Ayak

Özgür Cohen
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 31, 2018
photo by deposit photos

İşte bir yasak daha tüm cazibesiyle duruyordu karşısında. Böylesine güzel ayaklara sahip olan bir vücudun çirkin olması düşünülebilir miydi? Korku , endişe ve merak tüm bedenini ve zihnini istila etmişti. İşte şimdi yine değerleri inancı aklı bir tarafta hisleri ve kalbi diğer tarafta çetin bir harbe hazırlanıyordu. Fakat o his adamıydı. Gazalinin dediği gibi mantığın bittiği yerde kalbi ve hisleriyle hareket etmesini severdi. Adımlarını hızlandırdı o ayakların sahibine yakın bir mesafede yürümeye çalışırken buldu kendini. Neydi ki şimdi bu? 30 Yıllık evli ve üç çocuk babası adam bir kadını mı takip ediyordu? Tekrar tekrar tarttı kendini en acımasız eleştirilerle ve suçlamalarla yoğurdu beynini. Bu arada gözü o ayakların sahibinin yanındaki adama takıldı. Adamın kadınla çok yakın olduğu kadın üzerindeki hakim tavırlarından anlaşılırken aynı zamanda kadından çok uzak olduğu da gözlerinin sönüklüğünden vücut dilinin isteksizliğinden anlaşılıyordu. Onunla bir ömür aynı yöne gitmeye razı olmuş o ayaklara o kadar uzak olmasına rağmen ademe yasaklanan elma ona yasak değildi. Oysaki o narin ayaklardaki zarafetin farkına varan bir yabancı için bu bile fazlaydı.

Şimdi daha fazla düşünmemeye karar verdi. Yeni bir duyguyla tanışmıştı. Hayır mı şer mi bilmeliydi. Kendini test etmeyi bırakıp bir akışa teslim olmayı seçti. Takip ettiği çift bir süre sonra bulundukları alandaki çeşmenin başında su içmek için durdular. O an ikinci defa çarpıldı adeta. İşte (mütemmimin harikuladeliğine şehadet eden bir cüz daha) bütünün güzelliğine şahitlik eden ikinci bir parça daha. Elleri ayaklarından da güzeldi. Güzellikten kastını anlamaya çalıştı. Aklına hemen gelen birkaç kelime vardı. Biçim bakım uyum asalet. Eller ve ayaklar ben bu özellikleri taşıyan birinin sahibiyim diyordu adeta. Şimdi bu iki billur kase canlı bir sanatı sulamak için birleşti. Kısa bir süre suyun doluşunu bekledi sahibesi. Parmaklarının arasından kurtulmaya çalışan su damlalarının bir kısmı kendini yerde bulurken bir kısmıysa hayal dünyasının kalanına olan merakını temsil edercesine bileklerinin altından dirseklerine doğru süzülüyordu.

Fakat bu güzelliği perdeleyen insan kalabalığı içerisinde kısacık su içme seramonisi daha fazlasını yapmasına imkan tanımamıştı. Zaten daha fazlasını görmeye cesaret de edemedi. Müthiş bir his vardı içerisinde. O bozulsun istemiyordu. O gizlenmişlikteki boşlukları kendi doldurmak istiyordu. Çünkü kalanı için hayal gücü kusursuzca çalışıyordu. Gerçeklerin onu bozmasına niye gerek olsundu ki?

Sonra birden bulunduğu yerde uyumla hareket eden kalabalık uyumsuz bir biçimde pozisyon almaya başladı. O hengamede çoktan gözden kaybolmuştu o narin ellerin ve ayakların sahibesi. Karışıklığın nedenini biraz sonra anladı. Okunan ezandı. Uyumla hareket eden o kalabalık tavaf etmeyi bırakıp namaz için uygun bir yer bulma telaşındaydılar. Kaç defa tavaf ettiğini tavaf ederken ne söylediğini düşündü bir an. Sonra O da namaza durdu herkesle birlikte. Namazı da kaç rekat kıldığını bilemedi.

Sapık mıydı yoksa tanrının yarattığı o muhteşem varlığın farkına varabilmiş bir sanatsever mi?

Bu düşünceleri sapkınlıksa neden Hz İbrahim den Hz. Muhammed e kadar olan peygamberler boyunca kadınların ve erkeklerin birlikte tavafı yasaklanmamıştı?

Tanrı insanların kendisine bu kadar yakın oldukları bir yerde dahi şeytanın kendilerini günaha sokabilecek güçte bir rakip olduğunu mu anlatmak istemişti?

Veya siz bana değil benim yarattıklarıma tapıyorsunuz mu demek istemişti?

Ya da düşünmenin günahı yok hem bana tapın hem de yarattıklarımın farkına varın mı demişti?

Bu soruları onun büyük bir günahkar ve sapık olduğunu düşünmeden cevaplayabilecek bir din adamının olmayışının talihsizliğiyle otelinin yolunu tuttu…

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--