Beklentileri Karşılayan Kişi Olmamak

İyi bir evlat, iyi bir arkadaş, iyi bir dost… Herkesin benden ne çok beklentisi var bu hayatta!

Ferhan Kır
Türkçe Yayın
3 min readAug 27, 2023

--

“Beklentiler sadece üzer” diye bir söz vardır, bu sözün doğruluğuna çok inanıyorum ama bu sözün sahibi her kimse cümleyi biraz yanlış kurmuş, bence doğrusu “beklentiye girmek aptallıktır” olmalıydı. Biraz sert mi konuştum? Her insan beklentiye girer, ben de çevremdeki kişiler hakkında beklentiye giriyorum çoğu zaman. En sonunda beklentilerim karşılıksız kalınca da çeşitli fiziksel ve psikolojik sıkıntılar yaşıyorum. Öncelikle kalbim kırılıyor, hayal kırıklığına uğruyorum, strese giriyorum ve stres kaynaklı sırt ve boyun ağrıları yaşıyorum. Kendi beklentilerim karşımdaki kişiye zarar verdiği gibi bana da çok zarar veriyor. Peki tüm bunları yaşamaya değer mi?

Daha önce dinlediğim bir podcastte “başkalarının bizim hakkımızdaki beklentilerinin bizim sorumluluğumuz olmadığını” söylüyordu. Çok hak verdim bu söze, düşününce, çoğumuzun hayatı başkalarının beklentilerine göre kurulmuyor mu? “El alem ne der?” diyerek kendi hayatlarımızı, onların bizi onaylayacağı yönde kurguluyoruz. Komiktir, el alemin onayını ağzınla kuş tutsan, amuda kalksan, ölsen alamazsın. Öyle yaman bir çelişki bu!

Bu noktada insanın ayağa kalkıp haykırarak “SENİN BEKLENTİN BENİM SORUMLULUĞUM DEĞİL” diye bağırası geliyor.

El alem üzerinden örnek verdim ama bizim üzerimizde en çok etkisi olan beklentiler en yakınlarımızdan yani ailemiz ve arkadaşlarımızdan geliyor. Belki çok sevdiğimizden, belki saygımızdan, belki de sadece onay alma dürtümüzden, yakın çevremizin bizim hakkımızdaki beklentileri bir anda bizim sorumluluğumuz oluveriyor.

Ben ailemin tüm beklentilerini başarıyla gerçekleştiren biri olursam, arkadaşlarımın benim sınırlarımı aşan taleplerini gerçekleştirirsen sevilmeye layık bir robot olurum. Hadi sıkıysa beklentilerinizi karşılamıyorken beni sevin, her yiğidin harcı değildir bunu yapabilmek.

Onaylanmama, reddedilme hatta sevilmeme pahasına kendi sınırlarını çizmek ve karşındaki kişinin senin hakkındaki her beklentisini gerçekleştirmemek büyük bir cesaret istiyor. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki üçüncü katmanı, yani, sevgi, ait olma, sosyalleşme basamağını ihlal etmiş gibi oluyoruz. Oysaki üçüncü basamağı bizi her halimizle kabul eden bir çevreyle çok da güzel gerçekleştirebiliriz. Başkalarının bizi olduğumuz gibi kabul etmediği senaryolarda Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki beşinci katmanını, yani, kendini gerçekleştirme aşamasını ayaklar altına almış oluruz. İnsan yaparken fark etmiyor ama kendi sınırlarını bile isteye ihlal edince kendine dair öz sayısı kalmıyor. Kendi potansiyelini unutup tamamen dıştan denetimli, başkalarını isteklerine göre yaşayan biri haline geliyor.

Peki bizim sınırlarımızı ihlal eden beklentileri karşılamazsak ne olur? Kendimize olan saygımız artar 💗 Sınırlarımıza saygı gösterdiğimiz için beklentilerin esiri olmayız, özgürleşiriz. Beklentilerin kendi hayallerimizi ve isteklerimizi engellemesine izin vermeyiz.

Başkalarının bizim hakkımızda beklentiye girmesini engelledik, peki ama bizim beklentilerimiz? Bence beklentiye girmemenin altın anahtarı güvendir. Güvenmek, karşındaki kişinin varoluşuna, yapabileceklerine, hatalarına, deneyimlerine, potansiyeline güvenmek. “Seni olduğun gibi kabul ediyorum, senin varlığın hayatıma değer katıyor” diyebilmek. “Benim beklentilerim senin sorumluluğun değil farkındalığına” ulaşabilmek.

Tüm bunları yapabilecek cesaretin ve gücün var mı?

Beklentilerin esiri olmadığımız ve başkalarını beklentilerimizle esir etmediğimiz özgür günlerimize!

Sevgiyle kal,

--

--

Ferhan Kır
Türkçe Yayın

Yaşama dair farkındalıklarımı yazıyorum. Profilime hoşgeldin! Substack'te de yazıyorum: https://konubendegilim.substack.com mail: ferhankr28@gmail.com