Beklenti Hayal Kırıklığı Yaratır
Kişisel gelişim konuları hakkında yazan insanlar, hayatı daha çok sorgulayan kişiler mi?
Empatiden yoksun bir kişinin bunu yapamayacağını kabul edersek, evet bence öyle…
Peki onları buna iten ne? Başka insanlar tarafından uğratıldıkları hayal kırıklıkları sebep olabilir mi?
Doğru ve iyi davranmaya çalışan insanlar, bunun karşılığında genelde bir beklenti içine girerler. Yap iyilik at denize denir ya beklenti duygusunu ortadan kaldırmak için söylenir…çünkü beklenti olmazsa yaptığın iyilik yada her ne ise, karşılıksız olması sebebiyle seni manen rahatlatır, çünkü sıkıntı duymayacağını bilirsin. Tabi bu epey olgunluk gerektirir, ‘ne hıyar herifmiş veya kadınmış’ dememek için :) Ama karşılığında beklenti ile yapılmış bir iyi hareket varsa, çoğu kez hüsranla sonuçlanır. İşte bu konuda kendini mağdur hisseden taraf, hayatı, olayları, insanları sorgulamaya başlar ve bundan sonraki olası durumlarda korunma mekanizma kalkanını oluşturabilmek için yaşadıklarından dersler çıkartır, hareketlerini buna göre şekillendirir. Hatta bunun için de çok güzel bir atasözümüz vardır; sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
Örneğin; bir arkadaşının hasta anne babasını nasıllar diye arayıp sorarsın, hastanede ziyaret edersin, moral vermeye çalışırsın. Belki bir gün bunları ben de yaşarsam o da bana aynı yakın ilgiyi gösterir, arkadaşım değil mi diye düşünürsün bilinçaltında. Ama boş, hastane ziyaretini geç, telefonla bile hal hatır sorulmaz ve merak edip sorduğunda karşılığında ‘benim de sorunlarım var’ cevabını işitirsin! Yapmasaydın ne gerek vardı, hastane ziyaretinden rahatsız bile olmuş olabilir, sen ilgi alaka gösterdiğini sanarken, karşı tarafı hiç memnun etmemiş olmak gerçekten tezat bir duygu ya da bu iyi hareketlerde bulunacaksan beklentisiz yapacaksın.
En yaygın hayal kırıklıklarından biridir; iki bekar arkadaşını tanıştırdın, şunlara bir iyilik yapayım dedin, evlenmeye karar verdiler, hatta bu süreçte dertlerini bile dinledin, ama ne var ki seni yeni evlerine bir türlü davet etmediler. Buna kırılır, üzülürsün, onları ben tanıştırdım diye olayı sahiplenirsin, ben tanıştırmasaydım şimdi nasıl evli olacaklardı diye kendinle övünür, bir yandan kendini kullanılmış hissedersin, ama nafile… çünkü sorarlar; biz mi istedik bizi tanıştır diye, sen kendi kendine gelin güvey oldun! Nitekim haklılar. Bu olaydan sonra böyle işlere aracı olmaya gerek yok baksana hiç kıymet bilinmiyor dersin veya gençleri bir araya getirdim, bundan daha büyük mutluluk mu olur deyip bir beklentiye girmezsin.
İyi olmak insanı zayıflatıyor mu?
Temiz ve iyi duygularla bir işe başladığında başa gelen negatif olayların sebebi, karşındakine baştan kredi vermiş olmak değil midir? Diğer bir deyişle, düzgün davrandığında, güvendiğinde kandırılmaya, incinmeye açık mı olursun?
Bu acımasızlık insan doğasında var ne yazık ki… nazik, saygılı, görgülü insanlar çok az kişi tarafından takdir edilir, en fazla ailesidir takdir eden. Genelde sorumluluğun üzerine yıkılması, elindekine el koyulması kolay veya en basitinden kaba davranılmaya açık olarak bakılır. Maalesef nahoş bir vaziyettir.
Bütün bunlar için bir reçete var mıdır? Yani şöyle davranırsan böyle olmaz gibi… tabi ki yok :) her insan hayatında birden çok kez hayal kırıklığına uğrar, önemli olan kendinden ödün vermeden ayaklarının üzerinde durabilmek.
Kişisel gelişim konularında yazan arkadaşları takdir ediyor, bu yazımı nobran ve kibirli davranmayı doğallıkla karıştıran ve böyle kişiliklerle iyi geçinmenin bir beceri olduğunu sanan şahıslara adıyorum.