Arkadaşlar! Bu Meret Sadece Sabahattin Eyüboğlu’nun İşine Yarıyor Olabilir Mi!

Beyza Yılmaz
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 7, 2020

--

Lise edebiyat derslerinden ne hatırlıyorsunuz?

Mef’ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün… Hatırlamıyorsunuz, yok.

Zaten bunları hatırlamayın; ama keşke “tenkit”i hatırlasanız. Tenkit, yani eleştiri bir yazın türüdür ve dersi dinlerken sadece Sabahattin Eyüboğlu’nun işine yarayacağını niye düşündünüz ki? Ya da edebiyat dersi sadece yazar olacaklara anlatılıyor olabilir mi, hocam bu gerçek hayatta ne işimize yarayacak diye sorsaydınız mı keşke. (Buraya eğitim eleştirisi gizledim.)

Kişisel olarak, soluk mavi gezegenimizde bizim de etkimizin olduğunu görebilmek için eleştiririz. Sevdiklerimizin hayatında veya profesyonel yaşamımızda eleştirerek ve geri bildirimde bulunarak, aslında ölümsüzlüğü mü arıyoruz? Çünkü sonuca etki etmek demek kendi varlığının var olduğunu kanıtlamak mı demek?

Çok güzel! Herkesin varoluşunu destekliyorum, bu soluk maviye senin de katkın dokunsun tabii. Profesyonel yaşamın ve tüm süreçlerdeki rolün ne olursa olsun; bu varoluşa dahil olsun. Anlamak ve geliştirmek için soru sor, eleştir ve geri bildirimde bulun.

Buraya kadar herkesle anlaşabildiğimizden emin gibiyim; hatta çoğu çalışan ve çalıştıran; eleştiri kültürünü ve geri bildirimi desteklediğini, teşvik ettiğini, gelişimin önemli bir parçası olduğuna inandığını söyledi ve söylüyor ve söyleyecek. Peki acaba bu insanların edebiyat öğretmenleri sınavları çoktan seçmeli test olarak mı yapıyordu yoksa başka öğretici yöntemleri var mıydı?

Mesleğim ve tecrübelerim gereği, tasarımın değerlendirilmesi üzerinden yazıya başlarken, zavallı Sabahattin Eyüboğlu’nun indirgendiği yerden seslenmeye çalışacakmışım gibi de bir korku yaşıyorum. Ama yine de başlıyorum, buyrun:

Ben seni eleştirmedim ki…

İşleri beğendiğimiz durumda, havalı, güzel ve olumlu eleştirmek işin kolay kısmı gibi görünse de bunu yapabileni bulmak bile hayli zor oluyor. Kaldı ki şansımıza bulduk diyelim, yapan kişi yaptığı şeyin eleştiri olduğunu bile bilemeyebiliyor maalesef. “Niye eleştiri olarak algıladın, ben iyi bir şey söyledim, eleştirmedim ki” cümlesini duymuşsunuzdur.

Peki genelde nasıl eleştiriyoruz ya da eleştiremiyoruz?

Duygusal eleştiri, eleştiri yapan kişinin beklentileri ile ortaya çıkıyor. Bu noktada yapılan eleştiri; çoğunlukla verilerden yoksun, duyguları ön plana alarak tartışmaya yönelik olur. Kişinin kafasındaki yöntemin ve kişisel estetik anlayışının dışa vurumu olarak hayat bulan cümleler topluluğu olarak gerçekleşir. Dolayısıyla tasarım sürecinin ilerleyişini ciddi şekilde baltalar. “Ben bu rengi hiç beğenmedim”ler “Bence şu görsel daha güzel”ler yararsız, veriye dayanmayan, kişisel yorumlardır. Ortamda bir cümle “bence” ile başlıyorsa anlamalıyız ki bu cümlenin duyulduğu yerde eleştirilmiyor ya da eleştirmiyorsunuzdur.

Yönlendirici eleştiri, üstte bahsettiğimizin üstüne bir de hangi aksiyonun alınması gerektiğini de belirtme suretiyle tüy dikme biçimidir. Bu iletişim biçimi, iki yönlü iletişimin önünü kesen ve tasarımın gelişmesini sağlayabilecek tüm fırsatların öldürüldüğü bir versiyondur. Çünkü artık tasarım disiplininden bahsedilecek bir şey ortada kalmamıştır. IDEO kan ağlıyordur, siz de bir genç insanı hayattan soğutuyorsunuzdur. Ve bunların hiç biri umrunuzda değilse bile, umrunuzda olan şeyi söyleyeyim: Paranızı boşuna harcıyorsunuzdur.

“E o olmaz bu olmaz, ne olur! Nasıl konuşacağız biz?” derseniz; aşırı kullanımından dolayı sözcük anlamını yitirmiş olsa bile, çare yapıcı eleştiridir. Tasarımın gelişmesi ve önceden belirlenmiş hedefe/başarı kriterlerine yaklaşması için açık, saygılı ve samimi iletişim kurulduğu, yapması zor ama yapıldığında da en başarılı sonucun alındığı eleştiri türüdür. Bu eleştiri türüne ucu açık, tartışma ortamı yaratan sorular sorarak erişebilirsiniz. Bu soruların cevaplanması, hem ekibin aynı noktada buluşmasına yardımcı olacak hem de tasarımın gelişmesinde büyük bir rol oynayacaktır.

Açık uçlu ve sağlıklı tartışma ortamını sağlayan ve sizi tasarım hedeflerinize götüren sorulara güzel bir örnek verelim hemen: David de Léon’un tasarladığı tasarım eleştiri kartları. Lütfen ve ne olur bu soruları kullanın! Ya adamcağız hazır etmiş soruları, sadece karttan sesli okuyun bari be! Bu soruları sadece tasarımcınıza yönlendirmekle de yetinmeyin. Cümle içinde tasarım kelimesiyle eleştiri yapacağınız her ne ise o kelimeyi değişitirin. Ta-daaa!

İşte o anlarda Sabahattin Eyüboğlu’nun ruhu, edebiyat öğretmeniniz ve şu podcast bölümü kullağınıza şunu fısıldasın:

Değerlendirme yaparken; kişisel yorum yapmadan, saygılı ve olumlu bir tartışma ortamı yaratmak, geliştirilebilecek alanları belirlemek için doğru soruları sormak değerlendirme süreçlerindeki en önemli adımlardan biri, çünkü eleştirmek, sadece hataları bulmak, yargılamak demek değildir. Eleştiri, “iyi” ve “geliştirilmesi gereken” kısımların birbirinden net bir şekilde ayrılması ve dile getirilmesi demektir.

--

--