Büyük Selçuklular

Türkler ilk çağlardan başlayarak nice fetih hareketlerinde bulunmuşlardır.

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın
6 min readMar 2, 2021

--

Türklerin dünya üzerinde bu yayılış ve hakimiyet hareketlerini dört büyük ana devre ayırmak mümkündür. İslam’dan önce Hun İmparatorluğu ve Göktürk Kağanlığı İslam’dan sonra Selçuklu ve Osmanlı Devleti.

Mevzumuz olan Büyük Selçuklular. Tarih sahnesine nice badire ve göçlerinden sonra Gazneliler ile yapmış oldukları Dandanakan zaferinden sonra(1040) da resmen kuruluyor. Ve iki kola ayrılıyorlar. Selçukoğlu Mikail Nesli’den gelen, Büyük Selçuklular Ve Selçuklu Arslan Yabgu’nun neslinden gelen Anadolu Selçukluları ikinci okul teşkil ediyor.

Kitap bu devrelerin izahıyla başlıyor. Akabinde devletin kuruluş dönemini Müslüman oluşlarını kuruluşlarını, komşu devletleriyle olan ilişkilerini aktarıyor. Sonra kronolojik olarak,

Sultan Tuğrul Bey(1040–1063)
Sultan Alp Arslan(1063–1072)
Sultan Melikşah(1072–1092)
Sultan Berkyaruk(1092–1104)
Sultan Muhammed Tapar (1105–1118)
Sultan Sencer(1118–1157)

Selçuklu Sultanları’nın dönemlerini özce aktarıyor. Tabii öyle şeyler olmuş ki burada izahı kabil değil, okurken kah keyifleniyor(nadir), kah saç baş yolluyorsunuz zira o kadar birbirleriyle mücadele etmişler, taht kavgası yapmışlar ki etraftaki düşmanlara saldırmaya neredeyse vakit kalmamış.

Sultan Melikşah(1072–1092)

Sultan Melikşah’ın dönemi adeta bir şahlanış, ki bir o kadar da isyanla baş etmek zorunda kalmış. Sultan bir yerden bir yere sefere gidecek hemen öbür tarafından saldıraya geçenleri dönüp bertaraf etmeler olsun, Karahanlılar ve Gazneliler üzerine seferler olsun Suriyenin Filistinin fethi, Diyarbekirin fethi olsun bunun yanında Emirlerinin başarıları, yükselip sultana kafa tutma çekinceleri ve çekişmeler. Amcası Tekiş’in isyanları, Batınilerle olan mücadeleler yetmezmiş gibi Nizamülmülk ile arasına sokulan nifaklarla geçen bir sultanlık.

Dönemi böyle bol atraksiyonlu geçerken vefatının akabinde devlet fetret devrine giriyor. Sırasıyla gelen hükümdarlar resmen bata çıka makama geliyorlar. Paşaların koltuk sevdaları, Terken hatunun ihtirasları, emirlerin çıkarları derken nice sebepten ötürü mücadeleler veriliyor ve okurken hayret ediyorsunuz. Nasıl bu kadar sahnede kalmış bu devlet diye.

Sultanlığa o kadar küçük yaşta geçip, nasıl bir devlet yönettiğine nasıl böyle yönetim kabiliyetine sahip olmalarına hayret edemeden geçemiyor insan. Bu dönemle zaten kıyaslamak fasit olur. 12 yaşında çocuk diyeceğiniz adam devleti öyle bir yönetiyor ki, o yaşında dosta güven düşmanına korku salıyor. Tabii ilim, kültür, eğitim bakımından gelişime o kadar önem veriyorlar ki, buna da aslında şaşırmamak lazım..

Hele hele sultanların kendilerine isyan eden kardeşlerine, amcalarına, emirlerine, valilerine hiç olmayacak yerde affetmeleri yok mu? Ki bir değil iki değil basit olaylarda değil koca orduya zeval veriyor, Sultanın gücünü kırıyor, emrine karşı çıkıyor, söz dinlemiyor. Bir af diliyor, sultan affediyor.. Sonra tekrar gaflete gelip isyan ediyor ve bir daha affediyor. Nice böyle olayı kitap sebep ve sonuçları ile akıcı bir şekilde hiç yormadan okutturuyor. Bugüne dair dersler çıkartıyor.

Gelelim tasvir edilmeye çalışan reyting uğruna hakikatlerin hiçe sayıldığı dizi Uyanış Büyük Selçuklu’ya zira okumaktan aciz olan tarihini dizilerden öğrendiğini zanneden ve olduğu gibi doğru diye düşünen ekser çoğunluğun dikkati nazarını celb edecek taraflarına.(Güzel senaryolu kaliteli çekilmiş bir yapım olarak bakmaktan öte geçmez)

O kadar yanlış var ki doğrular yok mesabesinde, ilk baştan düğmenin yanlış iliklendiği muhakkak zira Berzem Kalesinin gösterildiği gibi bir kuşatma ile alınmadığı hakikatte Türkistan seferine giderken kaleyi 2–3 gün mancılıkla dövmekle teslim alındığı tabii Yusuf Harezmi, Alp Arslanı öldürmek tasavvuru ile teslim ediyor, ki Sultanı tasvir edildiği gibi şehit etmediği de bir gerçek.

