Artık Dönmeyen Bir Değirmen’in Filmi: Değirmen

Üveys Karaağaç
Türkçe Yayın
Published in
2 min readFeb 18, 2022

“Eğilmeyi gerektiren şeyler dayandığımız değneklerdir.”

Değirmen-Atıf Yılmaz (1986)

Osmanlının son dönemlerinden bahseden bir film olduğunu belirterek yapıyorum girizgâhı.

Filmin hemen başında devletin temsili olan konak yıkık döküktür. Bu bile bize kalanının nasıl şekilleneceğine dair fikir verebilir. Zaten iyi yönetmenler bu gibi mesajları izleyicisine vermekten keyif alır. Konumuza dönecek olursak yıkılmış devlet tasvirinin hakim olduğu filmde, Kaymakam Hilmi (Şener Şen) kadınlı eğlencenin yapıldığı bir ortamda bulunur ve orada yaşanan aksi olayların sonucu Kaymakam’ın bu eğlencede bulunduğu halka yayılır. Sadece o binada yaşanan bir sallantı tüm kasabanın başına gelmiş bir hadise gibi gösterilir ve haberi başkente ulaştırılır. Esasında böyle bir şey yoktur, iletişimsizliğin kurbanı olmuştur kasaba. Başkentteki gazeteler bu alelade olayı abartarak duyurur ve bunun üzerine Kaymakam, devlete rezil olmamak için olmamış bir depremi yaşanmış gibi göstermek üzere harekete geçer. Filmin anlattığı hikaye özetle budur.

Gelelim filmdeki detaylara ve temsillere. Filmde tüm devlet erkanını baştan çıkaran Kızanlıklı Naciye (Serap Aksoy) karakteri Osmanlı Devleti’nin zevke düşkünlüğünün temsilidir. Öte yandan Osmanlı Devleti’nin temsili olan Kaymakam’ın iktidar kurma becerisi yoktur. Kendi ailesinde bile son sözü söyleyemeyecek derecede sünepe bir karakterdir. Bu filmin sonuna doğru değişir ama yine de işler sonlanması gerektiği gibi sonlanmaz. Yani adaleti barındırmaz olayın sonuçlanma şekli. Buradan da şunu çıkartabiliriz: Kişiler düzelse bile Osmanlı, kurtuluşu bulamayacak bir devletti ve bu yüzden yıkıldı. Tıpkı tamamı çürümüş bir binayı onarılan birkaç kolonun ayakta tutamayacağı gibi.

Filmin bir kısmında Kaymakam sakat numarası yapar ve bir değnekle gezer. Ne zaman ki sünepeliği bırakıp kararlı ve akılcı birine dönüşür tam o anda değneği bırakır ve sahnede dik bir şekilde yürür. Dik yürümeyi öğrenmek için karakterin, önce değnekten kurtulması gerekiyordu. Eğilmeyi gerektiren şeyler dayandığımız değneklerdir.

Filmde Kaymakam, ahâlisinden kopuk bir hükümranlık sürer. Bu da Osmanlı’nın son dönemlerindeki devlet-halk kopukluğunun açık bir temsilidir. Ne zaman ki halkla tekrar iletişime geçer Kaymakam, ancak o zaman kurtarır beldesinin itibarını. Gerçek hareketler ancak halkla yapılabilir!

--

--