Ayrı İş Dünyalarının İnsanlarıyız

runaway turk
Türkçe Yayın
Published in
4 min readMay 14, 2018

--

Yine Medium’a uzun bir ara verdim. Geçtiğimiz aylarda klavyeme sulu yemek döktüm ve bunun sonucunda ı, ü harflerini kaybedince yazı yazmaktan biraz tiksindim açıkçası (i hate you ekran klavyesi). Bir de yeni bir ülkeye (Kamboçya) taşınınca değişik bir sorumluluk hissi bastırdı. Yani bu ülkeyle ilgili (vizesiydi, yaşam koşullarıydı…) çeşit çeşit bilgiler veren bir yazı yazmayı görevim saydım. Ama ne zaman elim “sınır kapısından aldığınız E tipi vize ile…” tadında cümleler yazmaya gitse, içim karardı. Meğerse ben insanlara gerçekten faydası dokunan şeyler yazmayı sevmiyormuşum. Ne yapalım, kusura bakmayın.

Başarısız yazılar yazmanın yanında, Kamboçya’da yeni bir iş buldum. İki aydır güzel güzel gidip geliyorum, genel olarak gayet hoş bir işim var. Yalnız bu çok uluslu bir ortamda çalıştığım ikinci iş oluyor ve bu ikinci işle birlikte çalışma kültürü farkları ve değişik dillerden doğan ilginçlikler iyice gözüme çarpmaya başladı.

Bu kültür ve dil farklarından gözüme en çok çarpanları üşengeçliğim ve Türkçe pratik eksikliğim el verdiğince derlemeye çalıştım. Bakalım.

1) İş yerinde her daim aksanı anlaşılmaz ya da İngilizcesi az bir arkadaş olacak ve bu arkadaşın sizinle muhabbet etmek için tuhaf ve tükenmez bir hevesi olacak:

Size awkwardlık denizlerinde yelken açtıracak bu tuhaf ve kaçınılmaz duruma hazır olun arkadaşlar. Bazen yarım saat anlamsız bir sohbete kapılıp gidiyorsunuz ya da kimi zaman yanınıza gelip bililip diye bir şey deyip gidiyorlar ve size de söylediklerinin çok önemli olmadığını ummak kalıyor. Bir de bu arkadaşlar BİRBİRİMİZİ ANLAMALİYİZ diye diretip çeviri uygulamalarına başvurursa elf gözlerinize “Sevgilim çift katmanlı tekerlek, o yüzden çok zayıf” gibi cümleler okutuyor. İşin kötü yani bu “anlaşılmazlar” ayni zamanda çok da tatlı insanlar oluyor genelde. Yani öyleler herhalde ama tam da bilemiyorsunuz, hiçbir lafları anlaşılmıyor ki.

aynen canım. from: theheartthrills.wordpress.com

Bu tür arkadaşlara karşı yapabileceğiniz şey, konuştuğunuz ortak dildeki “Hadi yaa” “Yapma beee” “Oha ciddi mi” gibi kalıpları öğrenip muhabbeti sürekli olarak bu kalıplarla beslemek. Sakin “pardon, ne dedin?” diye sormayın, sohbet kılığındaki bu girdaba daha da kapılmanın gereği yok.

aslında sizi seviyor

2) İş yerinde sizi hiç sevmiyormuş gibi görünen biri olacak. O arkadaş aslında “İş yerinde gülücük kullanmıyorum” kültüründen gelen biri (büyük ihtimalle):

Çalıştığım yerde lafı kısa kesen, yüzde yüz işle ilgili konuşan beton suratlı biri varsa ve hele de bu kişi patronumsa, içgüdülerimin bu duruma cevabı tamambittibuişkadınsendennefretetmişkovulacaksınheraldekendinihazırlaolsunzatendeğişikbirişteçalışmakdagüzeloluramayaişbulamazsameyvah oluyor (#anksiyete). Siz de benim gibiyseniz, alnınızdan ter damlayarak “Ekiki ben de tuza bayılırım” gibi garip diyaloglara başvurup iki tarafa da işkence etmek yerine içinizi rahat tutun. İnsanların çalışma ortamındaki yakınlıkları çalışma kültürlerine göre çok büyük farklar gösteriyor. Profesyonel odunluğu nefretle karıştırıp gerilmeye gerek yok. O yüzden salın gitsin. Bir sure sonra aslında aranızın gayet iyi olduğunu fark ediyorsunuz. Ya da sizden gerçekten nefret ediyor. O durumda da salmak lazım aslında.

SAL (çok özür diliyorum skdjsal) from: anadoluyakasi.gen.tr

3) İş yerinde her yaptığınızı düzeltmeye çalışan biri de olabilir. Yanından kaçın ama bozulmayın, onunki de kültürden olabilir:

Bu durumu Tayvan’daki ilk işimde yaşamıştım. Önceleri ne yapsam 300 ton eleştiri alıyordum ve düzeltmem gereken noktalar önüme yığılıyordu. Başka bir ülkede ilk işim olduğu için başlarda “Dur düzelteyim madem” diyordum ama sonra fark ettim ki bu öneriler hiçbir şeyi daha iyi hale getirmiyordu. Ve sadece bana değil, tüm çalışanlara sürekli bir müdahale durumu vardı.

Tuhaf ama gerçek bilgi, Çinliler ile çalıştığınızda kafalarında çok katı bir doğru yol olduğunu ve alternatif yollara açılmakta gerçekten zorlandıklarını görebilirsiniz. Onların doğru yoluna tamamen uymanızı beklediklerini de görebilirsiniz. Bunu da kötü bir niyetle yapmıyorlar, sadece iş yaşamında farklı açılardan bakmakta zorlanıyorlar genelde. O nedenle dağlar kadar düzeltilecek nokta ile karşınıza çıkıp aklınızı alabilirler. Aylar süren bir he deyip geçme deneyiminin ardından yazıyorum, pek üstünüze alınmayın bence.

Anlayacağınız, kafede, barda, restoranda çok güzel anlaşabileceğiniz yabancılarla aynı yerde çalışmak o kadar da kolay olmuyor bazen. Yine de başka kültürden gelenlerle sohbet etmeye nasıl alışıyorsak, çalışmaya da alışıyoruz. Siz de böyle sorunlar yaşıyorsanız hiç dert etmeyin o yüzden.

Şimdilik üç madde ile sonluyorum bu yazıyı ama sizin de farklı kültürlerle ilgili deneyimleriniz veya gözlemleriniz varsa duymayı çok isterim.

Bir de ı, ü harflerim ile parantez işaretim olmaksızın yazdığım emek dolu bu yazıyı beğendiyseniz paylaşırsanız sevinirim.

Sağlıcakla kalın.

Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--