Büyülü Eşyaya Dayalı İletişim

Peren Ercan
Türkçe Yayın
Published in
5 min readJan 17, 2019

İletişimle ilgili bir ders (etkili iletişim yöntemleri gibi) aldıysanız, iletişimin türlere ayrıldığını öğrenmişsinizdir. Temel olarak öğretilen yöntemler şunlar; sözlü iletişim, yazılı iletişim ve eşyaya dayalı iletişim. (Eşyaya dayalı iletişimi duymamış olabilirsiniz.) İsimlerini görünce zaten türlerin nasıl bir şey olduğunu az çok anlıyoruz. Birine derdinizi anlatmaya çalışırken anlaşılmadığınızı gördüğünüzde adalet mekanizmanız devreye giriyor ve hemen kendinizce bazı ilkeler “uyduruyorsunuz”. “İnsanlar aptal olduğu için beni anlamıyor.” gibi şeylerden bahsediyorum. Aslında iletişimde sorun yaşayanların üç evreden geçtiğini düşünüyorum. Önce kendinizi suçluyorsunuz. “Yeterince iyi görünmediğim için onlarla anlaşamıyorum.” ya da “Aşırı soğuk/samimi bir tavırda konuşuyorum.” diyerek kendinizi eleştiriyorsunuz. İkinci evrede bazı şeyleri fark edip karşı tarafı suçlamaya başlıyorsunuz. (Az önce verdiğim “İnsanlar aptal olduğu için beni anlamıyor.” örneğindeki gibi. Bu evrenin insanın öz güvenini tamir etmesi açısından yararlı olduğunu düşünüyorum ama şöyle bir tehlikeli yanı da var; Bir süre sonra öfkenizi kontrol edemez hale gelebilirsiniz. Bu da sizin karşınıza çıkan her yeni kişiye karşı duvar örmenize neden olur. Üçüncü evreyse aslında ilk evreye geri dönmek demek. İnsanları suçladıktan sonra bunu yapmaktan yoruluyor ve tekrar kendinizi suçlamaya başlıyorsunuz. “Değişmem gerek.” fikri içinize iyice işliyor, kendinizi bu konuda bir şeyler yapmak için ikna etmeye çalışıyorsunuz.

Üç evrenin de doğal ve gerçekleşmesi gereken aşamalar olduğunu düşünüyorum fakat sıkıntı, üçüncü evrenin sonunda başlıyor. Değişmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz, tamam güzel. Peki, gerçekten de değişmeniz gerekiyor mu? Birileriyle iletişimi “etkili” hale getirmek ne kadar gerekli? Bu yüzden değişmek, kişiliğinizden ödün vereceğiniz anlamına gelmez mi? Bu soruların kesin cevapları yok. Zaten bu sorulara kendinizce vereceğiniz cevapları başkalarına söylemeyi denemeyin. Anlaşılmayacaksınız. İletişim de sanat gibi. Herkesin anlayışı ve tarzı farklı. Diğerlerinin anlayışına saygı duymayanlar, onları ezip geçenler var. İşi sadece ticari amaçla yapanlar var. Es kaza sizi anlayan biri çıksa bile anlayışınızın yanlış olduğunu söylüyorlar. Bundan sonra kurmaya çalıştığım iletişim konusunda bana yararı olacak mı bilmiyorum ama size yeni bir yöntem tanıtacağım; büyülü eşyalara dayalı iletişim.

Tek tek hepsini yorumlamaya çalışalım ve sözlü iletişimle başlayalım. Bazen uzun uzun konuşur ama birden kullandığınız kelimelerin yeterli olup olmadığı konusunda şüpheye düşersiniz ya, çok yaşıyorum bunu. Bir diğer sorun, insanların konuşurken sizi beklememesi. Ben kelimelerimi seçerek konuşuyorum çünkü birkaç dakika sonra pişman olmak istemiyorum. (Fakat ne yazık ki bazen pişman oluyorum.) İnternetten video izliyormuş gibi düşünün. Yüklenen kısımla kırmızı çizgi denk gelir ve video donar ya, bende öyle bir şey oluyor. Düşünmeye ihtiyaç duyuyorum. Maalesef insanlar, düşünmenizi beklemiyor. Önceden cümle mi biriktiriyorlar bilmiyorum ancak karşı tarafın anlatacak daha çok şeyi oluyor hep. Bu yüzden sözlü iletişimi pek sevmiyorum. Kabul ediyorum, birinin size yazıda “Seni seviyorum.” demesiyle sözlü olarak karşınızda “Seni seviyorum.” demesi çok farklı şeyler. Ancak bu güzellik, sözlü iletişimin tehlikeli, sinsi olduğu ve çoğu zaman -taraflardan biri için- hüsranla sonuçlanacağı gerçeğini değiştirmiyor.

