkatinizi dağıtmanıza yardımı olacak ve odağınızı değiştirmenizi sağlayacaktır. İlgi alanlarınızı keşfetmek sizin kaliteli ve eğlenceli zaman geçirmenizi sağlar.

5. İyi ve kaliteli uyku çok önemlidir. Uyku hijyeninize dikkat etmelisiniz. Uyku hijyeni; sabah uyanınca yataktan çıkmak, gündüzleri uyumamak, yatak odanızın ses, ışık ve ısı yönünden uygun olması, yatak odası uyku dışında televizyon izlemek veya çalışmak gibi sebeplerle kullanılmaması, uyku saatine yakın yemek yememek ve kafein içeren çay, kahve ve kola gibi içeceklerden uzak durulması, uykunuz gelmeden yatak odasına gidilmemesi gibi kuralları içerir. Ayrıca uyku saatlerine özen gösterin. Zamanınızı verimli kullanmanız size kendinizi iyi hissettirecektir.

6. Beslenme ve spor alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Spor yapmak beyinde serotonin salınımını düzenli ve yeterli seviyeye getirmektedir. Bu da yoğun kaygı hissetmenizi azaltacaktır. Beslenme ise; duygudurumu ve davranışları etkiler. Hem fiziksel hem de duygusal iyilik haline katkıda bulunur.

Kaygılarınızın sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Derin nefes alın ve yaşamın güzelliklerinin farkına varmaya çalışın.

Diğer yazılarımı da görmek isterseniz web sitemi ve instagram adresimi takip edebilirsiniz.

Sevgiler.

--

--