Beklerken…

Murat Yaman
Türkçe Yayın
Published in
2 min readJun 6, 2024

Güneş batmaya başlarken hava sanki daha da çok ısınmaya başlıyor gibi hissediyor ve terliyorsam eğer yaz gelmiş demektir bana göre.

Masaya oturduğumda, kahveyi alırken fazla fazla aldığım peçetelerle alnımda biriken terleri silmeye başladım.

Yine aynı masa, yine aynı saatler, yine aynı duygular ve yine aynı düşünceler. Ben oturuyorum ama kafamın oturduğu yok maşallah. Işık hızında çalışyor yine…

Psikologlara göre, güya başkasından istediğin, beklediğin her ne varsa bu senin eksik yönünmüş. Çocukken bu ihtiyacın tam olarak karşılanmadığı için, şimdi bu ihtiyacı sana gıdım gıdım verecek insanlar çıkıyormuş karşına ya da sen onları buluyormuşsun.

Photo by Adam Gong on Unsplash

Annen seni yeterince sevmedi mi? Şimdi sevdiğin kişiden bu sevgiyi alabilmek için uğraşıyorsun.

Baban seni yeterince takdir etmedi mi? Şimdi etrafındaki herkesten onay alabilmek için çalışıyorsun.

Arkadaşların seni oyuna almadı mı? Şimdi kafelerde, barlarda, partilerde aşırı sosyalleşerek o günleri telafi etmeye çalışıyorsun.

Bu nedir arkadaş? Annem de beni sevgi, babam da beni takdir etti, arkadaşlarımla da çılgınlar gibi oyun oynadık. Yok yani böyle bir durum.

Kafe’de çalışan ve hayatımda ilk kez gördüğüm garsondan bile saygılı, güler yüzlü, iyi bir hizmet beklentisi içindeyken, sevdiğim insanlardan beklentim olamaz mı? Bu beklentiye sahip olmam beni çocukluk travmalarıyla savaşan bir insan yapmaz ki. Aksine sıradan, normal ve olması gereken bir insan yapar.

Sosyal medyadaki 1 dakikalık videolar yüzünden herkes psikolog oldu bu ülkede. Ve bu videolardan öğrendikleriyle diğerlerini yargılar hale geldi herkes.

Aşkı, sevdayı, fedakarlığı, beklentiyi, anlamak, övmek ve hatta ödüllendirmek yerine, böyle hissedenlere hasta gibi, sorunlu gibi davranmaya başladık. Hep diyorum; Neşet baba bugün yaşasaydı eğer, kesin terapiye gitmesini öğütlerlerdi. Leyla, Mecnun, Ferhat ve Şirin bugün yaşasaydı eğer eminim ki hepsini akıl hastanesine yatırırlardı.

Mecnun psikoloğa gitse, Mecnun bey lütfen ama… Kimse için kendinizi çöllere atmanıza gerek yok. İlişki dediğiniz sizi daha sağlıklı daha pozitif yapmalı. Siz erimiş, yanmış, bitmişsiniz. Size başka Leyla’mı yok. Siz önemlisiniz, biriciksiniz, lütfen yapmayın böyle…

Kesin Özdemir Asaf’ta bugün böyle düşünenler gibi birine aşık olmuştu. Yoksa niye desin ki adam:

Keşke sen ben olsan; seni sevmenin ne kadar zor olduğunu anlasan.
Keşke ben sen olsam; bu kadar sevilmenin tadını çıkarsam.

Birden aklıma Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail Abi geldi. Bir bölümde Azrail içlerinden birini almak için geliyordu mahalleye. İsmail Abi “herkesin bi bekleyeni var, alma O’nu” diyor, kimseyi almasını istemiyordu. Azrail soruyordu “senin bi bekleyenin yok mu?” diye. O’da cevap veriyordu “benim bekleyenim yok, ben bekliyorum.”

Hani derler ya; “her zaman, başımıza ne geleceğini bilen bir şarkı vardır” diye, benim ki de işte o hesap. Ama şarkı değil dizimi yapmışlar benim.

Kahve bitti, sigara bitti, şarj bitti, hatta hava karardı güneş bitti. Ama benim bekleme bitmedi.

Belki çöllere düşmeyeceğim, belki dağları delmeyeceğim. Ama umutla beklemeye devam edeceğim. Ne bileyim belki bizde böyle efsane oluruz…

--

--

Murat Yaman
Türkçe Yayın

İnsanları korkuları ve arzuları yönetir. Onları besleyen şey de cehalettir!