Yazılı iletişimde kendimi çok rahat hissediyorum. Anlatmak istediğinizi uzun uzun, istediğiniz kadar düşünerek anlatabilirsiniz. Evet, belki onun karşınızda olması kadar etkili değildir fakat birçok şeyi anlatmanız mümkün. Ben yazının, daha doğrusu yazı sistemlerinin bir gücü olduğuna inanıyorum. Harflerin -ya da karakterlerin- bir araya gelerek bizim görebildiğimiz şekilde bir kelime oluşturması bana büyülü geliyor. Böyle bir büyüyü sizin için biri yapıyorsa, bu kıymetli bir şey değil midir? Yazılı iletişimde karşı cinsle yaşadığım en büyük sorunsa uzun uzun yazdıktan sonra karşı tarafın sadece son cümleme ya da önceki cümlelerde takıldığı tek bir şeye cevap vermesi. Her şeyi kapsamlı bir şekilde anlattığınız mesajda ufacık bir ayrıntıya takıldıklarında sadece ona cevap veriyorlar ve yazdığınız onca şeyin boşa gittiğini düşünmeye başlıyorsunuz. Yazı gerçekten değerli ancak çöpe atması çok kolay.

Eşyaya dayalı iletişim hakkında söyleyeceğim çok şey yok çünkü konu hakkında detay verecek kadar belli değilim. Bazı kültürlerde yaygın olan bir iletişim yöntemi. Duyguları ifade etmek için aşk mektubu ya da çikolata vermek gibi. Bu iletişim yöntemi bana güzel olduğu kadar garip geliyor. Kültürel olarak bize biraz uzak olmasıyla da alakalı olabilir.

Büyülü eşyalara dayalı iletişime gelince… Kaç kere bir büyülü eşyayla karşılaştınız bilmiyorum, ben de pek görmedim. Ancak bir kere gördüyseniz, unutamazsınız. Büyülü eşyayla olan iletişimin de bu noktada başladığını düşünüyorum. Hep hatırınızda kalacak olması da başlı başına bir mesaj. Büyülü eşyaya dayalı iletişimin çok muğlak olduğunu söylemem gerek. Verilen mesaj hiçbir zaman net değildir. Mesela sözlü iletişim kullanıp birine “Seni seviyorum.” dediğinizde, yazılı iletişimi kullanıp “Senden nefret ediyorum.” yazdığınızda ya da eşyaya dayalı iletişimi kullanıp birine kartpostal yolladığınızda vermek istediğiniz mesaj, büyük ölçüde bellidir. Ancak birine uçan bir süpürge hediye ederseniz, bunu ne amaçla yaptığınız belli olmaz. “Uçması için uçan süpürge hediye ettik işte, bunun nesi muğlak?” diye sorabilirsiniz. Birine uçması için öyle bir süpürge hediye ettiniz, güzel. İyi de neden onun uçmasını istiyorsunuz? Göğe çıkıp bir kuş gibi özgür olmanın ne anlama geldiğini anlaması için mi yoksa uçarken süpürgeden düşüp ölme ihtimali için mi? Büyünün genel olarak böyle bir belirsizliği var. Muğlak ama estetik. Ben iletişim konusunda genelde karşı tarafın ne istediğini anlayamamaktan şikayet ederim. İşin ironik tarafı, muğlak olmasına rağmen büyülü eşyaya dayalı iletişimi çok seviyor olmam. Bunu size açıklayamıyorum. Büyü ironiktir, aynı anda hem var hem yoktur.

Derdinizi var olan iletişim yöntemleriyle anlatamıyorsanız, yeni yollar bulun. Ben yeni bir iletişim yöntemi aramak zorunda kaldım. Eğer derdim anlaşılmaksa, böylesine muğlak bir yöntemle kendimi ifade etmeyi nasıl başarabilirim? Zaten insanlara ne istediğimi doğrudan söylemeyi deniyorum ama olmuyor. Bazen gerçekçilikten uzaklaşmak istiyorum. Gerçekçilikten uzaklaştıkça da büyüye yaklaşıyorum. Ancak insanlara kendimi saf büyüyle anlatmayı denersem bu sefer ortaya, kısa sürede uçup giden bir iletişim şekli çıkacak. Düz gerçekçilikten uzak olmasına rağmen somut kalmayı başarabilmiş bir şeye ihtiyacım var. Büyülü eşyalar da bu görevi çok iyi görüyor. Hem herkesin göremeyeceği bir platform olduğu için kendinizi rahatça anlatabiliyorsunuz, hem de “Sen aslında hiçbir şey anlatmıyorsun.” diyenlerin eline somut bir şey verebiliyorsunuz. Bu yöntemi kullanmaya karar verdiğim için ilk kitabım olan Büyülü Eşyalar Koleksiyoncusu’nu yazdım. İnternette veya raflarda karşılaşmanız mümkün. O vakit geldiğinde, bu iletişim yolunu da denemekten çekinmeyin.

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--