Arayış, Terapi ve EMDR

ahsen
Türkçe Yayın
Published in
4 min readApr 7, 2022

Pandemi.

Stresli bir iş hayatı.

Travmalar.

Mutsuzluk.

Kendi kendine yetememe hissi.

Huzursuzluk.

Arayış.

Evet, en önemlisi arayış ile başladı terapi günlerim.

Bana hep ağır gelen bir kelimeydi “Terapi”.

Kelimenin bir yükü olur mu derseniz evet olur. Örneğin; “ölüm” ya da “ayrılık” sizce de ağır kelimeler değil mi? Terapi de böyleydi benim için.

Uzun bir geceydi. En yakın arkadaşımla sohbet ederken bir anda çok mutsuz olduğumu hissettim. Herhangi bir kişiden ya da belirli bir olaydan gelen bir mutsuzluk değildi bu.

Tamamen ruh halim ve benim kendimle ilgili bir problemimdi.

Sorunun kökü bendim.

Zaten hep kendimde hata bulan bir tarafım vardı ancak bir o kadar da bahanelerim vardı.

Böyle oldu ama…

Evet söyledim ama…

Yaptım ama…

Yapmadım ama…

Evet, bu zamana kadar bahanelerle geldin ama artık bu bahaneler kendini bile kandıramıyor dedim. Randevumu aldım.

Ne yaşayacağım ve ne söyleyeceğimle ilgili en ufak bir fikrim yoktu ki öyle de oldu.

Neden geldin? Sorusuna verecek herhangi bir cevap bulamadım. Çok şükür spesifik bir olayın ardından çalmamıştım o terapi kapısını.

Sadece “Mutsuzum, huzursuzum.” dedim.

İşte böyle başladı terapi maceram.

Biraz yamuldum tabi. Kendimi tanımak, o dönemki ruh-i bunalımlarımın sebeplerini öğrendiğimdeki şaşkınlığım günlerce düşünmeme sebep oldu.

Hepimiz az çok biliriz. Anne ve babamızla olan ilişkimizin bugünki benliğimizi oluşturduğunu ama nedense büyük olaylar ya da büyük bozukluklar bekliyor insan ufakları ciddiye almıyoruz belki de… Hayatımın yönünü buraya çevirmek ve belki de bu farkındalığı yaşamak bende şöyle bir aydınlanmaya sebep oldu:

Bunlar gelir geçer, yeter ki sorunun kökünü bulalım ve bunu daha fazla gelecek nesillere aktarmayalım. Belki küçücük bir oyuncak, belki bir bisiklet, belki de sadece bir sözün çocuğunuzun tüm yaşamına etki etmesinin ağırlığını hangi ebeveyn taşımak ister?

Yine hemen hemen herkesin bildiği gibi psikolojinin sınırsız gücünün sadece mental rahatsızlıklar değil fiziksel rahatsızlıklar da doğurduğunu. Ben bir arkadaşımın kamburluğunun düzeldiğini birkaç seans terapiye gittikten sonra kendi gözlerimle gördüm ya da doktor doktor gezdiğim sırt ağrımın bir anda kesildiğini.

Psikoloji bilimiyle olan ilişkim de bu günlerde başladı ve gücüne hayranlığım her geçen gün artıyor.

Mesela gitmeden önce kısa bir zaman diliminde konuşmamın akıcılığının bozulduğunun farkına varmıştım, ilk EMDR seansımın ardından tekrar eski akıcı konuşmama kavuştum.

Çok garip çünkü çocukluğumdan beri hızlı ve düzgün konuşmamla dikkat çeken ben bir anda konuşmamla problem yaşamaya başlamıştım.

Tıpkı herhangi bir travma ardından susan ya da kekelemeye başlayan çocuklar gibi.

Aklıma hiç de bunun bir sinyal olduğu gelmemişti.

Öyleymiş. Üstelik bunu terapistim söylemedi ya da ben gittiğimde bundan şikayet etmedim.

Ne peki bu EMDR derseniz “Eye Movement Desensitization and Reprocessing” yani “Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme”.

Terapistim problemi çözüp bir dahaki seans EMDR yapacağını söylediğinde inanılmaz heyecanlanmıştım ve garip bir korku da hissettim. Kök nedene inmenin ağırlığı ve karşılaştığım şeyi affedebilecek miyim bilinmezliği ile bir sonraki seansımı heyecanla bekledim.

Ve o gün gelip çattığında yaşadıklarımı özetlemek isterim:

Öncelikle elime titreşim veren iki tane minik kutu tutuşturdu, kulağıma bir kulaklık verdi ve ses, sesler. Sırayla gelen sesler sayesinde gözlerim kapalı da olsa göz hareketlerimin sese doğru kaydığını hissedebiliyordum. Sorular sordu. Pek hatırlamasam da çocukluğuma gittim ve takdir edilememenin o büyük acısı göğsüme öyle kuvvetli saplandı ki canımın acığını hissettim.

Sinir boşalması.

Kızgınlık.

Kırgınlık gibi bir sürü duyguyu aynı anda göğsümde hissettim. Daha sonra bu kadar yoğun acıyı yaşayan o kız çocuğunun yaşını düşündüm. 6–7 gibi hissettim. Bir bisiklet belirdi gözümde.

Karne.

Başarılar.

O çok iyi notlar.

Pekiyiler.

Sınavlar.

Beklenti.

Beklentilerin karşılanmaması falan.

İşte o noktada duygunun üzerine çalışmaya başladık.

Ne olmasını isterdi o küçük kız?

Biraz sarılma, biraz sohbet.

Biraz övgü, kapsanma ve dahası.

Kapanış.

Bittiğinde tahmin ettiğim gibi bir kızgınlık yoktu içimde. Zaten bu bizim milletimizin en zayıf olduğu konu değil miydi? Takdir, teşekkür ve kapsanma. Bir de ödev verdi terapistim 27 yaşındaki Ahsen’in o kız çocuğuyla vakit geçirmesini istedi. Kapıdan içeri girdiğinde onunla neler yapardım mesela?

Böyleydi işte benim ilk EMDR deneyimim.

Şimdi daha da güçlüyüm diyebilirim.

Terapiden önceki kırılganlığımdan eser yok, çocukluğumu kapsadım.

Kendimi ve çevremi kapsadım ve insanların beni kapsamasına da izin verdim.

Kendi duygumu takip etmeyi öğrendim ki kilit nokta buydu.

Siz başkasının duygusu için hareket ettiğinizde ne kendinize ne de karşınızdakine yetersiniz. Mutluluğun formülü önce mutlu olmaktan geçer.

Ve en önemlisi tüm bunların farkına vardığımda çocuklarıma, yeğenlerime ve çevreme aktaracağım bir travmam yok artık.

Daha bilinçliyim.

Unutmayalım lütfen travmaların genetik aktarımı da mevcut, lütfen en azından bu sebeple travmalarımızdan arınalım. Bencilce düşünüp kendi hayatınızı düzene sokmak için attığınız adım kim bilir nesiller sonrasının da hayatını düzene sokabilir. Bu özel deneyimimi paylaştığım için de çok mutluyum. Ben bir psikolog değilim size neye ihtiyacınız olduğunu söyleyemem sadece azcık bile huzursuzluğunuz varsa bu şekilde zamanınızı harcamayın ve çevrenize de bunu yaşatmayın derim.

Bu bir harekete geçirme yazısıdır ve bence amacına da ulaşacaktır :)

Hoşça Kalın,

Ahsen.

--

--

ahsen
Türkçe Yayın

Anne. Mühendis. Çevik Koç. Bağlanamayan. İçgörülerimi paylaşıyorum🐥