Aslında Kimiz?
Koşullar değişince biz de değişiriz. Öyleyse biz kimiz?
Real nos? İspanyolca “Gerçek biz?” demek.
Psikolojinin gezdiğim yerlerde, beklenmedik anlarda karşıma çıkıp ilham vermesi ve hayatla ilgili düşüncelerimin bu yolla her gün yenilenmesi, değişmesi ve gelişmesi beni sevindiriyor. Belki sizin de bakış açınızı olumlu yönde etkiler ya da farklı bakış açılarının tadına varmış olursunuz diye size yukarıda fotoğrafını çektiğim grafitinin benim için ne ifade ettiğini anlatmak istedim.
İspanya’ya Erasmus Programı için gitmiştim o dönemler. Erasmusumun son dönemleri bir sürü farklı ülke ve şehir gezme şansım oldu. Çoğu zaman da yalnızdım. Düşünmek ve kendimi geliştirmek için bolca fırsatım oldu. Bu kişisel gelişim sürecinde tekrar tekrar iyi ki psikoloji okumayı seçmişim dedim. Yaşadıklarım öğrendiklerimle bütünleşiyor, deneyimlerim yoluyla öğrendiklerim daha da anlam kazanıyordu. Erasmus sürecimde bunu daha iyi anlamıştım.
Bu gördüğünüz grafiti duvar yazısı da yalnız başıma gezerken karşıma çıkan bir yazıydı. Beni düşündürdü. Aslında biz kimiz?
Lisansımın ikinci yılında aldığım sosyal psikoloji dersine götürdü beni bu çizim. Sosyal psikoloji dersinde sosyal ortamların bizi nasıl etkilediğini öğrenmiştik. Dersin sonunu hiç unutamıyorum. Son ders profesörümüz derste verdiği tüm örneklerden bir çıkarım yapmak istemişti. Verdiği tüm örnekler ortak bir sonuca işaret ediyordu:
“Koşullar davranışları değiştirebilir.”
Örneklerin hepsinde insan davranışlarının sosyal ortamlardan ve farklı koşullardan ötürü değişikliğe uğrayabileceğini öğrendik:
Hapishaneye dönüştürülen bir deney ortamında ,rastgele, katılımcılardan bir kısmını gardiyan, bir kısmını mahkum seçtiklerinde neredeyse herkesin verilen role alıştığı gözlemleniyor (Haney & Zimbardo, 1973). Mahkumlar bile mahkum gibi davranmaya başlıyor bu deneyin sonucunda.
Basit bir soruya herkesin sizden farklı bir cevabı verdiğini düşünün. Aynı Asch (1951)’in yaptığı deneydeki gibi “Herkes buna doğru diyor, demek ki ben hata yapıyorum.” diye düşünüp çoğunluğa uyarak yanlış cevap verme ihtimaliniz oldukça yüksek.
Verdiğim örneklerin benzeri bir sürü deney ve araştırma incelemiştik.
Erasmus’ta yaşadığım deneyim de yine bu konuyla bütünsellik gösteriyordu. Belki de Türkiye’de olsaydım böylesine rahat ve huzurlu gezemeyecek ve tanımadığım insanlarla bu kadar rahat iletişim kuramayacaktım. Türk toplumu olarak daha tutucu olduğumuz kadar tutuculuğun getirdiği birbirimizi yargılama eğilimi de daha çok. Esasında Türkiye şartlarında oldukça çekingen ve toplum kurallarından ötürü istediğim davranışları sergilemekte zorlanan, istediğim gibi giyinmekten çekinen birisiyimdir. Ki düşünün: Türkiye’de yalnız seyahat etmek mi? Çok zor… Üstelik bir kadın olarak cinsiyet normlarının getirisiyle daha da zor…
Kısacası oradaki ben ve buradaki ben çok farklı kişilerdi.
“Peki bu nasıl mümkündü?”
“Aslında kimiz?”
“Karakterimiz sürekli değişiyor mu? “
“Öyleyse bu kimseye güvenemeyeceğimiz anlamına mı gelir?”
