Balık

Elif
Türkçe Yayın
Published in
3 min readNov 23, 2021
Kaynak: Pexels.

Balığın biri bir gün işe gitmek için evden çıkar. Akşamdan kalma olan balık, iş arkadaşlarının bulunduğu grup yerine yanlışlıkla başka bir balık sürüsünün arasına karışır. Bu balık sürüsü de aslında bölgeye gelmiş bir turist kafilesidir. Ancak bizim balık bunu geç farkeder.

Uykulu uykulu kendini sürüyle kaptırmış giden balık, bir de bakar ki ofisinin ve evinin uzağında, şehrin bambaşka bir yerine gelmiş. Yalnız balık, hemen paniğe kapılmaz. Baktı gördü artık iş işten geçmiş, “battı balık yan gider” der ve turistlerin yanında kalır. Onlarla birlikte gezmeye başlar.

Gezdikçe der ki ‘Allah Allah, ben de burada yaşıyorum ama daha önce buralara hiç gelmemişim. Elimizin altında olan şeylere hiç ilgi göstermiyoruz.’

Balık bununla kalmaz. Bir de der ki, ‘ya bunlar ne güzel geziyo. turizm işi de keyifli gibi. ben de mi bu sektöre atılsam acaba?’

Balık bunları düşünürken grup gezmeye devam eder. Ama aralarındaki yabancıyı farketmişlerdir. Ona kim oluğunu sorarlar. Bizim balık da, bugün işi ektim, sizinleyim der. Sonra onlara da turizm işini sevdiğini, bu sektöre geçmekle ilgili düşüncelerini aktarır.

Bunu duyan diğer balıklar, bizimkinin Türk olduğunu böylece anlarlar.

Ama balıkların milliyeti olur mu ki?

Milliyetten ziyade bi felsefe diyelim. Yaşam felsefesi, bakış açısı. Bizim balığın girişimciliğe bakış açısından türk felsefesine yakın olduğunu anlayabiliyoruz.

***

Ülkemize baktığımda güzel işler yapmış, kendini teknoloji start -up’ı olarak konumlandırmış işlere denk geliyorum. Ancak kendime ülkede bu kültürün oturup oturmadığını sorduğumda, cevabım hayır oluyor. Çünkü genel olarak girişimciliği yanlış anladığımızı düşünüyorum. Belki ben bizi yanlış anlıyorumdur, ama en azından şu anki fikrim bu.

Yukarıdaki hikayede anlatmak istediğim şey de biraz bununla ilgili. (bu arada o hikayeyi çok ‘spontane’ oluşturdum, kusurum varsa hoş görünüz.) Genelde birbirimize bakıyoruz, tutan işlere bakıyoruz, ve ‘hadi ben de bundan yapayım’ diyoruz. Ve bu şekilde hayata hiçbir yenilik getirmiyoruz.

Çoğumuz, e-ticaret mağazası açmayı girişimcilik olarak nitelendiriyor. Değiştirmemizin gereken bakış açısı da bu.

Biz ‘Kobi’ ülkesiyiz. Yani küçük ve orta büyüklükte işletmelerin ülkesiyiz. Kobiler, biz de olduğu gibi başka ülkelerde de ekonominin yapı taşlarından biri. Güzel. Peki böyle kalmaya devam mı etmeliyiz? İstemiyorsak girişime ne şekilde yaklaşmamız gerektiğini biliyor muyuz? Ne kadar çok ezbere hareket edip ne kadar çok sorguluyoruz? Bu arada girişim ekonomisinin yarattığı istihdama dair örnekler için İsrail’i inceleyebilirsiniz.

Bakış açısını nasıl değiştirebiliriz? Bu değişimin temeli de bana göre eğitimden geçiyor. Ancak kaliteli ve tabana yayılmış eğitim.

Yeri gelmişken şunu da eklemek isterim. Eğitim sisteminde keşke ilkokul derslerinin arasına ‘empati’ dersi de eklense. Kimse bunun ders olarak işlenecek bir şey olmadığını düşünebilir. Ancak denesek? Nasıl bir dezavantajı olur? Belki daha mutlu bir toplum olmak adına bir adım atmış oluruz.

Bildiğini Unut.

İş yapış şeklimiz, ticarete bakış açımız, parayı gördüğümüz yere koşmamız hep birbirinin aynısı. Ancak, genelde sonuç odaklı yola çıkmayan insanların daha çok başarıya ulaşması da tesadüf değildir. Birbirimize benzemek ve sadece sonuca odaklanmak yerine, tüm bildiklerimizi unuturak yeni şeyler oluşturmak. Daha çok gelişmek için ihtiyacımız olan şeylerden birinin bu olduğunu düşüyorum. Aynı işi yapıyor olabiliriz ancak konuyu ele alışımızı değiştirebiliriz.

Herkes girişimci olmak zorunda mı? Tabi ki değil. Ancak bir hayalin peşinden giderken, gerçekte ne istediğimizi sorgulamız güzel olmaz mı?

TV’de belki günde 40 kez Trendyol reklamlarını görüyoruz. Markanın başarısını konuşuyoruz. Ya da apartmana bırakılan Trendyol paketlerini görüp günde ne kadar satış yaptıklarını düşünüyoruz. Yalnız şunu da unutmamalıyız; o da Trendyol’un altında yatan fikrin bir e-ticaret sitesi olmaktan çok ‘marketplace’ olduğu gerçeğidir.

Neyse, bu apayrı bir konu.

🤎Okuma Önerisi:

“Causes of Things”

Altta yatan mantığını sevdim. Belki siz de seversiniz.

🧡Müzik:

Hafta için öneriler. Dinlemek ister misiniz?

Benden şimdilik bu kadar.

--

--