Bir Böceği Öldürmek

Aslı
Türkçe Yayın

--

Geçenlerde banyomda bir böcek öldürdüm. Sonrasında o böceği oluşturan tüm sistemlerini, hücreleri, hatta atomları; onu bugüne getiren evrimlerini, onun bu evrendeki varlığını; onun buraya gelmesini sağlayan binlerce yıllık geçmişi düşündüm. Ben bu canlıyı iki saniyede öldürmüştüm.

Canlıları öldürmeyi hiçbir zaman sevmemişimdir. Çünkü her canlı birer mucizedir aslında. Ama onu öldürmeden önce aklımdaki tek düşünce “Benim banyomda sürdürdüğü sıkıcı hayatının pek de bir anlamı olmasa gerek.” olduğuydu. Ben aslında o böceği kurtarıyordum kendimce. O zorlu hayatı sürdürmesine göz yummuyor, buna son veriyordum. Elimdeki peçeteyi ona doğru yaklaştırdıkça can havliyle kaçmaya çalışmasını gördüm sonra. Ölmek istemiyordu. Her şeye rağmen, bu sefil hayatına rağmen ölmek istemiyordu böcek. Ama dışarıdan bakan ben, ölmek için can attığına emindim. Bu hayatı istemediğine emindim.

İnsanları düşündüm. Bize dışarıdan baktım. Herkes etrafını dört duvarla çevrelediği alanlarda, hayatını sürdürebilmek için gerekli olan yiyeceği bulmak ve neslinin devamını sağlayabileceği bir partneri aramakla meşguldü. Kendime evini pislettiğimi düşünen bir devin gözünden baktım. Hayatım o kadar uzaktan bakınca aynı şekilde sefildi aslında. İnsanlar büyük amaçlarla, büyük şeyler yaptıklarını sandıkları ortalama yetmiş beş yılla sınırlı hayatlarını sürdürmek için ne kadar çaba gösteriyor ve bununla övünüyorlardı. Belki de hayatımız bu yüzden bu kadarla sınırlandırılmıştı. Bizden büyük, hayatımızın sefilliğinin farkında olan bir güç bize yaklaşık yetmiş beş yılı yeterli görmüştü. Daha fazlasının bizim için bir anlamı olmadığının farkındaydı ve bizi buradan kurtarıyordu sadece.

Schopenhauer der ki:

Eğer hayata küçük ayrıntılarıyla bakacak olursak ne kadar gülünç görünür. Mikroskopta görülen bir su damlası gibidir, tek hücrelilerle kaynayan tek bir damla. Telaşla koşuşturup biribirleriyle mücadele etmelerine nasıl güleriz. Ister bu su damlasında isterse insan hayatının küçük süresi içinde olsan bu korkunç etkinlikler komik bir etki yaratıyor.

Hayat, bunu kabullenmek ne kadar zor olsa da, bu kadar basittir aslında. Yaşadığımız tek şey koşuşturma, hiç durmadan kendini tekrar eden memnuniyetsizlik ve hep daha fazlasını isteme durumudur özetle.

Eğer bir derdiniz varsa, sıkıntılarla boğuşuyorsanız, hayata dair ümitsizlik içindeyseniz kendinize su damlası içinde koşuşturan bir tek hücreliden farksız olduğunuzu hatırlatın.

Başklarına göre şekillendirmeye çalıştığınız, bu süreçte kendinizi yiyip bitirdiğiniz hayatınız ise zaten başkalarının sohbetinin en fazla iki dakikalık bir parçası.

Ne istiyorsanız onu yapın ve yaptığınız hiçbir şeyden pişmanlık duymayın.

--

--