Ne yalan söyleyeyim biraz içimde burukluk oluşmuştu sosyal psikolojide öğrendiklerimden dolayı. Psikoloji okuyanların içinde bir umuttur birilerini tümüyle anlamak (En azından benim için öyleydi.). Ama bu ders yoluyla hem kimseyi tam olarak anlamanın mümkün olmadığını fark etmiştim hem de kimseye güvenemeyeceğimi düşünmüştüm. Fakat sosyal psikoloji dersini, yaşadığım Erasmus deneyimiyle birleştirince her şey kafamda daha da oturdu.
Kendi adıma bazı çıkarımlar yaptım. Altta maddelediklerim konuyla ilgili kişisel görüşlerim ve konuyu kendimce yorumlayışım:
- İnsanların genel bir davranış biçimi ve kişilik yapısı vardır fakat “asla” kelimesinin gerçekliği yoktur. Asla yapmam dediğimiz şeyleri bile koşullar bizi zorlarsa yapmak zorunda kalırız. Genel geçer tercihlerimiz vardır ama istisnalar da olabilir.
- İstisna “koşullar” kaideyi bozar fakat bozması sizin kişiliğinizin sarsıldığı, değiştiği veya kötü biri olduğunuz anlamına gelmez. Size göre özünüz nasılsa yine özünüz özünüzdür. İstisna koşullarda açıklamalar vardır. Yaptığınız davranışın temelinde yatan kendinizi, yani özünüzü, yansıtan bir sebep mutlaka vardır. Öz yine öz olarak kalır.
- Seçimler işleri zorlaştırdığında asla kelimesi değer kaybediyor.
Örneğin: Çok sevdiğiniz arkadaşınız ve sevgiliniz arasında kaldığınızda seçmek zorundasınız. İki taraf da “Asla satmam!” dediğiniz kişiler lakin bir seçim yapmak zorundasınız. Böylelikle seçiminizin sonucunda bir tarafı satmış olursunuz. Asla kelimesi değer kaybeder ve istisna “koşullar” kaideyi bozar.
4. Aslında kim olduğumuz değil kendi davranışlarımızın merkezi olmamız önemli olandır.
Kendi davranışlarınızdan memnunsanız bu esas olandır. Eğer istisna koşullarda sağlam ve sizin için geçerli “ama” lar varsa istisnai olarak olduğunuzdan farklı davranmanız sizi korkutmasın. Özünüz hâlâ özdür.
Benim hikayemde Türkiye’de istediğim davranışları sergileyemememin merkezinde yatan sebep çevre faktörüydü. Kendimi korumak için belli oranda özgürlüğümü kısıtlarım bu beni mutsuz etmez. “Ama” diyebilecek sağlam, benim için geçerli bir sebep var burada: Ama güvenliğim için... Fakat başkaları eleştirecek diye özümü bastırmam ve yalnızca etraf tarafından beğenilme isteğiyle davranışlarımı kısıtlamayı tercih etmem. Çünkü artık kendi davranışlarımın merkezi olmayı öğrendim. Bence insan ancak kendi davranışlarının merkezi olursa doya doya ve huzurlu bir hayat sürdürebilir.
Önemli Not: Yukarıdaki çıkarımlar yalnızca psikoloji alanındaki bilimsel gerçekleri kendi hayatıma uyarlayarak yaptığım çıkarımlardır. Kendi mantık çerçevemden yapılan çıkarımlardır. Bilimsellik ve kişisel deneyimlerimin birleşimi niteliğindedir. Bir çeşit kendi hipotezim denilebilir. Yalnızca hipotez niteliğindedir. Kanıtlanmadığı sürece gerçeklik içermez. Herkesin hayat tecrübesi kendine ait olduğu için yazdıklarımın sizin için geçerli olmama ihtimali vardır.
Referanslar
Asch, S. E. (1951). Effects of group pressure upon the modification and distortion of judgments. Organizational influence processes, 295–303.
Haney, C., Banks, W. C., & Zimbardo, P. G. (1973). A study of prisoners and guards in a simulated prison. Naval research reviews, 9(1–17).