Dün bir tepe üzerine çıkıp orduyu seyrettim, ordunun azametinden altında yer sallandı. İçimden, ben dünya sultanıyım. Kimsenin bana gücü yetmez, dedim.. Fakat Allah zayıf bir kulu ile beni aciz bıraktı. Yüce Allah’tan mağfiret diler ve bu düşüncemden dolayı beni bağışlamasını niyaz ederim.
Sultan Alp Arslan

Sultan Berkyaruk(1092–1104)

Orada ki isimler evet tarihi karakterler doğru tabii işlenişleri mi? Biliyorum şaşırmayacaksınız ama maalesef yanlış.
En başta Başulu diye bir karakter yok. Sultan Sencer ile Muhammed Tabar evet kardeşler ama Seferiyye Hatundan ki onu da Melikşah’ın annesi diye gösteriyorlar pes. Hele oğulları ile omuz omuza cenk etmek mi!? Yaşlarına hiç gelmeyeyim diyordum ama Melikşah(38) vefat ettiğinde Sencer 6 yaşında. En büyük oğlu Berkyaruk ise tahta geçtiğinde 12 yaşında. Evet annesi Zübeyde Hanım. Bu arada Berkyaruk 25 yaşında vefat ediyor kendisini temsil edecek oyuncu da ortalama 30 yaşında olmazsa şaşırmayın.

Terken hatunun oğlunun 5 yaşında iken tahta çıkarılma olayları var bir orasını tutturacaklar galiba.

Berkyaruk ise kısa ve öz hükümdarlığı var ama makama gelesiye nice taht mücadeleleri veriyor tam herkese gücünü gösteriyor ki, Selçuklu’nun tek hakimi olduğu dönemde vefat ediyor.

Sultan Muhammed Tapar(1092–1104)

Sultan Tapar’da nice badireler atlatıyor, taht mücadeleleri veriyor. O da akabinde 12 yıllık kısa saltanatından sonra 38 yaşında vefat ediyor. Ve aynı saatte Gevher Hatunda Sultanın adamları tarafından kirişle boğuluyor. Böylece karı-koca aynı saatte ölüyorlar.

Melik Tapar tarihçilerin ittifakla belirttiğine göre dedesi Alp Arslan’ı örnek alan Sultan; dindar, dini ilimlere vakıf, sözünde duran, adaletli ve merhametli fakir ve yetimlerin hamisi, ihsanı bol, güzel huylu, yiğit ve ağırbaşlı bir hükümdardı. Şeri olmayan vergileri kaldırmıştı. Emirler, onun ahlak ve yaşayışını bildikleri için hiç biri halka zulmetmeye cesaret edememiştir.Gerek haçlılar, gerekse son derece düşman olduğu Batınilere karşı düzenlediği seferlerle İslam dünyasında çok sevilen ve övülen bir hükümdar olmuştur. Geride 5 erkek evlat bırakıyor. Bunlar sırayla Mahmut, Mesut, Tuğrul, Süleymanşah ve Selçukşah’tır. Bunların Selçuk’tan başka diğerleri sultan oluyorlar.

Sultan Sencer(1118–1157)

Kendisi Sincar’da doğduğu için oraya nispeten adını Sencer koyuyorlar. İslami adi ise Ahmed.
Babası Melekşah’ın onu tanımamasını geçin. Daha 3 yaşındayken ona geniş vilayetler vermiş ve devletin ileri gelenlerinden birçoğunu hizmetine tayin etmiştir.. Sultan Sencer, Melikşah’ın hayatta kalan çocuklarının sonuncusu olup o da otuz iki yaşında tahta geçiyor. Dönemi çalkantılı ve zor savaşlarla dolu.

Ahir ömrünün sonuna yaklaşınca Oğuzlarla yapılan savaşta esir düşüyor. Oğuzlar kendisine eziyet ediyor, sultanlığıyla dalga geçiyorlar. 3 sene esir kaldıktan sonra. Esaretten kurtulup merkeze gelip ülkesini tekrar toplamaya çalışıyor ama tabii muvaffak olamıyor. Çünkü artık yaşlanmış, esareti sırasında çektiklerinden dolayı ruhen çökmüştü. Bunun yanında devletin hazineleri boşalmış, askerleri dağılmış ve ülke harap olmuştu. 72 yaşında. üzüntüsü içinde vefat ediyor. Ve kendi yaptırdığı muhteşem türbesine defnediliyor.

Sultan Sencer’in vefatıyla Büyük Selçuklu Devleti geride parlak, bir geçmiş bırakarak tarih sahnesinden çekildi.. Sultan Sencer de vefakar, iyilik yapmaktan zevk alan, zor durumda kalana yardım eden, kılıçla topladığını kalemle dağıtan.. mağlup ettiği, esir aldığı hükümdarlara da iyi davranmış, onları yeniden ülkelerine gönderme büyüklüğünü göstermiş bir hükümdar.

Nizamülmülk zaten o bambaşka derya deniz bir zat. Sadece şu ifadelerini tarafınıza arz edüp takdiri size bırakıyor devletine hizmetteki şuurunun ne kadar had safhada olduğunu ölçmesi sizin mizanınıza kalmış…

s.173

--

--

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın

“-Herkes okusun diye mi yazıyorsun? -Hayır, kimse okuyamadım demesin diye yazıyorum.”