Bedava Ekonomisi

Masumiyet Karinesi
Türkçe Yayın
Published in
3 min readNov 22, 2018

Bu konuda okuduğum kitaplardan alıntılar yaparak boğmayacağım okuyucuyu. Zira anlatmak istediklerim var. Toplanın…

Geçen gün tek bir habere odaklanmıştım. Detaylıca farklı haber sitelerinden tekrar tekrar okuma fırsatım oldu. Demirören Medya Holding İcra Kurulu Başkanı Mehmet Soysal bir açıklamada bulundu. Öncelikle bu bedavanın ekonomisi kavramı bize batı aracılığı ile erişti. Daha sonrasında batı, ücretli içerik kavramını geliştirdi. Ücretli içeriğin konumlaması ise en fazla 5–10 yıllık bir maziye sahip. Mehmet Soysal’ı haklı bulanlarınız olabilir. Haklı bulmayanlar da olacaktır. Ben bu konuda ortadayım. Mehmet Soysal mealen şöyle diyor; bu kadar para harcayan bir toplum içeriğe neden para ödemesin?

Zira kendisine, 15 Lira sigaraya ve 5 Lira çaya para veren grubu hedef olarak belirlemiş durumda. Batıya yanaşık bir pazarlama stratejisi kurmaya çalışıyor. Aslında Batı derken kastettiğimiz Amerika. Bunu hükümet kanadına da bir vizyon olarak sunmuş olabileceğini anlatmaya gerek yoktur sanırım. Hulu ve Netflix örnekleri o kadar cazip geliyor ki insanımıza, neden biz de yapmıyoruz gibi bir norma evriliyor işlerimiz.

Şuraya bir haber ekliyorum:

Netflix de geçtiğimiz günlerde 2018 süresince içerik üretimine ayıracağı bütçeyi açıkladı: 8 milyar USD.

Bakın burada yapımlara harcanacak bütçeden bahsediyoruz. Reklam harcaması veya kurumsal harcamaları kastetmiyoruz. Bu konuda birkaç Amerika ve Avrupa’da yaşayan Türk girişimci de konuya müdahil olmuştu. Hatta platformlarından film izlemişliğim dahi olmuştu. Ancak adlarını bile şuan hatırlamıyorum.

Bunu aynı şekilde sosyal paylaşım platformlarına da evirebilirsiniz. Bedava içerik üretmenin ne denli önemli olduğunu buralarda görme şansı bulabilirsiniz. Win-Win durumu yoksa, işin bir anlamı da yok. İçerik demek, hem üreten için hem de platform için bir kazanım demek. Bu tarz alt yapılar şunu öğütler; benim için üret, kendin için kazan. Kazandıkça daha fazla üret. Daha fazla kazan. Bunu gerek platform size ödeme yaparak gerçekleştirir, gerekse popüler olduğunuz alanda dolaylı yoldan gelen reklam paralarıyla destekler.

Ben böyle düşünüyorum. Ancak Türk tipi pazarlama hedefi, maalesef ki eksik ve kaybetmeye mahkum oluyor. Mehmet Soysal, yine futbol üzerinden açıklama yapıyor. Ancak ‘pazarlamadaki fanatizm’ etkenini unutuyor. Bu tüm pazarlanan ürünler için böyledir. İster içerik olsun, isterse bir fizikî meta olsun. Kurumsalcılar buna ‘Marka Sadakati’ derler. Ancak bunun klasik fanatizmden hiçbir farkı yoktur. Aynı zamanda bu olgunun fanatikleri, pazarlanan şeyin (+) faydası olup olmamasına bakmaksızın satın alma eylemini gerçekleştirir.

Ama söylediklerim tezat mı?

Değil. Sabah Şekerleri’ni izleyecek bir kitlenin var olduğunu biliyoruz. Ancak bunu talep eden kullanıcı, alternatifini üreten bedava ekonomik araçlara yönelecektir. Evet Netflix üzerinden ciddi bir izleyici kitlesi var. Ancak bu kitlenin dışında kalan ve gayrı resmi yollardan izleme eylemini gerçekleştiren daha büyük kitle var. Ve yine biliyoruz ki; insan fıtratı ücretli olan bir şeyi, ücretsizle değiştirme yönünde eğilime sahiptir.

Aynı zamanda ortaya konulan Netflix örneği, satınalma gücü bakımından da değerlendirilmelidir. Yani demem o ki; o kadar fazla etken var ki, pazarlamayı tek bileşende yorumlamak hata olacaktır. Yani klasik 15 Lira ve 5 Lira ekseninde bu işi yorumlamaya kalkarsanız, girişim firmalarımızın düştüğü hataya düşeceksiniz demektir.

He çok mu biliyorum?

Hayır.

Ama bu işin bu şekilde olmayacağına eminim.

Gelişmeleri takip edeceğim.

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--