Barcelona’da 5 Gün

Barcelona Günlüğü

Selvi Nur Arabul
Türkçe Yayın
6 min readOct 22, 2023

--

Keyfi yerinde bir Selvi.

Gün 1

Bugün çok yorucu ve dopdolu bir gün geçirdik. Sabah erkenden kendimizi Köln havalimanında bulduk ve uçak yolculuğumuz başladı.

Barcelona’ya indiğimizde bizi iki büyük otobüs ve iki sevimli rehber karşıladı. Birkaç saat süren otobüs içinde şehir turumuz, şehrin bir fragmanı gibi oldu. Ardından hostelimize gidip biraz oyalandık, akşama doğru da dışarı çıkıp Barcelona’yı yaşamaya başladık.

Arkadaşımla ara sokaklardaki hediyelik eşya dükkanlarını keşfettik ve o hoş sokaklarda bir sürü fotoğraf çekindik.

Paella

Ardından kendimizi yüksek puanlı bir restorana attık ve bir Paella yedik. Çok ilginç, midyeli ve karidesli bir tür pilavdı. (Hayatımda ilk defa balıktan başka deniz ürünleri yedim.) Garsondan karides ayıklamayı bile öğrendim ve bizzat temizlemeyi denedim.

Açıkcası Paella’nın alışık olmadığım tuhaf bir tadı vardı. Bu çok merak ettiğim deneyimi yaşadığım için mutluyum ama Paella özleyeceğim bir yemek değil sanırım.

Bir de sokaklarda dolaşırken şehir merkezindeki festivali de görmüş olduk. Maskot gibi devasa kostümlü figürler La Mercé caddesi boyunca yürüdüler ve dans ettiler. İlginç bir festivaldi, denk geldiğimize sevindim.

La Mercé

En son da hostele dönerken İspanya’da halis Churros yiyelim dedik, fakat ben hiç sevmedim. Hamuru, pişiyi andırır gibi tuzlu, çikolatası, içeceği andırır gibi fazla akışkandı. Köln’deki Frankie’s Churros on kat daha güzel bana kalırsa. (Bazen bazı tatlıların başka damak zevklerine adapte edilmiş versiyonları daha güzel olabiliyor..)

Gün 2

Barcelona’daki ikinci günümüz de ilki gibi çok zevkliydi. İkinci gün hep beraber Park Guell’e gittik. Park Guell, ne yazık ki beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Daha güzel ve etkileyici bir yer beklemiştim, tam olarak bir açık hava müzesi hayal etmiştim. Ancak beklediğimden daha az Gaudi eseri vardı. Yine de bir iki güzel fotoğraf çekindik sanırım.

Park Güell

İkinci günün öğleden sonrasında ise arkadaşlarla yemek yemek üzere yola çıktık. Restoran ararken yolda aniden minik bir manav buldum. İçine girdik ve zeytin standındaki tüm güzel zeytinleri denedik. Cidden lezzetlilerdi! Bu spontanelik çok hoşuma gitti.

Sonrasında restoranımız ulaştık ve ben Jackfruit’li vegan bir Buritto sipariş ettim. Damak zevkime yüzde yüz uyduğunu söyleyemem ama karnım doymuştu.

Casa Batlló’nun balkonlarındaki kuru kafaları fark ettiniz mi? Çatısı da ejderha derisinden esinlenilmiş. Muhteşem görünüyor.

Ardından şehrin içindeki Gaudi eserlerini görmeye gittik. Casa Milá, Casa Batlló ve daha bir çok güzel eser resmen şehri süslüyorlardı. Eserleri takip ettik, Arda Turan bankına uğradık, La Rambla caddesini de geçip tur rehberimizin tavsiye ettiği Gocce di latte adlı dondurmacıya gittik. Çok lezzetli dondurmalar yedik. Yine Barcelona’ya gelirsem bu dondurmacıya gelirim kesin.

Dondurma yedikten sonra da enerjimizi atamayıp sahile gittik gece gece. Ayaklarımızı suya sokup ilk deniz hevesimizi aldık.

Gün 3

Üçüncü gün de çok hoş ve keyifliydi. Sabah hep beraber yürüyerek denize gittik ve gemi turu yaptık. Şarkılar söylendi, fotoğraflar çekinildi, keyifler yerine geldi.. Varınca bir arkadaşım bizi da Nanni adlı ara sokakta bir pizzacıya götürdü. Bu öğünü şöyle yorumladık: uygun, lezzetli ve doyurucu.

Barcelona’da sıradan bir ara sokak. Bir yanda böyle bir fakirlik, diğer yanda lüks binalar.. İlginç bir kontrast.

Sonrasında da grubumuzla sahilde buluştuk. Güvenlik sebebiyle yüzmek yasaktı ama kıyafetlerimizle öylece suya attık kendimizi. Çok spontane ve eğlenceliydi o an. Yapmasak olmazdı.

Ardından beach volleyball oynadık. (Ya da oynayamadık lol) plaj voleybolu, kumun üzerinde hareket alanı çok kısıtlı olduğu için beklediğimden çok daha zordu. Sıkılınca bıraktık ve ben denizin yakınında kumlara uzandım, güneşlenirken düşüncelere daldım, deniz kabuğu topladım, sonra da annemi aradım. Bu tatilin, deniz sesinin, kumların üzerinde dinlenmenin ve eğlenmenin, mental sağlığıma iyi geldiğini hissediyorum..

