Belirsizliğin Gizli Armağanı
Değişim korkusu bizi kör ettiğinde, genellikle uygun koşulları gözden kaçırırız.
Bunun yerine bir an için belirsizliğin doğası hakkında düşünelim. İnsanlar değişimden korkar. Neler olduğunu bilmemek bizi deli ediyor. Değişimin kabullenilmesi biraz da konfor alanı dışına çıkmamız anlamına gelir.
Bir çok ilginç nörobilim araştırması, belirsizliğin beynimizde bir hata gibi kaydedildiğini gösterdi. Bir makine, sisteminden hata mesajları aldığında düzgün çalışamaz. Aynı şekilde, kontrolü tekrar elimizde hissetmeden önce insanların bu hatayı düzeltmesi gerekir. Bunun için de ekstra enerji harcamamız gerek.
Bunun bir insan için stresli bir durum olduğunu söylemeye gerek yok. Kontrol edilemezse, karar verme yeteneğini öldüren aşırı bilgi yüklemesine neden olur.
Deneyim, veri, mantık, sağduyu, hem rasyonel hem de irrasyonel muhakeme temelinde planlar yaparak ve bu değişiklikleri tahmin ederek belirsizliklerle savaşıyoruz. Yine de hayat her zaman önümüze beklenmedik bir şey fırlatıyor. Mutlaka üzerinde kafa yoracağımız olaylar içinde kalıyoruz.
Bir şeyi kesin olarak bilmek bize bir güvenlik duygusu verir. Bu hayatta kalma içgüdüsünün bir parçasıdır. Başımıza gelecekleri tahmin edemediğimizde, bunu bir tehdit olarak düşünürüz. Atalarımızdan daha istikrarlı bir dünyada yaşıyor olsak da, bu stres tepkisi varsayılan olarak bizi korumak için vardır.
Ancak dünya sürekli değişiyor ve birçok yönden öngörülemez. İstediğiniz kadar plan yapabilirsiniz ve yine de hayal bile edilemeyecek bir şey olabilir. Ne iyi ne de kötü, her şey bu şekilde ilerliyor.
Ama parlak bir tarafı da var.
Bir an için endişelenmeyi bırakır ve tüm belirsizlik konusuna tarafsız bir bakış açısıyla bakarsak, bir paradoks olduğunu fark ederiz. Bu durum çoğu kişi için fırsatlarla doludur. Önemli olan neyi, ne şekilde hissedip, alacağımızdır.
Hiçbir şey kesin olmadığında her şey mümkündür.
Bu kulağa ne kadar sert geliyor? Üzerinde biraz düşünmemiz gerek!
Duruma bir de farklı açıdan bakalım. Belirsizlik olasılıklarla doludur. Evet, hem iyi hem de kötü. Durumu nasıl gördüğünüze bağlı olarak, her iki tarafına da odaklanabilirsiniz.
Belirsizlik bilgi eksikliği değil, olasılıkların bolluğudur.
Sorun nereye gideceğinizi bilmemeniz değil. Sorun şu ki, herhangi bir yere gidebilir ve bir seçim yapabilirsiniz. İşte burada işler zorlaşıyor çünkü ne kadar çok seçeneğiniz varsa, birini seçmek o kadar zor oluyor.
Bu koşullarda karar vermek zor ve stresli olabilir. Yani 2 seçeneğiniz var:
- Durum düzelene kadar bekleyin ve hangi seçeneklere sahip olduğunuzu görün.
- Küçük basit adımlar atın ve deneyin, ilerleyin.
Risk almaktan kaçınacağınız için ilki daha güvenli bir seçenek gibi görünse de, ikincisi durumdan yararlanmanıza izin verir.
Bu, bilinmeyene atlamanız gerektiği anlamına gelmez. Bunun yerine, yalnızca bir adım önünüzdeki yolu görmenize yardımcı olan kötü bir el feneriyle karanlıkta yürümek gibidir. Ama nasıl ilerleyeceksin? Her seferinde bir adım atıyorsun. Küçük ve basit adımlar!
Kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki, dünya değişmeyi bırakmayacak. Bu ironik durum belirsizliği kesin bir şey haline getirir.
Ancak değişim kötü bir şey demek değildir. Onunla savaşmak yerine kabul etmeyi öğrendiğimizde, sadece hayat daha az stresli hale gelmez, aynı zamanda olumsuzluğa odaklanmak yerine olasılıkları görmeye daha açık hale geliriz.
Etrafınızda kontrol edebileceğiniz küçük şeylere odaklanın ve bunları üzerine inşa etmek için temel olarak kullanın. Olacak her şeyi önceden göremezsiniz ama nasıl tepki vereceğinizi ve bunu kendi avantajınıza nasıl kullanacağınızı seçebilirsiniz.
E-BÜLTENİME ÜYE OLUN!
Her hafta iş hayatı, üretkenlik ve başarı üzerine yazdığım yazılarımın düzenli olarak mail adresinize gidişatı için bir “e-bülten” oluşturdum. Bundan sonra yayına gideceğiniz her yazı ve eğitimin mail yoluyla boyutlandırması için aşağıdaki linke mail adresinizi bırakmanız, bültenime ücretsiz üye olmanız yeterli olacaktır. İlginize hoş geldiniz teşekkür ederim.
Daha önceki yazılarımdan bazılarına göz atmak için; 👇
