Bayramda Yalnız Kalan Çocuklara ve Anneanneme

Esra Şapçı
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 2, 2024

Bugün bayram.

Çocukken bayramlarda heyecanlanırdım. Bayram deyince de ilkokul öğretmenimin söylediği cümleyi hiç unutmuyorum.

Bayramlar dini ve milli bayramlar olmak üzere ikiye ayrılır.

Milli bayramlar okulda bir etkinlik demektir. Ben arkadaşlarıyla pek yakın ilişki kurabilen bir çocuk değildim. Biraz içe dönük biriydim. Genelde bayram etkinlikleriyle öne çıkmaya çalışırdım. Sanki öyle görülebilirdim ancak. Ya bir şiir okuma etkinliği olurdu , ya da koro da şarkı söylerdim.

Bayramın her türlüsü heyecan vericiydi bir şekilde. Aile yemekleri , okul etkinlikleri derken nasıl geçtiğini pek anlamazdım. Yıllar sonra geriye baktığımda fiziksel olarak kaybettiğim insanların kıymetini şimdi çok daha iyi anlıyorum. Çünkü bayram onlarla bayrammış.

Bu yazıyı hem kaybettiğim çok değerli birine, anneanneme, hem sizin kaybettiklerinize hem de bayramlarda yalnız kalan çocuklara selam vermek için yazıyorum.

Ankara’da büyüdüm ben. Orta kesim memur bir ailede ilk gençlik yıllarım geçti. Açıkçası çocukluğuma dair her şey çok net değil. Ama hep boğazında yumrusu eksik olmayan bir çocuk olduğumu hatırlıyorum. Ağlayacakken kendini sıkan, söyleyecek sözlerini yutan bir çocuk. Kendini evde kime ifade edeceğini bilemeyen, tedirgin, bir cesaret iki kelime söylemeye çalıştıkça bazen dinlenilen, bazen azarlanan ve bir süre sonra da sessizliğe boğulandım. Bir öfke ve telaş vardı evin içinde. Köşeme çekilip kitaplarımı okurdum o sıralarda. Bayılırım kitaplarıma. Hayal kurabildiğim tek yer orası çünkü. Kitaplardan sonra da okul benim için hep evden daha önemli oldu. Çünkü okulda iyi kötü konuşmama müsaade ediliyordu. Evde de okuldaki başarılarım konuşulunca benden bahsediyorlardı. Bunun dışında hakkımda pek konuşulmazdı.

Bir tek kişi o öfke ve telaşın içinde beni dinlerdi.

Anneannem.

Salonda bir sohbet köşesi vardı anneannemin. Bir derdimi anlattığımda ‘’Hadi gel içeri gidelim’’ derdi telaşlı telaşlı. İleri skolyoz hastasıydı anneannem. Yürümesi biraz yavaşçaydı ama sohbet deyince heyecanlanıp salona doğru telaşlı telaşlı gidip oturup beni beklerdi. Sonrada içerden seslenir. ‘’Çekmecede bisküvi vardı, dolaptan poğaçaları çıkarıp tavaya koyda yavaş yavaş ısınsın , sonra gel oturalım’’ derdi. Bayılırdı çay sohbetine. Ben hararetle bir şeyler anlattıkça gözlerini hiç ayırmadan beni dinlerdi. Evden pek çıkmadığı için dışarıdaki dünyadan anlattıklarımla haberdar olurdu. ‘’Senden ne çok şey öğreniyorum’’ derdi. Haklı bir gurur gelirdi üzerime. Sırıtırdım. Gülerdim. Konuştuklarımı önemseyen ve beni karşılıksız seven tek kişiydi.

Anneannem benim annemdi.

Bayramlarda aileyi toparlayan , konu komşuyu , eşi dostu bir araya getirendi. En güzel yemek takımlarını çıkartıp masayı hazırlatandı. Adab-ı muaşereti öğrendiğimiz ev büyüğüydü. Neşe saçandı. Üzüldüğümde teselli edendi. Anneydi işte. Anneler böyle olmaz mı? Belki kendi de çocuklarını büyüttüğünde kendisi de çocuk olduğundan, torunlarında evlat sevgisini tadandı. Bir çeşit mazeretlerini bizimle temize çekendi.

