Baldur’s Gate 3

Ben ve Kendim
Türkçe Yayın
Published in
3 min readSep 25, 2023
https://wall.alphacoders.com/big.php?i=1325553

Muazzam. Harikulade. 135 saat süren, her anında büyük keyif veren, her yerine girip her şeyi yapmaya çalışsam da muhtemelen hala kaçırdığım şeyleri olan, devasa ama bir o kadar da incelikli bir iş. Evladiyelik bir oyun. 2 yılda bir tekrar oynamalık. Bambaşka karakterlerle ve seçimlerle ilerleyerek tekrar tekrar deneyimlenecek bir iş.

Oyunun en etkileyici yanı seçimler; bunların sayısı, oyunun dünyasını, gidişatı ve karakterleri etkileme derecesi. Daha önce hiçbir rpg’de seçimlerin bu derece mühim olduğunu görmedim. Divinity Original Sin II bile bu seviyede değildi diye hatırlıyorum. Sadece iyi ve kötü rp yapmak da değil mesele ki o yönden de sızı sayısız defa sınıyor.

Mesela Işık Hanı diye bir yer vardı, orayı koruyan Isobel diye bir büyücü var. Düşmanlar onu kaçırmak için baskın düzenlediler. Savaşı kaybettiğimde, karanlıktaki tek sığınak olan bu han harabe oldu, içindekiler kötüye dönüştü, Isobel gitti. Oyun epey değişti yani. Araya öyle güzel ara sahne girince oyun icabıydı galiba, bu savaşı kazanmam mümkün değildi diye düşündüm. Sonra oyunun rpg seviyesine güvenmeye karar verdim ve savaşı tekrarladım. Zor da olsa bir kaç denemenin sonunda kızı kaçırmalarını engelledim. Neticede han ve içindekiler sağlıklı kaldı. Hakikaten takdir edilesi bir dizayn. Buna benzer sürüyle şey var.

Oyun boyunca yanımızda olan companion’lar da şahane tasarlanmış. Hepsinin kendisine özgü bir karakteri, bir problemi var. Oyunun başından sonuna kadar devam eden, ara ara kırılmalar yaşanan, inişleri çıkışları olan, dallanıp budaklanan ve sonunda da çok sağlam finaller yapan görev dizileri var. Hepsiyle beraber olmaktan, bu macerada beraber dövüşmekten büyük keyif aldım. Çoğu, hep hatırlayacağım karakterler.

Oyunun dünyası çok geniş, onlarca farklı ırk, bunların hikayeleri ve kendilerine özgü özellikleri var. Benim her zamanki gibi en çok ilgimi çeken şeytanlar oldu. Özel sözleşmelerle size güç bahşeden ama her zaman niyetlerinin altında bir pislik yatan, Doğu mistisizmine bürünmüş iblisler. Biz de bir kaç tanesiyle karşılaştık, sözleşme yaptık ve öldürdük. Çok karizmatik karakterler gerçekten.

Oyun sizi sürekli yan yollara sapmaya teşvik ediyor. Her köşe bucakta ya ilgi çekici bir hikaye ve görev, ya başka bir görev için kritik bir eşya, ya değişik bir karakter ya da sizi güçlendirecek zırh silah vesaire buluyorsunuz. Bu bakımdan oyunun harita tasarımını da çok beğendim. Neredeyse souls oyunları kadar bölgeler birbirlerine bağlı. Alakasız yerlerden girip ummadığım yerlerden çıktığım çok oldu.

Combat’ın taktikselliği ve çeşitlliği de çok iyi. Normal saldırılara ek olarak, kısa dinlenme ya da uzun dinlenme sonrası yenilenen saldırılarınız da var. Yani elimdeki en güçlü şeyle vurayım diyemiyorsunuz. Sonraki savaşları düşünmeniz gerekiyor biraz. Özellikle de istediğiniz zaman kamp yapamadığınız düşman bölgelerinde.

Ben her zamanki partimi kurdum. Kendim damage veren büyücü oldum. İkna yeteneğim vesaire epey yüksekti. Önüme Karlach’ı bir tank gibi konumlandırdım ama dev kılıcyla iyi hasar da veriyordu. Lae’zel ise yine dev kılıçlı ama biraz daha az canlı fakat yüksek hasarlıydı. Astarion ise rogue olarak uzaktan ve aralardan sinsice takılıyordu. Kendi görevleri olmadığı sürece diğer karakterleri gruba dahil etmedim ki her dahil ettiğimde ekibin dengesi bozuldu.

Oyun boyunca yardım ettiğiniz önemli npc’ler ve gruplarda istediğiniz taktirde son savaşta müttefik olarak size yardım ediyor. Yaptığınız şeylerin karşılığını görmek güzel. Aylin Hanımı hiç unutmayacağım.

Savaşların yapıldığı alanlar da taktikselliğe uygun şekilde tasarlanmış. Sürekli farklı şeylerle mücadele etmek durumunda kalıyorsunuz.

Bulmacalar tam sevdiğim kıvamda, çok az.

Görevleri yapmanın her zaman birden fazla yolu var. Oyun bazen hiçbirisini göstermiyor, zamanla siz keşfediyorsunuz. Bazen de bir tanesini gösteriyor ama siz dünyayı keşfedip npc’ler ile konuştukça diğer yolar açığa çıkıyorlar.

Oyunun görselliği diğer izometrik rpg oyunlarına göre çok çok iyi. Büyü efektleri ve animasyonlar çok gerçekçi görünüyor. Ama asıl ayırıcı özelliği her konuşmaya ara sahne ve seslendirme, oyunculuk kasılmış olması. Diğer crpg’ler gibi text üzerinden ilerlemiyor. Sanki Witcher 3 oynuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Bu kalibrede bir yapımcı için muazzam iş hakikaten. Ve hepsi çok iyi kotarılmış.

Sonuçta 9/10 veya 10/10 vereceğimi, erken erişimini hiç oynamamış olmama rağmen, Divinity Original Sin serisindeki deneyimlerimden dolayı oyun daha çıkmadan biliyordum ama bazı açılardan benim bile beklentilerimi aştı. Oynadığım en iyi bir kaç oyundan birisi ancak bazı açılardan (seçimler ve hikayeye yön verme) en iyisi. Teşekkürler ve tebrikler Larian Studios.

--

--

Ben ve Kendim
Türkçe Yayın

Oyun ve film incelemeleri daha önce başka yerlerde yazdığım metinler. O yüzden sıralamaları ve yayımlanma tarihleri alakasız olabilir.