Mercat de la Boqueria

Öğleden sonra bir arkadaşımla çarşıda buluşup Mercat de la Boqueria, yani o meşhur meyve pazarına gittik. Etli hurmalar, jelibon gibi konsantre meyveler, papaya, kiwano, coconut’lı ve blueberry’li smoothie denedik. Özellikle hurma ve jelibonlar inanılmaz lezzetliydi. Smoothie’ler ise sulandırılmış gibi bir tat veriyordu, onları beğenmedim.

Bu pazarın atmosferini seviyorum ama bence turist avı merkezine dönmüş. Bir daha İspanya’ya gelirsem meyve denemek için manavları tercih edeceğim.

Çıkışta Beethoven evine uğradık, akşam da hostelimizin entertainment alanında vakit geçirip günü bitirdik.

Gün 4

Dördüncü gün sabahında ise Barcelona’nın en büyük bit pazarına, Mercat dels Encants de Barcelona’ya gittik kızlarla. Pazar çok hoştu da İngilizce konuştuğumuz anda fiyatlar uçmaya başladı, öyle olunca da bir şey alasım kaçtı. Oranın yerlisi olup sık sık gitmek isterdim açıkçası. Oradan sadece anneme minik bir porselen tabak aldım koleksiyonuna eklemesi için, umarım sever.

Sonrasında roomatelerim ile bir sonraki istikametimiz olan Sagrada Familia’ya doğru yola çıktık. Audio guide’la bir saatten fazla o tamamlanmamış şaheseri gezdik ve inceledik. Gerçekten namını hak edecek kadar muhteşemdi.

Sagrada Familia’nın ön yüzü. İsa’nın doğumunu anlatıyor.

Orman ve İncil’in, doğa ile tanrının, dünya ile cennetin birleştiği bir eserdi Sagrada Familia. “Bible Made out of Stone” onu en güzel tanımlayan tabir sanırım… Bir yüzü İsa’nın doğumunu, bir yüzü ölümünü anlatıyordu. içindeki hayvan figürleri, doğa metaforları, ışık oyunları, ilahi simgeler… Hepsi hayranlık uyandırıcıydı. Hayatımda bir defa yapmam lazım dediğim bir şeydi, bugüne nasip oldu.

Sagrada Familia’nın muhteşem tavanı. Fotoğrafla olmaz, içine girmelisiniz!

Akşama doğru ise grupla buluşup teleferiğe doğru yola çıktık. Bindiğimiz teleferik çok saçmaydı. 19 kişi bir kutucuğa doluştuk ve birkaç dakika sonra indik. Gerek var mıydı? Bilmiyorum.

Sonra kızlarla arkadaşlarımızın çok övdüğü bir sahil restoranına, Menú del Día (günün menüsü) yemeye gittik. (Son gün eve dönerken ortaya çıktı ki biz yanlış restorana gitmişiz:)). Starter/tapas olarak kızarmış hamsi, kalamar ve croquettes aldık. Hepsi çok güzeldi. Ana yemek olarak da lezzetli fakat küçük birer parça somon ve salata geldi. Somon az olmasına karşın içi sulu, dışı kızarmış ve çok lezzetliydi. Dondurmalar ise sıradan market dondurmasıydı. Bence 16,5 €’luk bir menü değildi.

Akşamına da ekibin geri kalanıyla sahilde buluştuk ve biraz tabu oynadık. Sonrasında paçaları sıvayıp denize koştuk. Deniz ılıktı, hava mükemmeldi, keyfimiz yerindeydi. Suyla oynadık, şarkılar söyledik, sonra sessizleşip uzaklar daldık. Ve o zaman anladık bu güzel şehre, huzurlu geceye ve masmavi Akdeniz’e veda vaktinin yaklaştığını. Birkaç günde bir şehre aşık mı olunur? Oldum işte..

Melike dedi ki, “Her su çarptığında kumların üzerindeki ayak izlerimizin silinişi, Barcelona’nın bizi unutuş hızı sanki.”

Gün 5

Beşinci gün sabahında odamızı topladık, hazırlandık, hediyelik eşyacılara gidip birkaç kartpostal aldık, yine meyve pazarına gittik, dışı galete unuyla kızartılmış, peynir, domates ve fesleğenli rulo börek yedik, ton balıklı Empanada’nın da tadına baktık, tekrar jelibon yedik, oradan kardeşime dragon fruit aldım…

Aldığım kartpostallar beni çok mutlu etti. Bahsettiğim börek gayet güzeldi ve bizim paçanga böreğini andırıyordu.

Sahil kenarındaki sokak satıcılarından bir kare.

Arkadaşımla son saatimizi hostelin terasında avocadolu humus atıştırıp kahve içerek geçirdik. Şuan ise uçaktayım. Bu güzel şehirden bir daha ayrılıyorum. Ve bu kez büyük bir özlem duyuyorum Barcelona’ya.. Denizine, sokaklarına, gecelerine ve arkadaşlarımla her güzel geçirdiğim ana özlem duyuyorum.. Çok eğlendim ben bu tatil. Çok özleyeceğim bu şehri ve unutmayacağım bu anıları da, insanları da. Aşık oldum ben, aşık oldum bu şehre!.. Tekrar kavuşmak dileğiyle…

Dragon fruit yedik döndüğümün ertesi günü. İkinci yiyişim sanırım, ancak tadını unutmuştum, o yüzden ilk deneyişim gibi geldi. Yapısı, içindeki minik çekirdeklerden dolayı kiviyi andırıyor. Ama tadı çok düz ve nötr diyebilirim. Yiyince bir ağız şöleni olmuyor yani. Şaşırtıcı bir şekilde görüntüsünün aksine çok sıradan bir tadı var. Dümdüz.

Selvi Q2

Eylül 2023

--

--