Bütün Hayvanlar Eşittir, Fakat Bazı Hayvanlar Daha Eşittir…

Selma İpek
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJan 22, 2021
Photo by Shraddha Agrawal on Unsplash

George Orwell’ın “Hayvan Çiftliği” adlı kitabı…

Bu kitap bir çocuk kitabı gibi gözükebilir ancak okumaya başlar başlamaz aslında hayvanlar ve çiftlik yönetiminin temsili olduğunu; gerçekte insanlar ve devlet yönetimi hakkında okuduğunuzu anlarsınız yani konu, ideolojiler ve prototiplerdir.

Çok sevdiğim sözlerden biridir Lord Acton’un şu sözü; “İktidar yozlaştırır mutlak iktidar mutlak yozlaştırır.” İşte bu kitap bize iktidarın nasıl yozlaştırdığını göstermekte…

Hikayede çeşitli hayvanlar bir çiftlikte çiftlik sahibinin yönetiminde yaşamaktadır. Zaman içinde devamlı çalıştırıldıklarını ancak karşılığında pek az şeye sahip olduklarını ve yeterince beslenemediklerini düşünürler, insanlar kendilerini sömürmektedir…

Bu durumun değişmesi ancak insanlarla savaşmaları ve çiftlik idaresini ele geçirmeleriyle mümkün olacaktır. Hayvanlar, çiftliği yönetecek, böylelikle emeklerinin karşılığını fazlasıyla alacaklardır. Hem daha az çalışacak hem de daha çok yiyecek elde edebileceklerdir.

Bu büyük emel uğruna olacaklara râzılardır, büyük bir savaşa girişirler ve muvaffak olurlar. Çiftliği artık hayvanlar yönetmektedir yani içlerinden bir grup...

Ama önemli olan çiftliği hayvanların yönetmesidir ne de olsa “dört ayak iki ayaktan iyidir” ve “her hayvan eşittir” mutlaka bu yönetim insanlarınkinden iyi olacaktır.

Büyük hayallerle, heveslerle yeni hayatlarına başlarlar fakat günler, aylar, ardından yıllar geçmesine rağmen hayatlarında pek bir şey değişmemiştir. Yine eskiden olduğu şekilde çalışmaktadırlar hem de daha fazla çalışmaktadırlar. Ancak hala az yiyecek elde etmektedirler, içlerinden bir grup dışında…

O, bir grup; domuzlardır. Çiftliği idare eden domuzların yaşam koşulları değişmektedir hem de büyük bir hızla… Domuzlar önce çiftlik evinde yaşamaya başlar, sonra hayvan alışkanlıklarını yerle bir ederek masada yemek yerler, sonra iki ayak üstünde yürümeye başlarlar, sonra insan kıyafetleri giyerler ve insanlarla ticaret yapar, kumar oynarlar…

Diğer hayvanlar özveriyle çalışmakta ve çiftliğin gelirleri artmaktadır. Ama nedense bu gelir onların yaşamını değiştirmemektedir. Yoldaşlık ile başlayan süreç yine yöneten ve yönetilene dönüşmüştür. Önceden insanlar yönetirken şimdi domuzlar yönetmeye başlamıştır ve ne yazık ki insanların yönetimini aratacak hale gelmişlerdir.

Eşitlik söylemleri ile başlayan ardından çiftlikte devrime giden yoldaşlık sürecinin sonunda ortaya çıkan söylem şu olmuştur; “Bütün hayvanlar eşittir, fakat bazı hayvanlar daha eşittir.”

Sömürü, sosyal farklılıklar, kapitalist düzen veya modern çağ; adını ne koyarsanız koyun; karşınızda bugünün dünyasının yıllar öncesinde öngörülmüş hali…

Bir grup insanın dünyayı yönettiği, dünyanın gelirinin büyük çoğunluğunun dünyanın çok az bir kesimine aktığı, obezite ve açlığın bir arada olduğu, insanların dünyanın tüm kaynaklarını açgözlülükle sömürdüğü bir çağdayız…

Şeytanın Avukatı filmini izleyenler bilir bugünün ve geleceğin dünyası nasıl da gerçekçi bir biçimde bizzat “şeytan” tarafından betimlenmiştir. Bir sonraki bin yıl köşeden görünürken sayısı önce binleri sonra milyonları bulacak metalaşmış insan türünü, Al Pacino’nun hayat verdiği Milton genç avukat Kevın’a şöyle nitelenmektedir;

“… sen insan iştahını öyle bir noktaya kadar keskinleştirirsin ki sadece isteyerek maddeyi atomlarına ayırabilir. Katedral büyüklüğünde egolar geliştirirsin. En sıkıcı ve sıradan düşleri bile dolar yeşili altın fantezilerle bezersin. Ta ki her insan arzularının peşinde bir imparator olana dek, kendi tanrısı olana dek! Ondan sonra nereye gidersin? Bir antlaşmadan diğerine koşup dururken bu dünyayı kimse önemsemez. Hava yoğunlaşır, sular kirlenir, arıların balı bile metalik bir radyoakitivite tadı alır, bu her gün ve her an devam eder. Hazırlanmayı düşünme şansın bile yoktur, geleceği satın alır geleceği satarsın, ta ki gelecek kalmayana kadar…”

Geleceğimizin böyle olmamasını ümit ederken aynı filmden yine Milton’a ait bir sözle yazımı sonlandırıyorum; “Özgür irade. Kelebek kanatları gibidir adeta; bir kere dokun, bir daha yerden havalanamazlar. Hayır, ben sadece sahneyi hazırlarım, siz kendi iplerinizi çekersiniz.”

Yazılarımı beğendiyseniz alkışlayabilirsiniz ve sosyal medya sayfalarınızdan sizler de paylaşabilirsiniz. Sevgilerimle, iyi okumalar… S.İ.

--

--

Selma İpek
Türkçe Yayın

Politics and Social Science PhD Student / Writer on Medıum / Accounts:Instagram 👉🏻ipek_selma_