Hep en çok beni sevmesini isterdim. Erkek torunlarından ve ablamdan daha çok. O kadar çok sevgiye açtım ki. Annesi pek ortalarda olmayan çocuklar böyle oluyormuş diyorlar. Sevgiye aç, bazıları hırçın, bazıları sessiz. Tevekkeli Anadolu’da sokakta ağlayan çocuğa sakinleşmesi için ‘’Anası nerede bu çocuğun ?’’ derlermiş ya. O hesap benimki de. Eteğine tutunacağım bir anneye ihtiyacım vardı.

Annemle aralarında sanki bir iş bölümü vardı. Dersler , yememiz , içmemiz genelde annemin göreviydi. Bunun dışındaki annelik görevlerini kendi annesine aktarmıştı. Annemin de kendince annelikten anladığı buydu belki de. Depresyon demişlerdi o dönem. Depresyonun kelime anlamını bile bilmiyordum çocuk aklımla. Babamla ayrılmadan öncede hep mutsuz , hep öfkeli, hep şikayetçi ve hep depresif bir anne. Ayrıldıktan sonra daha da fazla öfkeli. Sanki tüm dünya onun karşısındaymış gibi. Genelde de mazereti ‘’Sizin benim ne çektiğimden haberiniz var mı ? ‘’ cümlesiydi.

Haberimiz yoktu belki. Ama annemize ihtiyacımız vardı. Önce kendini iyileştiren, sonra çocuklarını iyileştiren bir anneye…

Bu yüzden en çok sevgiyi ben isterdim anneannemden. Almam gereken sevgiyi alamayınca kimden sevgi alacağını bilemeyen çocuk ben.

O öldükten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. İçimdeki bir tel koptu sanki. Ailenin aslında o olduğunu ve geri kalanların ondan geriye birer gölge olduğunu gördüm. Nereden sevgi alacağımı yine pek bilemedim.

Her bayramda yalnız kalan ve anneannesi tarafından teselli edilmeye ihtiyacı olan bir yetişkin çocuk şu an size sesleniyor. Hele de hayatının bu döneminde, yalnızlığını anneannesinin eksikliğiyle her hücresiyle daha çok hisseden biri.

Bu yüzden bayramlar benim için neşe verici değil , genellikle acı verici oluyor. İçinizde beni en iyi kayıp yaşayanlarınız anlar. Öleli 10 yıl oldu ama yas bu işte. Nereden ne zaman çıkacağı belli olmuyor. Bir fotoğraf, bir özel gün size gidenleri hatırlatıyor.

Ölmeden önce bana ‘’Ben artık gidiyorum galiba yavrum. Çocuklarımı , torunlarımı gördüm , iyi kötü bir hayat yaşadım. Başka bir şey istemem . Sende büyüdün , kendi ayaklarının üzerinde durabilirsin. Bir ailen olsun olur mu? Yalnızlık Allah’a mahsus demişti. ‘’

Ölmeden önce bile bana güç veriyordu pamuk kadın. Pamuk gibi beyaz teni , cam mavisi gözleri , gençliğindeki simsiyah saçlarından geriye kalan gri beyaz saçları, kemikli güzel yüzüyle boncuk boncuk bana bakıyordu. Asla gözümün önünden gitmiyor o hali.

Doğruydu.

Onun anısını yaşatabilmemin ve onu yanımda hissetmemin tek ve en güzel yolu bayrağı devralmaktı belki de. İnsanın gerçek ailesi kendi kurduğu aileydi.

Seçtiği aile.

İllaki kendinizden doğurmanız gerekmiyor bunun için. Lütfen sadece insanları sevin. Önce birini sevin. Bir yol arkadaşı seçin. Çıkarsız , amaçsız, bir olmak için sevin. Yalnızlığınızı gidermek için sevmeyin. Gerçek sevgi öyle bir şey değil. Yargılamadan , gözünün içine bakarak bir insanı dinlemeyi deneyin.

Anneannem gibi.

Bunlar benim için çok zor geliyor, bilmiyorum zannediyordum. Biliyormuşum aslında .

Anneannemden öğrenmişim.

Sadece köklerimi , onun bana verdiklerini hatırlamam gerekiyormuş. Eğer sizde benim gibi gerçek sevgiyi arıyorsanız belki kendi toprağınıza bakma zamanınız gelmiştir. Belki o zaman sizi karşılıksız seven insanları bulabilirsiniz.

Kaybettiklerinize ve unuttuğunuz bayram çocuğuna selam olsun.

https://www.youtube.com/watch?v=jp_Hm3jrQV0

--

--